11 Kasım 2015 Çarşamba

SA2026/KY25-NO37: Atatürk'ü Neresinden Tutsak?

"Ve bizim yapmamız gereken; tıpkı Almanlarda olduğu gibi genetiğimize kodlanmış faşizan düşünce (ideolojik değil), faşizan zihniyet ve davranışlarımıza engel olabilmek; içimizdeki öküze her an dur diyebilecek bir bilinçle sahip olmaktır."


Atatürk karalaması, neredeyse bir asra dayanan Atatürk dayatmasına aksülamel/tepki olarak gelişen ve devir devir İslamcı mahallede moda haline gelen reaksiyoner bir olgudur.

Her iki tarafta Atatürk'ü rahat bırakmalıdır artık. Hatasıyla-sevabıyla Türkiye tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak yerini almalıdır ve almıştır da. Ne olağanüstü vasıflar atfederek kutsamak ne de hakaret etmek insani ve İslami değildir bana göre.

Ayrıca M.Kemal'in şahsı ile kendisinin ölümünden sonra iktidarlarını devam ettirmek isteyen politika simsarlarının icat ettiği Kemalizm'i de birbirinden ayırt etmeliyiz. M.Kemal'in İslama bakışı ve İslam hakkındaki görüşleri ile İstiklal Harbi sırasında yaptıkları birbirinden ayrı değerlendirilmelidir.

Biri ilgilenenler için ilahiyatın ilgi alanına, diğeri ise tarihçilerin sahasına girmektedir. M.Kemal, kim ne derse desin Kazım Karabekir'in Vahdeddin'e tavsiye etmesi ve Saray'dan İngiliz baskısı ile verilen azl kararını dinlemeyerek biat etmesi örneğinden de anlaşılacağı gibi, İstiklal Harbi'nin en dominant, en önemli aktörüdür.

M.Kemal'in İslam'a dost veya düşman olduğunun ispatı bugünün Türkiye'sinde kimseye fayda sağlamayacaktır. O'nun din düşmanı olduğunu ispatlama çabası da tıpkı dindar bir müslüman olduğunu ispat etme çabası gibi ergenlik hastalığıdır. Madem her iki tarafta Allah'a inanıyor, bırakın meleklerden rol çalıp günahını veya sevabını hesaplayarak Cehennem'e veya Cennet'e şimdiden yerleştirme çabasını.

Esas konuşulması ve tartışılması gereken İstiklal Harbinin akabinde ülkeyi işgalden kurtaran temel motivasyon olan milli ve islami değerlere sırtını dönerek, savaşı beraber kazandığı yol/dava arkadaşlarının hemen hepsini elimine ederek, neden ülkemizi işgal eden Batı'ya ve Batı düşüncesine yüzünü dönmüş olmasıdır. Bana göre bugün yaşadığımız pek çok sıkıntının temelinde bu tercih yatmaktadır.

Gelelim herkesin kendine yonttuğu ve son 50 yılda her türlü kötülüğü örtmede kullanışlı bir enstrüman haline getirilen Kemalizm'e. 

Bizler, hepimiz Kemalizmin acımasız tezgahından geçmiş bir nesil/generationuz! Kemalizm, jön Türkler dediğimiz romantik jakobenizmin kıyıcı İttihatçılığa evrilmiş halinden süzülen en kaba ve insafsız, ufuksuz, sadece ülkeyi yönetebilme inhisarına sahip olma içgüdüsü ile hareket eden tarihin gördüğü en faşist ideolojilerden biridir.

Bize bıraktığı en kötü miras gelişememiş bir ülke değil, her türlü yenilik ve gelişmeye direnen, her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiğine iman derecesinde inanan, ideolojik faşizmden ziyade davranışsal bir faşizmi genlerimize işlemiş olmasıdır.

Dolayısıyla ideolojik faşizmden kurtulsak dahi genlerimizdeki zihni faşizmden, davranışsal faşizmden azade olmamız çok zor. Zira bir nevi beyaz Türk yetiştirme projesi olan Kemalizm, kendini üstün insan zanneden hayvanlar yetiştirmesi ile ünlüdür ve bu konuda mahirdir. 

Ve bizim yapmamız gereken; tıpkı Almanlarda olduğu gibi genetiğimize kodlanmış faşizan düşünce (ideolojik değil), faşizan zihniyet ve davranışlarımıza engel olabilmek; içimizdeki öküze her an dur diyebilecek bir bilinçle sahip olmaktır.


Naim Okur, 11.11.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı