18 Haziran 2016 Cumartesi

SA3058/KY25-NO57: Dünya Erdoğan'ı İstemiyormuş!

"Uluslararası şer odaklarının CB Erdoğan’da gördükleri nakısalar/eksiklikler ve bunu dile getiriş şekli ve üslubu -doğruluk veya yanlışlığından maada- bizim hayrımızı düşündüklerinden değil, kendi oyunlarının/menfaatlerinin önünde engel olarak gördükleri içindir. "



Uluslararası Özgür(!) Medya'da Erdoğan’la ilgili çıkan sahibinin sesi sipariş yazılardaki Erdoğan Düşmanlığından kendi ülke iç(!) siyasetinde haklılık devşiren bir muhalif kitle ve onların siyasi temsilciliğine soyunan Parti pırtı takımına.. The NewYork Times, “ABD ve NATO, Erdoğan’ı durdurmalı”, Guardian (Erdoğan daha fazla güç kazanmamalı) ve Die Welt ( Erdoğan’ın Sarayı mezarı olacak) sadece birer gazete midir? Ya da vesayet savaşının işaret fişekçileri midir?

Guardian’ın Türkiye başyazısının kilit cümlesi şuydu: “Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.”

Bu cümle İngiltere’nin resmi görüşünün gayri resmi yani basın yoluyla ifade edilmesidir.

Demek istiyor ki İngiltere; 1923‘te çakma bir İstiklal(!) Harbi sonunda dizayn edip Bölge Valisi’ne teslim ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti raydan çıkmıştır ve Türkler devletlerini geri almak üzeredirler. Ve biz elimizdeki tüm güçlerle bu gidişe dur demek zorundayız..

Guardian’ın yazısında bu ülkede yürütme işine talip olanların (Sivil Siyaset) ülkeyi kendilerine teslim edenlerden icazet almaları gerektiğinin şifreleri, işaretleri var. Bu ülkede yürütmeyi üstlenen sivil siyaset hep kiracı hükmünde kalmıştır.

Ev sahibi ise uluslararası konsorsiyumların ülkemizdeki vesayetinin distribütörü olan Askerî Vesayet (Ordu), Derin Devlet, Ergenekon benzeri yapılanmalar olagelmiştir hep.

Guardian’ın ifade ettiği ve Die Welt’in saklamak ihtiyacı hissetmediği, The New York Times ‘in çekinmeden 8000 km uzaktan topa girdiği gibi ilk defa bir kiracı (Ak Parti) rolünü ciddiye alıp, “Biz kiracı olmaktan bıktık, 90 yıldır burada oturuyoruz, buranın tapusu bizim” deyiverdi ve ilk defa getirenler, getirdiklerini götüremiyorlar..

Bana göre bu seçim ilk defa yerli bir direnişle; buna karşı uluslararası konsorsiyumların aktüel taşeronu olan Pensilvanya dizaynlı beş benzemezin, fırsat bu fırsat hazır rüzgar arkamızda iken yelkenleri şişirelim oportünizmi, pragmatizmi hatta makyevelizmi ile yerli olmak yerine izafi ve geçici güçlülüğü seçmelerinin hazin hikayesidir.

Bana göre Alev Alatlı’nın baktığı yerden bakmaktır vatanseverlik. Zira bu savaş partiler arasında olmaktan çoktan çıktı. Ortada rakseden aktörlerin kim oldukları, ideolojileri ve ne istedikleri artık önemini kaybetmiştir.

Değil mi ki ülkenin en büyük muhalefet(!) partisi bize oy verin gelelim değil “Oy verin gitsinler” üzerinden politika yapıyor. Çözüm sürecinde daha düne kadar ana partner olan parti ise; seçim kampanyasını çözüm sürecinin maddi ve manevi mimarı olan CB Erdoğan’a karşılık üzerinden kurgulayıp “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı ile başlaması nasıl da malum uluslararası medya ile senkronize çalışıldığı anlaşılmaktadır.

Türk Milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapan MHP ile Kürt Milliyetçiliği motivasyonu ile yola çıkan BDP’nin Türkiyelilik sosuna batırılmış hali olan HDP’nin arasındaki zımni ateşkes ve iş birliği sadece eşyanın tabiatına aykırı olmakla kalmıyor, her aklı selim vatansevere ne oluyoruz sorusunu sordurtmaktadır..

Bana göre bu analiz ve çözümlemede en önemli kilit faktör uluslararası konsorsiyumların aktüel ve yerli(!) işbirlikçisi olan Pensilvanya’yı teşhis etmek, tanımak ve ifşa etmektir.. Bu gerçeklik bize manzarayı daha iyi görebilmek ve değerlendirmek için hayati kodlar sunmaktadır.

Pensilvanya var olduğu ve gücünü koruduğu müddetçe bahsi geçen habis yapının tercihleri tersinden okunarak, konjunktürel olarak değil fundamental olarak desteklediğinin tersini yapmanın Türk Siyaseti’nde şaşmaz bir pusula rolü oynayacağını söyleyebiliriz.

Madem artık bahsi geçen siyasi partiler yerlilik yerine başkalarının atı ile kovboyluk yapmayı tercih etmiştir; madem gelinen nokta parti meselesi olmaktan çoktan çıkmış ya, NewYork Times, Guardian ve Die Welt’i arkasına alanlar ya da bunlara meydan okuyanlar arasındadır kavga; herkes pozisyonunu tekrar gözden geçirmelidir.

Bu manzara her vatanseveri ilgilendirir ve ilgilendirmelidir. Tabi ki mevcut iktidarın yaptığı bir sürü hata vardır ve bunlar dile getirilmelidir amma ve lakin bunları konuşmanın yeri ve zamanı değildir şimdi.

Uluslararası şer odaklarının CB Erdoğan’da gördükleri nakısalar/eksiklikler ve bunu dile getiriş şekli ve üslubu -doğruluk veya yanlışlığından maada- bizim hayrımızı düşündüklerinden değil, kendi oyunlarının/menfaatlerinin önünde engel olarak gördükleri içindir. 

Madem öyledir ve bana göre onlar bizim için hayır rüya görmezler, bize düşen onların heveslerini kursağında bırakmaktır. O zaman, zaman, ülkenin tapusunu temelli geri almak zamanıdır..


Naim Okur, 18.06.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı