Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Feminizmin kabalist kökenlerine dair yaptığım araştırmalarda, Yahudi ve Hristiyan kadınların dışında, kendilerini aydın olarak tanımlayan Müslüman kadınlar dahil dünyanın diğer dinlerine mensup kadınların ve erkeklerin haberlerinin bile olmadığı kaynaklara ulaşmıştım."
Hiçbir şey kendiliğinden olmuyordu. Allah’ın tek din olan İslâm’ı anlatmak üzere gönderdiği bütün elçileri öldürmeye kalkan, bazılarını öldüren, onların getirdiği kitapları tahrif eden ve istedikleri gibi değiştiren samirîler insanlığın hafızasını da kontrol ediyorlardı. Allah, erkeği ve kadını yarattığı temel ölçülerle sınırlandırmıştı ve bu ölçüler kuşkusuz âdildi, ancak Allah’ın dinini bozanlar erkek ve kadın arasındaki dengeyi de kadının aleyhine olacak şekilde bozmuşlar ve insanı Allah’tan uzaklaştırarak ikiye ayırmışlardı.
‘Kadın’ başlığıyla anılan Nisa Suresi, başka hiçbir dinde olmadığı kadar ayrıntılı bir şekilde kadınların haklarını anlatırken, Bakara Suresinin 228. ayetinde, erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları olduğu açıkça vurgulanmış, ancak (Nisa Suresi’nin 34. ayetinde erkeklerin koruyan, kollayan, gözeten, yöneten ve masrafları karşılayan nitelikleri dolayısıyla) bir derece üstün olduğu belirtilmişti.
Allah’ın adaleti kesindi ve değişmezdi. Hucurât Suresinin 13. ayeti erkeklere ya da kadınlara değil, ‘insanlara’ seslenerek üstünlük konusunda hiçbir cinse, soya ve kabileye ayrıcalık tanımıyordu:
‘Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.’
Kadın haklarını savunan bir zihinsel süreç sonunda Batılı metinlerden beslenen feminist İslamcı kadınların Kur’an’ın mesajlarına vakıf olmadıkları da açıktı.
Yahudi ve Hristiyan din adamlarının uydurduğu, kadınların bütün haklarını ellerinden alan ve sadece erkeği insan sayan dinî kuralların tamamı Allah’ın koyduğu sınırları aşmak anlamına geliyordu. Bunun sonucu olarak da öncelikle Yahudi kadınların feminist hareketlere liderlik etmeleri doğaldı, ancak karşılarına dini ve Tanrı’yı aldıkları için şeytandan yana olmak üzere ideolojik ve zihinsel bir örüntü inşâ etmeleri gerektiğini onlara samirîler öğretmişti.
Haklarını arayan Yahudi ve Hristiyan kadınların yol göstericileri, mistik-metafizik aldatma araçlarıyla oluşturdukları Zohar’da Lilith’i bir model olarak önlerine koymuşlardı. Böylece Yahudi ve Hristiyan kadınlar haklarını ararken Tanrı’ya karşı Şeytan’ın yanında yer almamış olacaklardı.
Kendilerine öğretildiği gibi, Tanrı erkekse kadınlar tanrıça olmalıydı. Lilith ve Şekina bu zehirli sarmaşıktan ortaya çıkmıştı. Muhtemelen Firavunların ve diğer tanrı-tanrıça modelleri üzerinden inanç sistemi üreten paganların kaynağı da aynıydı. Oysa Tanrı tekti, benzersiz ve eşsiz olandı; yaratılmamıştı, yaratılmış olan insan gibi erkek ve dişiden oluşmuyordu.
Feminizmin kabalist kökenlerine dair yaptığım araştırmalarda, Yahudi ve Hristiyan kadınların dışında, kendilerini aydın olarak tanımlayan Müslüman kadınlar dahil dünyanın diğer dinlerine mensup kadınların ve erkeklerin haberlerinin bile olmadığı kaynaklara ulaşmıştım.
Soruşturmalarını derin köklere dayandıran feminist Yahudi kadınlar vardı. Onlardan biri de Amerikan Din Akademisi'nin eski başkanı ve Manhattan College Din Bilimleri Akademisyeni Profesör Judith Plaskow’du.
Bu kadın, kendileri için başlangıç olarak kabul edilen noktaya kadar gitmekte tereddüt etmemişti; Sina Dağı’nda, Allah‘ın, elçisi Musa’ya dinini vahyettiği anda, Yahudi din adamlarının ilahî olana aykırı bir şekilde baskıladığı ve ezdiği kadını kurgusal bir şekilde Tanrı’nın önünde ayağa kaldırıyor ve o kutsal andan itibaren soruşturmalarını ilerletiyordu.
'Standing Again at Sinai: Judaism from a Feminist Perspective, The Coming of Lilith: Essays on Judaism, Feminism, and Sexual Ethics (Sina'da Yeniden Ayakta Durmak: Feminist Perspektiften Yahudilik, Lilith'in Gelişi: Yahudilik, Feminizm ve Cinsel Etik Üzerine Denemeler)' adlı kitabı yazmıştı.
Carol P. Christ işbirliği halinde 'Goddess and God in the World: Conversations in Embodied Theology (Dünyada Tanrıça ve Tanrı: Bedenlenmiş Teoloji Üzerine Konuşmalar)' adlı kitabı yazmış, yine Carol P. Christ ile birlikte 'Womanspirit Rising: A Feminist Reader in Religion ve Weaving the Visions: New Patterns in Feminist Spirituality (Kadın Ruhu Yükseliyor: Dinde Feminist Bir Okuyucu ve Vizyonları Dokumak: Feminist Maneviyatta Yeni Örüntüler)' kitaplarının ortak editörlüğünü yapmış, Elisabeth Schussler Fiorenza ile birlikte 'Journal of Feminist Studies in Religion (Dinde Feminist Çalışmalar Dergisi)'ı kurmuş ve uzun yıllar boyunca ortak editörlüğünü yapmıştı.
Judith Plaskow'un The Shalvi/ Hyman Yahudi Kadınlar Ansiklopedisi‘nde (Shalvi/ Hyman Encyclopedia of Jewish Women) yer alan ‘Feminist Theology (Feminist Teoloji)’ başlıklı makalesi Feminizm, Kabala ve Satanizm arasındaki ilişkinin somut kanıtlarından biriydi.
“Yahudi dindarlığının tamamı gibi, Yahudi feminizmi de praksis (süreç) odaklıdır. Amacı, Yahudi dinî hukukunu, tarihini, uygulamalarını ve cemaat kurumlarını kadınların tam katılımı yönünde ilerletmektir. Dolayısıyla, feminist teolojik düşünce genellikle ritüel ve ayin, kurgu ve tarihsel araştırma, metinsel yorumlama ve midraşla (Tevrat tefsiri) iç içedir.” diyerek özetliyordu bakış açısını Judith Plaskow.
Ve çıktıkları şeytanî yolculuğun, Tanrı’nın doğasına ve diline kadar uzanan çerçevesini çiziyordu:
“Yahudi feminist teolojisi, temel Yahudi kategorilerine, temalarına ve ifade biçimlerine odaklanır: Tanrı'nın doğası ve Tanrı dilinin statüsü, Tevrat'ın doğası ve kapsamı, Halakhah'nın (Yahudi Din Hukuku) statüsü ve Halakhik değişimin dinamikleri, hiyerarşinin Yahudi dini düşüncesindeki merkezi konumu ve Yahudi geleneğinin ve kadın deneyiminin otoritesi. Modern feminist teologlar bu kategorilerin nüansları hakkında sorular sorar ve teoriler üretirler. Teoloji, Yahudi dini ifadesinin merkezî bir modu olmadığından, Yahudilik içinde çok fazla resmî feminist teoloji yoktur. Bir bütün olarak Yahudi dindarlığı gibi, Yahudi feminizmi de praksis odaklıdır. Amacı Yahudi dini hukukunu, tarihini, uygulamalarını ve cemaat kurumlarını kadınların tam olarak dahil edilmesi yönünde hareket ettirmektir. Bu nedenle feminist teolojik düşünce genellikle ritüel ve litürjiye, kurgu ve tarihsel araştırmaya, metin yorumuna ve midraşa gömülüdür.”
Feminizm, köklerini yahudi din adamlarının -doğal olarak Hristiyan din adamlarının- öğretilerine karşı konumlandırıyordu. Ve aslında Yahudi ve Hristiyan din adamlarının ürettiği dinlerin Allah’ın bütün elçilerine gönderdiği tek din olan İslam’la ilgisi yoktu; bu durum asıl dinin nasıl tahrif edildiğini, insanlar arasında adaletsizlik üreten bütün kuralların ve uygulamalarının ilahî olmadığını da kanıtlıyordu.
Judith Plaskow, erkeklerin dini olarak tanımlanan Yahudiliğe karşı çıkıyor ve kovulan kadını başlangıca dahil etmek istiyordu:
“Bununla birlikte, Yahudi feminizmi içerisinde ayırt edici teolojik akımları tanımlamak mümkündür. Yahudi feminist teolojisi, merkezi Yahudi kategorilerine, temalarına ve ifade biçimlerine - örneğin Tanrı, dua, Tevrat ve Halakhah - odaklanır ve bunları kimin yarattığını ve kimin çıkarlarını yansıttıklarını sorar. Yahudi geleneği hakkında meta-sorular ortaya atar. Örneğin, belirli bir Halakhotu (dinî kuralı) revize etmeye çalışmak yerine, feminist bir bakış açısıyla bir kategori olarak Halakhah’ı araştırır. Ya da tek tek duaları değiştirmenin yanı sıra, dua dili ve bu dilin kadınları nasıl etkilediği ve onların deneyimlerini nasıl yansıttığı ya da yansıtmadığı gibi geniş bir soruyu ele alır.”
Ne var ki Judith Plaskow, biraz sonra, feminizmin ‘Yahudi din hukukunu, tarihini, uygulamalarını ve cemaat kurumlarını kadınların tam olarak dahil edilmesi yönünde hareket ettirmektir. Bu nedenle feminist teolojik düşünce genellikle ritüel ve litürjiye, kurgu ve tarihsel araştırmaya, metin yorumuna ve midraşa gömülüdür.’ şeklindeki sınırlı amacını aşarak kabalistlerin istediği rotaya girdiğini, ‘Tanrı'nın doğasına ve Tanrı-dilinin statüsü’ne karşı tutum almaya başladığını gösterecekti.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.