27 Mart 2016 Pazar

SA2681/KY1-CÇ223: Pazar Yazıları 18

"Sevgili karîlerimin (okuyucularımın) inanılmaz baskıları karşısında yelkenleri indirip yazmam isteklerine boyun eğdiğimi itirafla:)"


PAZAR YAZILARI -18-

KÜTÜK YONTMANIN İNCELİKLERİNE DAİR OLASI BİR ÖNSÖZ
- ya da cinnetin cenneti-

Nice kâtib-i dircanlar kelam-ı kudretin keleşleri hakkında ta kablelmilâttan günümüze kadar ciltler dolusu kitaplar derç etmişler etmektedirler ve dahi edecekler de. Ancak ne hikmetse lazım olduğuna inandığımız bir nakkaş titizliğini bunlar da görmemekteyiz. Ne vardıkları hükümler hakkında ne yapıtlarının hacimler hakkında bir titizlik gözlemlemek olası değil. Adeta lakaytlık kanlarına işlemiş. Doğalarında lakaytlık olmuş olmalı ki böyle pespaye davranmayı içlerine sindirmiş olsunlar. Yoksa niçin böyle davranmış olsunlar?

Titiz olmayışı seçmek –hangi işte olursa olsun- ya denildiği gibi lakaytlıktan ya üstünkörülüğe alışmış olmaktan, ya farkına varılmayacağı sayıltısından hareketle olduğu açıktır. Belki tembellik dahi bu halde rol oynamış olabilir. Belki tembellik en önemli rolü oynamış dahi olabilir. Ve fakat böylesi bir işe kalkışanın göz ardı ettiği şeylerin başında “Bu işle iştigal edilmiş, bu mevzu incelenmiş öyle ise yeniden irdelemeye, incelenmeye ne gerek var, ben başka bir nenle ilgileneyim!” diyerek lakaytlığın kurbanı olmuş mevzuya canhıraş sarılacak hakikate sevdalı nice insanın yolunu kestiği gerçekliğidir. 

Demek bu lakaytça davranış aynı zamanda bir yol kesendir de. Yani suçlar bir değil ki görmezden geline. Kusur örtülmeyi hak etmeyecek devasa boyuttadır öyle ise. Öyle ise bu lakaytlığın elinde bizar mevzulara yeniden eğilecek çalışkan, azimli, dirayetli, gözü pek kişiler gerek. Onlara yollarının bir şekilde kesildiğini göstermek gerek. Bu dahi bir nakkaşın titizliğini gerektirmektedir ki, ancak o kadar olur.

Biz nelere şahit olmuşuz bu hususta ve daha da olmaktayız ki anlatılır değil. Kanatları katrana bulanmış bir kuşun canhıraş çırpınışına teşbih-i müekked diyen mi ararsınız yoksa ortasından bölünmüş bir solucanın kıvranışlarını istiare-i musarrahaya numune göstereni mi dile getirirsiniz, yoksa daha dünü bilmemiş daha gözleri bile açılmamış bir yavrunun toz toprağa bulanmış haline karine-i mania diye verilen hükme mi diş bilersiniz? 

Hangi birine elimizi atsak orada lime lime hükümler, tanımlar, tarifler bulmaktayız. Her bir hüküm, tanım tarif yerlerde sürünmekte ve fakat bu sözleri, bu hükümleri verenlerin adlarını yazıp bir de altına imza atan kişilerin gülümseyen fotoğrafları hiçbir tereddüte, hiçbir çekinceye, hiçbir arlanmaya yeltenmiyor ve adeta yapıp ettiklerinin hakikatin ırzına geçmiş olduğunu umursamıyor. Belki bilmiyor! Evet, belki yapıp ettiklerinin anlamının farkında değil. Yoksa böylesi bir tereddiyi siret edinemez. Gerçi sureti edeceğini söyler gibi ancak biz yine de bilisizlik diyelim de böylesi sıret sahibi olunamayacağına hükmedelim. Ki bu hükmümüz öylesi sırete heveslenene dur desin. Belki cehaletten utanmak henüz ifsat olmamıştır, utanmanın bütün şubeleri neredeyse ifsat olmuş olsa da. 

Utanmanın bir şubesi olan cehaletten utanma ile bu halin yolunu kesmeyi umarak böyle bir hükümde bulunuşumuza dudak bükecekler çıksa da o dudak bükenlere dahi bu hükme sarılmalarını salık verelim ki insanlık adına o sıret bir yol bulamasın. En azından yayılmaya bir yol bulamasın. Madem birkaç kişide görülmüştür o kahrolası sıret ve fakat belki yayılmasına mani oluruz. Öyle ise dudak bükmek yerine böylesi lakayt işler yapanların yaptıklarının bir cehaletten kaynaklandığını onlara gösterelim. 

Onlar bilmeden bir kötülük yapmış olsalar da biz bilerek iyilik yapalım ve bu hale son verilmesi için gayret gösterelim. Bu gayretimizde ilham-ı tenasüb bize mihmandarlık yapacaktır. Bundan zerre kuşkum yoktur. Sizin dahi zerre kuşkunuz olmasın. Biz bu sairfilmenam durumundan ancak böyle çıkacağız. Çıkarız. Bu bizim –hakikat erlerinin, erenlerinin- boynumuzun borcudur.

Cemal Çalık, 27.03.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Pazar Yazıları

Pazar Yazıları
Cemal Çalık Yazıları



Seçkin Deniz Twitter Akışı