22 Ocak 2018 Pazartesi

SA5522/KY25-NO103: Katliam mı, Etnik Temizlik mi veya Jenosid/Soykırım mıydı? Ya da Üslup Bazen Sadece Üslup Değildir!

"1915 Tehciri ve akabinde meydana gelen talihsiz ve üzücü olaylar bütünü, özünde kendisi kan emici olan Batı gözlüğü ve Batılı şablonlar üzerinden değil; halkların ve onları temsil eden devletlerin karşılıklı "öz eleştiri, empati ve vicdan arayışı" üzerinden ele alınmayı hak etmektedir."


Herkesin bildiği gibi ülkemizin değme tarihçilerinin sohbet halkalarında bulunmuşluğu olan ve tarihçi dostlara sahip olmak ve hasbelkader en büyük hobisi yakın tarih olan bir kardeşinizim. Son günlerde ana muhalefet partisinin çiçeği burnunda yılan dilli yeni İstanbul İl Başkanı olan birinin geçmişte atmış olduğu tweetler ve rahmetli Hrant Dink'in katledilmesinin yıl dönümü olması hasebiyle bu konuya değinmek ihtiyacı hissettim. 

Tarihçi olmadığımız için keskin ifadeler kullanmadan, ortada var olan bir problemi halının altına süpürmeden vicdani bir yaklaşımla ele almak istedim. Dolayısıyla her türlü eleştiri ve katkıya açık bir çalışma olduğunu peşinen ifade etmek istiyorum. Öncelikle bu üç kavramı doğru bilmek ve doğru kullanmak gerekir diyerek sadede gelmek istiyorum.

"Etnik temizlik terimi, bir etnik gruba mensup insanların zorla yerinden edilmesini amaçlayan değişik siyasal politikaları ifade eder. Genellikle, zorla göç ettirme, belirli bir nüfusun yerini değiştirme gibi uygulamaların sonucunda ortaya çıkar. Bu terim, etnosid ve jenosid ile yakından ilişkilidir."

"Katliam ise kendini savunma imkânı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olayıdır. Katliamlar çoğunlukla ırk, din veya siyasi düşünce farklılığı nedeniyle yapılır. Katliamların devlet eliyle gerçekleştirilmiş olmaları da mümkündür. Devlete isyan eden veya isyan etmesi beklenen azınlıklar tarihin çeşitli dönemlerinde devlet organları tarafından katliama tabi tutulmuşlardır. Özellikle savaş veya siyasi kriz dönemlerinde katliamlarda artış gözlenir."

Soykırım ise literatüre daha yeni girmiş spesifik bir tanımlamadır. Soykırım ya da Jenosit (ing. Genocide) kavramı 1944’de Polonya Yahudisi bir hukukçu olan Raphael Lemkin tarafından özel olarak Nazi Almanya'sının Yahudilere karşı yapmış olduğu zulmü ifade etmek için ortaya atılmıştır. 

Ve daha sonra Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir şeklinde hukuki bir ifadeye kavuşmuş olmasına rağmen SSECS’nin yürürlüğe girmesi ile sözleşmenin uygulanmasıyla yapılan ilk yargılama arasında 40 yıllık bir boşluk vardır. Şimdiye dek olan tüm uluslararası soykırım yargılamaları, Ruanda Soykırımı için olan, Bosna Soykırımı için olan yargılamalar, bu olaylara özel mahkemelerde yapılmıştır.

Kısaca soykırım bir grubun, bir ırkın, bir dinin mensuplarının varlığını tamamen ortadan kaldırma amacıyla gruplara karşı işlenen şiddet içeren suçlara karşılık gelen çok özel bir terimdir.

Bu kadar ön bilgiden sonra sondan başlayalım isterseniz. 1915 de bölgede cereyan eden olaylar zinciri kesinlikle bir jenosid/soykırım değildir. Ermeni diasporası ve onun kuklası haline gelen Ermenistan'ın inatla bu ifadede israr etmesi insani değil siyasi bir amaç peşinde oldukları içindir. 

"Soykırım" kavramı kabûl edildiğinde Osmanlı'nın siyasi ve kültürel mirasını reddetmiş olsa bile en azından coğrafi mirasının bir kısmına sahip çıktığı için Türkiye uluslararası arenada sorumlu tutularak toprak ve tazminat talebi ile köşeye sıkışmış olacaktır. 

Gelelim "etnik temizlik" olayına. Etnik temizlik aslında soy kırımın ön çalışması olarak da görülebilir.

Halbuki bu bölgede olaylar Ermeni Çetelerin Osmanlı'nın zayıf düştüğüne inandıkları bir zaman diliminde kendilerini gaza getiren, silahlandıran Rus'ların tahrik ve teşviki ile yüzyıllarca barış içinde içiçe yaşadıkları müslüman halka karşı katliam yapmaları ve bölgede yaşayan Ermenilerin kısmı azamisi tarafından desteklenmesinin gözlemlenmesi neticesinde araya kan girdiği ve artık aynı bölgede Ermenilerin can ve mal güvenliğinin sağlanamayacağı kanaatine varan zamanın Osmanlı hükümetinin almış olduğu tehcir kararının uygulanması sırasında meydana gelmiştir.

Gelelim katliama. Bahsi geçen tehcir olayının bölgesel olmaktan çıkarılıp daha geniş bir coğrafyaya yayılmış olduğu doğrudur. Erzurum, Kars civarında meydana gelen olaylar bahane edilerek Kayseri, Sivas, Kütahya, Bursa ve yol boyunca yer alan başka vilayetlere şamil bir uygulama haline gelmiş, getirilmiş olması durumdan vazife çıkarmak isteyen işgüzar yerel idareciler, çeteler ve hatta kişilerin yangından kütük kapmaya çalışması ve hükümetin İstanbul'dan bölgede olup bitenlere müdahale etmekte yetersiz kalması gibi gerçekler yer yer katliam kelimesini kullanmaya müsait üzücü tablolar ortaya çıkarmıştır. 

Osmanlı kayıtlarında tehcir esnasında taciz, tecavüz ve cinayetler işlediği için yargılanıp asılan asker ve sivillerin olması; devletin tehcir amacıyla hareket ettiğini ve tecavüz ve cinayetleri asla tasvip ve teşvik etmediğini göstermektedir.

O yüzden zamanın başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı, büyük ihtimalle yarının devlet başkanı olacağını sandığımız CB Erdoğan bu tarihi gerçeklerin verdiği özgüvenle yaşanan acılardan dolayı üzüldüğünü ve Ermenilerin acılarını paylaştığını bence cesurca ve haklı olarak söylemiş ve Ermenistan'a zeytin dalı uzatmıştır. Açlıktan nefesi kokan ve Türkiye'ye ekmek su hava gibi ihtiyacı olan Ermenistan uluslararası güç odaklarının taşeronu, piyonu olan kendi diasporasının baskısı ile uzatılan eli tutmamış ve tarihi bir fırsatı elinin tersiyle itmiştir.

Şimdi madem öyle CB Erdoğan neden aynı sözleri şimdi söylemiyor denebilir. O dönemde bölge ve daha büyük ölçekte AB perspektifi başta olmak üzere uluslararası konjunktur böyle bir hamleye müsait idi. An itibariyle Türkiye, düne kadar kendisine tabiri caizse "yürü ya Türkiye" diyen çok uluslu Karteller ve onların taşeronluğunu yapan örgütler( PKK,PYD, İşid ve Dhkp-c vesaire) ve örgüt üstü devlet öncesi bir yapılanma olan Fetö/PDY marifetiyle saldırı altında olup kurtlar sofrasına yem edilmek istenildiği için ülkemizin bu tarz çıkışlarla kaybedecek zaman ve enerjiye sahip olmadığını düşünüyorum.

Birkaç söz de ülke siyasetinde söz sahibi olmak hatta iktidara oynamak isteyen siyasetçiler, sözüm ona aydın ve sanatçıların bilerek veya bilmeyerek bazen moda olduğu için bazen de birilerine yaranmak veya hoş görünmek için 1915 Tehciri'ni israrla "etnik temizlik", "Ermeni Katliamı" ve "Ermeni Soykırımı" olarak adlandırmaları hakında söyleyerek kapatalım mevzuyu.

Ermenistan ve Ermeni diasporası uluslararası konjunktürel gelişmelerin getirdiği havadan istifade etmek için 1965 e kadar "büyük felaket" (Medz Yeghern) olarak adlandırdıkları olayları Jenosid/Soykırım olarak adlandırmaya başlamıştır. Bu yeni kavramsallaştırma Batılıların daha yüz yıl öncesine kadar aynı coğrafyada kardeşçe yaşamış iki halkın arasında yaşanmış talihsiz olayların çözümüne değil, Ermenilerin acılarının enstrümanlaştırılarak tarihçilerin elinden alınıp siyasetçilerin kullandıkları suni/yapay malzeme haline getirilmesi sonucunu doğurmuştur.

Başta Hrant Dink olmak üzere ortak vatanda beraber yaşama iradesini defalarca beyan eden akl-ı selim sahibi Ermeni aydınlarının dedelerinin kullandığı "Büyük Felaket" kavramını kullandığı bir kültürel, sosyal ve siyasal vasatta bizimkilerin hâlâ Ermeni Katliamı, Soykırımı gibi kavramları kullanmakta israr etmeleri sadece cahillikle izah edilemeyecek kadar vahim bir durumdur. 

Bir halkın mağduriyetini, acısını anlamaya, empati göstermeye dönük yaklaşım başka; yarayı kaşımaya, nefreti artırmaya dönük yaklaşım başka türlü bir üslup gerektirir. 1915 Tehciri ve akabinde meydana gelen talihsiz ve üzücü olaylar bütünü, özünde kendisi kan emici olan Batı gözlüğü ve Batılı şablonlar üzerinden değil; halkların ve onları temsil eden devletlerin karşılıklı "öz eleştiri, empati ve vicdan arayışı" üzerinden ele alınmayı hak etmektedir.


Naim Okur, 22.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı