Hilafet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hilafet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2014 Cuma

SA836/SD163: Halifelik, Papalık; Dinselleştirilmiş Siyasî Kurumlar

"Kutsal Halife ve siyasi kurum olarak Hilafet, daha farklı sebeplerle ve bizzat Papalık örnek alınarak varlaştırılmış, saltanat ile yer değişmiştir..."


Bilgi çağları, insanların algılama ve anlama seviyelerinde ve davranış kalıplarında olumlu değişimler meydana getirseler bile, gelenekselleşen/atalardan gelen bazı olguların değişmesi imkansız gibi görünüyor. İnsanların -dinde var olmayıp sonradan ihdas ettikleri- beşerî kurumların, tarihteki var oluşlarından beri süregelen alışkanlıklara dönüşmüş olması da bu meyanda tahlil edilebilir...

Halifelik, Papalık, Rabbilik, Budizm'deki Rahiplik gibi kurumların sahip oldukları dinî kisve, gerçekte dinle alakalı özelliklerden tamamen uzak sebeplerle varlaştırılmıştır. İslâmda Hilafet, başlangıçta müslümanları kontrol ve yönetme telaşından kaynaklanan bir siyasî otorite kaynağı ve gösterge iken, Hıristiyanlıkta bu, daha geniş ve daha kapsamlı ve daha açık bir siyasî kurum olarak ortaya çıkmıştır ve İslam'da da Hilafet gibi bir kurumun ihdas edilmesinde örnek olgu olarak etken olmuştur.

11 Temmuz 2014 Cuma

SA767/ KY12-TG31: Halifelikten Kim Korkar?

İslam, Türkiye ve Erdoğan düşmanı, FETÖ direktörü, CIA ajanı Graham E. Fuller'den:

“Müslüman politikacılar gelecek uzun dönemde bir çeşit İslami ideal etkisinde kalmaya devam edecektir. Bu etkileşim, altı çizilen radikal tavırların aksine Türkiye ve Tunus tarafından ve hatta yavaş bir öğrenme eğrisi çizen Mısır’ın Müslüman Kardeşleri tarafından ortaya koyulan ılımlı ve kısmen başarılı İslami politikalar şeklinde gerçekleşecektir.” 


Graham E. Fuller

Irak ve Suriye İslam Devleti’nin (IŞİD) son haftalarda Kuzeybatı Irak ve Güneydoğu Suriye ekseninde bir devlet kurma yönündeki şaşırtıcı başarısı, cihat savaşçıları ve Orta Doğu’da kendi bölge kontrolünü sağlama anlamında radikal ideolojileri için stratejik bir dönüm noktasını temsil etmektedir. Politik anlamda geçici bir fenomen olmanın ötesinde olan IŞİD’in “halifelik” deklarasyonu yeni bir ideolojik cephe oluşturmuştur.

Batı’ya karşı bir “halife” tehdidi, George W.Bush’un gelecek on yılda kendi “cihadı” için başlatacağı savaşları meşrulaştıran, hastalıklı Küresel Teröre karşı Savaş retoriğinin merkezinde yer alıyordu. Fakat bu tür bir tehdit bizim için ne kadar korkutucu olmalıdır?

30 Haziran 2014 Pazartesi

SA745/ÇY3-BŞ12: Irak’ta Pentagon Tiyatrosu: Öncüller Ortamı, IŞİD ve Hilafet

“Silahlı örgütlerin hizmet ettiği güç ‘Emperyalist Hegemonya’ olduğu sürece, örgütün adının El Kaide, IŞİD ya da başka bir şey olması neyi değiştirir ki?”

 Harita

‘Çok Merkezli Dünya Düzeni’ başlıklı analizimde ABD ve işbirlikçi emperyalist güçlerin, “Çok Merkezli-Bölgesel Güçlerin Olacağı” bir dünya düzeninde öncül rollerini kaybetmemek adına adeta satranç masasına çevirdikleri dünya coğrafyasında yeni taktik ve stratejiler belirlediklerinden bahsetmiştim. Irak ekseninde gelişen son olaylarda orta doğuyu zayıflatmak için düğmeye basılarak sahaya sürülen IŞİD'i ve misyonunu bu çerçeveden okumak gerekiyor.

IŞİD (ISIS-ISIL; Irak-Şam İslam Devleti) örgütü birkaç bin kişilik bir güçle korku ve terör saçarak 48 saat içinde kentleri ele geçirip egemenliğini ilan etti, böylece emperyalist güçlerin çok eskiye dayanan Irak'ı bölmeye yönelik senaryolarını pratiğe dökerek, ilk adımı atmış oldu. Kendini devlet olarak nitelendiren ve El Kaide'nin devamı olmasına rağmen ondan farklı niceliklere, iç dinamiklere sahip olan bu örgütün hakikatte kime ve neye hizmet ettiğini tespit etmek için, Irak meselesinde bugüne nasıl gelindiğini doğru analiz etmek gerekiyor.

18 Temmuz 2013 Perşembe

SA295/SD45: İnsanların Hak Alanları Paralelinde Demokrasi ve Hilâfet Tartışmalarına Serin Bir Bakış

"Amacımız nedir? İnsanın hak alanlarının korunmasını istiyor muyuz? Eğer istiyorsak bu isteğimize hizmet edecek olan sistem hangisidir?"


İnsanları yönetmek neden önemlidir? Ya da insanlar neden yönetilmek isterler ve yönetilmeyi önemserler? Yönetmeyi isteyenler ile yönetilmeyi isteyenler bu önemi aynı oranda mı hissediyorlar? Bu sorulara cevap verilmeden herhangi bir yönetim şeklini tartışmanın bir yararı olmayacaktır. Nitekim bu tür tartışmalardaki samimiyetsizlikler yüzünden ortaya çözümcü bir sonuç konulamamaktadır.

Seçkin Deniz Twitter Akışı