16 Ekim 2016 Pazar

SA3543/KY25-NO69: Terör Bizden Ne İstiyor?

"Bu günler entellektüel geyik yarıştırma günleri değildir! Eğer içimizde bu ülkeye dâir, beraber yaşamaya dâir biraz istek ve ümit varsa sorumlu davranma günleridir."


Terörün esas hedefi öldürdüğü insanlar değil, geride kalanlar ve onların yaşadığı toplumdur; sakın unutmayalım…

Panik, korku, gelecek endişesi ve herkesten ve özellikle devlet ve devleti yönetenlerden şüphe halini besler, hedefler terör eylemleri… Ayrıca tarz terör eylemlerinde faili ilk ilan edenler gerçek katili saklayan hatta faillerin stratejik partnerleridir, iş ortaklarıdır…

Terör, biz birbirimize düştüğümüzde, gölgesinden korkan insanlar olduğumuzda, bizi korumakla sorumlu olanlara karşı olan güven duygusunu tamamen kaybettiğimizde kazanır esas…

Eğer terör üzerinden gündemi değiştirmeyi ve yeni gündem dayatmayı başarırlarsa, terör daha kullanışlı bir enstrüman olarak daha çok ve daha sık kullanılmaya başlar…

Ülkede ciddi bir kesimin hakim motivasyonu Ak Parti ve artı Erdoğan Düşmanlığı olduğu için gerçeğin değil; istedikleri, arzu ettikleri kendi gerçeklerinin teyidi peşindeler. Bu kafa ile gerçek katilleri değil katil olmasını istedikleri insanların bulunmasını istiyorlar. Allah hepimize akıl fikir izan insaf ve vicdan nasip etsin…

Tabii ki, meydana gelmiş her olayda sonuç itibariyle devletin istihbarat elemanlarının ve güvenlik birimlerinin eksikliği, güvenlik zaafı vardır. Ancak siyasi iktidarı aldığı veya alamadığı istihbari, idari ve polisiye tedbirlerin yetersizliği için suçlamak başkadır; devleti olayın tertiplenmesi ve kriminal boyutu ile suçlamak başkadır.

Terör örgütleri her seferinde daha sofistike yöntemlerle çıkmaktadır karşımıza. Mesela birinci yıl anma toplantıları bile başımızı ağrıtan 10 Ekim 2015 Ankara Gar patlamasında bombacılar esas miting alanına değil de toplanma alanına gelip patlatmışlar bombalarını. Mitinglerde hiç bir zaman toplanma yerinde arama yapılmadığını bildikleri için böyle yapmışlardı. Çünkü toplanma alanları birden fazladır ve orada gruplar toplanıyor, yürüyüş kolları oluşturulup pankartlar dağıtılıyor, sloganlar tekrarlatılıyor… Ve yürüyüşe geçiliyor. 

Burada da güvenlik güçleri güvenlik ve tedbir konsantrasyonunu haklı olarak toplanma yerine değil esas miting alanına vermiştir. Olası bir eylemin çok daha fazla insanın olacağı miting meydanında bekler güvenlik aklı… Esas trenden inen herkesin rahatlıkla izafi/göreceli olarak korunmasız kalabalığın arasına karışabileceği Ankara Garı'nın tam karşısında toplanma yeri seçenleri çok merak ediyorum ben. Bu kişi ve kişiler ise organizasyon komitesinden birileridir.

Ankara Gar patlamasında olay yerinde çekilmiş videoları incelediğimde ilk dikkatimi çeken o kadar büyük acı ve paniğe rağmen katilin polis ve hükümet olduğunu söyleyen ve propaganda yapmaya çalışan insanlardı. Olay mahalline gelen ambülanslara yol açmaya çalışan polislere saldıran ve suçluyu hemencecik bulmuş bir kitle var orta yerde. 

Bir yanda yaralıları hastaneye kaldırmak için çırpınanlar, öbür tarafta pankart çubukları ve taşlarla polisleri kovalayan insanlar görüyorsunuz. Aynı kitle olay mahallinde neden polis yoktu geyiğini de başka bir kanaldan servise sokuyordu.

Allah göstermesin bu olayın arkasında devlet çıksa ne geçecek elimize? Böyle bir durumda bu ülkeyi ancak iç savaş paklar… Bunun böyle olmasını isteyen ve bu duruma zihnen hazır bir zümre var ülkede zaten.

Bu kakafoniye “kendileri patlattılar bombaları” diye erken ve ucuz çözümler peşinde koşanlar, “ohh olsun gebersinler, orada ne işleri vardı?” gibi argümanlar ile insanlıkla alakasını koparmışlar da eklenince manzara tadından doyulmaz hale gelmektedir.

Sanal alemin allameleri hiç bir şekilde uzmanı olmadıkları konulara girerek hem egolarını besliyor, hem de zaten iğdiş olmuş beyinlerin daha da kötü hâle gelmesine katkı sunuyorlar. Böylesine büyük ve korkunç bir eylemin faillerini içerde arayacak kadar gözleri körelmiş insanlar ahkam keser oldu.

Başımıza musallat edilen IŞİD yeni moda ismiyle DAEŞ gibi öbür taşeron örgüt olan PKK ve türevleri de aynı güçler tarafından kullanılmakta ve logistik destek almaktadırlar. Profesyonel bir üst akıl tarafından yönlendirilmeleri ve en aktüel bilgi ve silahlarla donatılmış olmaları da bunu göstermektedir. 

Son zamanlarda PKK garnizon veya karakollara direkt dalamadıkları, sızamadıkları için önlerinde kurulan kontrol noktalarına saldırmaktalar. Önleyici istihbarat alınamadığı müddetçe daha çok canımız yanacak gibi görünüyor. Çünkü: “Oyun kuran tedbir alandan hep bir adım öndedir.”

Devlet, insan, toprak ve ortak düşünce ile kaimdir derler. Ortak düşünce ise beraber yaşama iradesidir. Ülkenin bir yarısının öbür yarısı ile gönül bağı kopmuş vaziyette… İşin acı tarafı bu bölünme coğrafi bir bölünme değil zihinlerde ve gönüllerdeki bölünmedir…

Böyle devam edersek aramızdaki bütün manevi bağlar kopacak ve ülke bir iç savaşa sürüklenecek ve bu savaşın kazananı ne Türkler, ne Kürtler, ne de demokratik düşünceye sahip erdemli insanlar olacaktır. Kazanan emperyalist müstekbirler olacak ve bu topraklara barış bir yüzyıl daha uğramayacaktır. Bunu mu istiyoruz gerçekten?

Bu günler entellektüel geyik yarıştırma günleri değildir! Eğer içimizde bu ülkeye dâir, beraber yaşamaya dâir biraz istek ve ümit varsa sorumlu davranma günleridir. Akıllı ve sabırlı olursak bu zor günlerin de üstesinden geleceğiz inşaallah.



Naim Okur, 16.10.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem

Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı