24 Ekim 2015 Cumartesi

SA1942/KY25-NO34: Özür Risalesi

"İthâf edilesi bütün canlara ithâfen..."


Bedel ödemek için bir beden ve ruha ihtiyaç vardır. Ölüler bedel ödeyemezler zira. Nice yasayan ölüler vardır ki; uğrunda bedel ödeyecek değerleri kalmadığı için ödeyecek bedelleri de kalmamıştır.

Hatalarımızın bedelini bedenimiz varken, yaşarken ödemeliyiz ki, bu bazen bir geri dönüştür hatadan ve bazen de bir özürdür. Yürekten pişmanlığın olmazsa olmazı yürekten gelen bir özürdür ki ölüye can verir. Can suyu gibi yeniden yepyeni bir hayat verir zedelenmiş dostluklara.. Öyleyse haydin özür dilemeye!

Yerdeki karıncadan özür diliyorum, sesimden ürken serçeden özür, yeni yağmış karı ilk çiğnediğim için özür, görmeden yolda çarptığım yaşlı teyzeden özür, otobüste görmemezlikten gelip yer vermediğim ihtiyar amcadan özür, sümüklü diye saçlarını okşamadığım kirli çocuktan özür, şimdi buna selam verirsem beni yarım saat esir alır diye başka tarafa baktığım eski tanıdıktan özür, benden borç para ister diye bahaneler üretip borç isteme mesafesinin dışına ittiğim eski dosttan özür, dertli olduğunu bildiğim halde kim uğraşacak şimdi bununla diye başımdan savdığım dertliden özür diliyorum..

Gemileri yakarak gittikleri için, geri gelecek gemileri olmadığı için imdadına yetişemediğimiz için haritadan silinen göz akımız Endülüs'ten de özür, Afrika'da öldürülen yerlilerden de özür, medeni(!) Fransızların Cezayir'de katlettiği milyonlarca müslümandan Ömer Muhtar'dan da özür diliyorum.
Bosna'da tecavüze uğrayan iffetli kadınlardan da sahip çıkamadığımız Evlâd-ıı Fatihan'dan Bilge Kral Aliya'dan da özür diliyorum.

Gazze'de kolu kırılan çocuklardan da özür, El Halil'de peçesini açmadığı için 10 kurşunla bütün dünyanın gözü önünde kameralar karşısında siyonist İsrail'in köpekleri tarafından şehit edilen Hadil'den de özür diliyorum.

"Zulüm bizdense ben bizden değilim" diyerek dünyanın öbür ucundan Gazze'de evi yıkılan Filistinli mazlumlar için cılız bedenini greyderin altına atan insanlık tarihinin en baba sayfasına altın harflerle yazılan koruyamadığımız insan iyisi, tepeden tırnağa asalet, tepeden tırnağa vicdan olan Rachel Corrie, senden de özür diliyorum.

Özgürlük için Tahrir olan, Rabia olan alanlara çıkan ölüme selam duran ölüm bize ne yapsın biz ölümsüzlüğü seçtik diyen Yusuf'un diyarı Mısır'ın Esma'larından da özür diliyorum.

Myanmar'da gözlerimizin içine bakan ve duadan bile unuttuğumuz yavrulardan da özür, Doğu Türkistan'da zorla oruç bozdurulan güya soydaşımız deyip Çin zulmüne terk ettiğimiz çekik gözlü yavrulardan da özür diliyorum.

Dengeler uğruna sattığımız, yarı yolda bıraktığımız, Kafkas Dağlarının yiğit evlatları, Şeyh Şamil'in torunlarından Dudayev'den, Şamil Basayev'den, yalnız Kurtlardan da özür diliyorum.

Suriye'de çiğnenen namustan, yakılan, yıkılan ocaklardan, şehirlerden, şehitlerden Abdülkadir Salih'lerden, gazilerden, yollara düşen analardan bacılardan çoluktan çocuktan da özür, emin bir yuva gelecek sunamadığımız için müslümanlardan kaçarak özgür(!) Avrupa'ya kaçmak isterken düştüğü denizde sarıldığı yılan tarafından satıldığı içim denizden ölüm dalgaları halinde sahile vuran analardan yavrulardan Aylan Bebe'den de özür, İnsanca bir hayat özlemi için Avrupa kapılarına yalın ayak dayanan tren raflarında uyuyan hem soğuğa hem de kahpe kameraman tekmelerine dayanamayan ümmetin çocuklarından da özür diliyorum.

1000 yıldır kardeş iken 90 yıllık fitne sonunda aramıza kan sokulan, can sokulan ümmetin yetim halkı Kürt Kardeşlerimize sahip çıkamayıp onları bölgesel ve küresel zalimlerin eline terk ettiğimiz, her gün ölüm ve her gün zulümden başka bir şey veremediğimiz için Şeyh Said'in emanetlerinden de özür diliyorum..

Hasılı nefes alarak kirlettiğim havadan özür, gözeye pislik atıp bulandırdığım sudan özür ırzına geçtiğimiz dünyadan hatta bilmeden nizamını, intizamını bozmuş olabileceğimiz uzaydan da özür diliyorum.. Velhasıl bizi dünyaya arzı inşa et diye gönderdiği halde toprağı, ekini, akılı, nesli bozarak imha ettiğim için yaratan Rabbim'den özür diliyorum..

Ey dünya ben seninle baş edemedim senden de Habil'den de Kabil'den de özür diliyorum.

Özrüm kabahatimden büyük, ömrüm kabahatimden yüzsüz olsa da. 

Ne yapayım? Çünkü elimden başka bir şey gelmiyor..

Naim Okur, 24.10.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı