7 Mayıs 2015 Perşembe

SA1307KY23-NN13: Nehir Nil İsrail'de 2; Kudüs & Hayfa

"İsraillilerin mutluluğu için her şey sağlanmış, her şey sanki güllük gülistanlık. Aldıkları veballer de emin olun çoğunun umurunda bile değil."

Kudüs

Her yer mezar, göz alabildiğince mezar.  Dile kolay 150,000 tane var.. Yüzyıllar boyu dünyanın değişik yerlerinden insanlar kutsal topraklarda gömülebilmek için buraya gelmişler ölmeye. Hala da gömülüyorlar, mezar yerlerinin fiyatları milyon dolarlarla ifade ediliyor.

Burada gömülseler cennete gideceklerine inanıyorlar. Ne garip değil mi? Koca bir ömrün muhasebesinin bırakılıp, gömüldüğün yere göre ahiret hayatının şekilleneceğine inanmak.

Bu kez çok kritik bir şehirdeyim... Kudüs'teyim. Etrafımda bir din ahengi yok, çok sesli bir koro farklı ilahiler söylüyor avaz avaz sanki. Yine de faklılıkların bir ritmi var. Sağıma baksam Müslüman, soluma baksam Musevi ve önüme baksam Hristiyan.

Paylaşılamayan, her din inananının 'Burası aslında bizim' dediği bir yerdeyim.. Allah'ın çok ince bir hesabı aslında Kudüs. Binlerce yıl öncesi açılan ve hala kapanmayan dinlerarası hesaplaşmanın 'esas oğlanı'. Çok mu zordu Allah için herkesin kutsal alanını ayırması.. Elbette hayır.. Ama işte imtihan dünyasının en büyük sınavı Kudüs.


Zeytin Dağı Mezarları

Kudüs; İsrail'in fiili başkenti, İbrahimî dinlerin kutsal şehri.. Yaklaşık 800,000 nüfuslu. Yirmi üç işgal, elli iki saldırıya ve kırk dört  defa ele geçirilip tekrar kurtarılma. İki defa neredeyse tamamen yok olma ve tekrar inşa edilme. Ve MÖ 2000'den günümüze yaklaşık yirmibeş medeniyet...

Zeytin Dağı'ndan, Kanuni'nin surlarla çevirdiği  kubbelerin, minarelerin, kulelerin birbirine karıştığı Eski Şehir'e bakarken, yanımdaki arkadaş 'müthiş' bir tespitte bulunuyor.


Zeytin Dağı

"Atacaksın şu tepeye bir atom bombası, şöyle dümdüz olacak, ne savaş kalır, ne acı görürsün bak"

Ne de olsa Batı Duvarı, Mescid-i Aksa, Kutsal Kabir Kilisesi ve daha bir sürü kutsal mekan bu tepede. Aslında sözleri Kudüs'ün kompaktlığını çok iyi özetliyor. Buralar havaya uçarsa, ona göre sorun da çözülecek. Yani binalar yok olursa, savaş baltaları da gömülecek.

Gerçekten öyle mi acaba?

Dağdan eski şehre doğru yürümeye başlıyorsunuz. Bu parkur aynı zamanda Hristiyan inanışına göre Hz.İsa'nın sırtında çarmıhını taşıyarak Kıyamet (Kutsal Kabir) Kilisesine götürülürken kullandığı güzergâhtır. Son yemeğini yediği ve son gecesini geçirdiği mekanlar bu yoldadır.



Hristiyan haccının da son noktası bu kutsal yürüyüş yapılarak konur. Zeytin Dağından başlayan yürüyüş Kıyamet Kilisesi'nde son bulur.


Kudüs Kutsal Kabir- Kıyamet Kilisesi

Bir Şabat, yani Cumartesi günü Kudüs'ün kalbindeyim.

Duvarlar içinde kalan Eski Kudüs; Ermeni, Hristiyan, Yahudi ve Müslüman olmak üzere dört çeyreğe bölünmüş.

Museviler Allah'ın, evreni 6 günde yaratıp 7. gün dinlendiğine inanıyorlar. Ve bugüne İbranice'de lişbot (iş bırakma) anlamına gelen kelimeden türeyen Şabat ismini veriyorlar. Dindar bir Musevi için o gün hayat durur. Hiçbir şey yapmaz. Araba kontağı çevirmez, ocak yakmaz, düğmeye bile basmaz.
Bir gece önceden ocak yakılır ve Cumartesi günü akşamına kadar o ocak açık kalır.

Kaldığım otelde bir de Şabat asansörü vardı. Cumartesi günü o asansör düğmeye basmaya gerek kalmadan her katta duruyordu. Uygulamanın asıl amacı, dünyanın değişik yerlerinden gelen Yahudilere anavatanlarında dini bir ritueli yaşatmak.

Nasıl bizde bayram sabahları gayet itinalı çocuklar, insanlar ortalarda dolaşır, Şabat günlerinde Kudüs de öyle.


Ortodoks Yahudi Kadınlar

'Başınızın yan tarafındaki saçları kesmeyin" (Vayikra 19:27) ayetine uyarak payot denen lüleli saçları uzatmış siyah giyimli Ortodoks Musevi beyler, gayet tesettürlü bayanlar (Lütfen Videoyu izleyiniz, Sonsuz Ark), cici çocuklar sokakları doldurmuşlar.

Siz siz olun asla fotoğraflarını çekmeyin Şabat günü, çok ciddi tepkiler veriyorlar.

Kudüs'te ilk durağımız, hepimizin Ağlama Duvarı olarak bildiği Batı Duvarı. Burası Hz. Süleyman'ın yaptırdığı büyük tapınak Beyt-ül Makdis'in ayakta kalan tek duvarıdır. Yaklaşık 500 mt uzunluğunda ve 18 mt. yüksekliğindedir.


Ağlama Duvarı

Yahudiler burada yok olan medeniyetleri ve milletlerinin çektikleri acılar için gözyaşı dökerler. Bu yüzden buraya Ağlama Duvarı da denmiştir.

O an Falih Rıfkı Atay'ın Zeytin Dağı kitabındaki şu sözü anımsamamak mümkün mü?:

''Yüzlerce yıllık gözyaşı bu ağlama duvarını bir santim aşındırmamıştır"...

Duvarın önü özellikle Şabat günleri çok kalabalık.

Duvarın hemen arkası, bizim de 2. durağımız Kubbet'üs Sahra. Mescide çıkan dar sokaklar Arapların sahip olduğu dükkanlarla dolu. Burası Emeviler'in inşa ettiği sekizgen yapı.


Kubbet'üs Sahra

Ne zaman İsrail'den çatışma haberleri gelse, içimize tasası düşen Hz.Peygamberin Mirac'a yükseldiği yer. Civarında yüzlerce sahabe mezarları var.

Burası Musevilerin Tapınak Tepesi'nin üstüne yapılmış. Dolayısıyla her daim Yahudilerin hedefi.
Mescid-i Aksa ve Kubbet'üs Sahra'nın altında, 7 kollu şamdanları dahil bir sürü Yahudi ikonunun orjinallerinin olduğuna inanıyorlar.


Mescid-i Aksa

İnsanın farklı hislerle gezdiği, en güzel namazlarından birini kıldığı bir mekan burası. İsrail elindeki İslamiyet'in kalesi. Müslümanların bana göre en büyük ütopyası 'Kudüs'ü kurtarmanın' gayesi.

İsrail topraklarında gezerken Filistinlilerin çaresizliğine daha bir şahit oluyorsunuz. Kudüs'te Beytüllahim gibi belli noktalar Filistin otonomları. İsrail'den Filistin otonomlarına geçiş keskin bir bıçak gibi.

Kendi yaşadıkları mekanlar ve ellerini kollarını bağladıkları insanların yaşadıkları mekanlar arasında ciddi kalite farkı var.

Nitekim bu durumu Hz.İsa'nın doğduğu mağara olarak bilinen yerin bulunduğu Beytüllahim'e giderken daha iyi anlıyorsunuz.

Tüm Arap dünyasında Türklere olan teveccühü burada da görüyorsunuz. 'Türk'üm' dediğinizde insanların gözlerinde beliren sevgi ve içtenlik gerçekten güzel.

Bunun bir sebebi olmalı öyle değil mi? Bu sebebe vesile olan herkesten Allah razı olsun.

O akşam Tel Aviv'e dönerken Kudüs çıkışında, yaklaşık 25 km sonra bir manastıra uğruyoruz.
Adı, Latrun Trapist Manasıtırı.


Latrun Trapist Manastırı

Trapistler Hristiyan Katolik mezhebinin Sisteryan kolundanlar. Aziz Benedict'in 6. yy.da koyduğu kurallara göre yaşarlar. Ve bu kurallardan birine göre, lüzum görmedikçe asla konuşmazlar.

Manastır gayet enteresan ve tabii sessiz bir yer. Çıkışta manastırı finanse etmesi için kurulan bir de şarap satış mağazası var.

İsrail seyahati dinen önemi sadece 3 semavi dinle de sınırlı değil. Tel Aviv'den Haifa'ya yapacağınız bir seyahat sayesinde çok farklı bir din ile tanışıyorsunuz, Bahai dini ile.


Bahai Tapınağı 

Haifa'ya giderken yolda bir de kibutza uğruyoruz.


Kibbutz

Kibutzlar insanların küçük topluluklar halinde yaşadıkları yerleşim bölgelerine verilen isimdir.
Sosyalizm ve siyonzmin beraber uygulandığı bir yaşam şeklidir.

İsrail'de 250 kadar kibbutz bulunmaktadır. Nüfusları 100'den 2000'e kadar ulaşmaktadır. Kibbutzlarda tek kasa vardır ve yöneticiler bu parayı kibbutzun ve üyelerinin ihtiyaçlarına göre yönetir.

Kimi kibutzlar gayet zengindir. Üyelerini her yıl yurtdışı tatiline bile gönderirler. Bizim gezdiğimiz gayet paralı bir kibbutzdu. İşlettikleri bir alışveriş merkezi ve havuz vardı.


Haifa

Tel Aviv-Hayfa arası yaklaşık 90 km. Haifa, 300.000 nüfuslu şirin bir Akdeniz şehri. Özellikle Bahailer için önemli. Dünya vatandaşlığı ilkesine sahip bu dinler sentezi dinin dünya merkezi ve lideri Bahaullah Mirza Hüseyin Ali'nin güzel manzaralı kabri de burada.


Bahai Tapınağı

Burası, benim dünyada gördüğüm en güzel bahçelerden birisine sahip. Çok da güzel bir Akdeniz manzarası var.

İsrail'de gezerken geri planda kopan kıyametten, Filistinlilerin çığlıklarından asla haberiniz olmuyor.
Tüm bu kıyamet sanki burunlarının dibinde değil de binlerce kilometre ötede kopuyor.

İsraillilerin mutluluğu için her şey sağlanmış, her şey sanki güllük gülistanlık. Aldıkları veballer de emin olun çoğunun umurunda bile değil.

Yaşamak için öldürmeye devam..

 Nehir Nil, 07.05.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları



Seçkin Deniz Twitter Akışı