Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"O gece, feminist İslamcı kadınlardan da hiç hoşlanmadığını, onları itici bulduğunu söyleyen Sabır Taşı, boğazda yalıları bulunan Yahudi bir kız arkadaşının Lilith’e dair anlattıklarının feminizme karşı duruşunun alt yapısını hazırladığından bahsetmişti."
Lilith kimdi? Lilith sıradan bir Yahudi ya da Hristiyan kadın adı olarak çağırışımlar yapardı Müslümanların zihninde. Hepsi o kadardı; ancak bir Yahudi ya da Hristiyan birisi için bu belki de hayatın bütün anlamını alt üst eden bir sistemin adıydı.
Müslümanların en büyük zaafı, kesin hakikat bilgisine sahip olduklarına yönelik sarsılmaz inançları dolayısıyla başka inançlara yönelik araştırma yapmakta çok istekli olmamalarıydı. Kur’an değiştirilemez kaynaktı ve bütün Müslümanlar onu hakikatin kaynağı olarak görüyorlardı.
Bu elbette doğruydu, ama Kur’an okuyan bir Müslüman, insanlığın var oluşundan bu yana yaşananları bilir ve insana yönelik tehditlerden haberdar olurdu; okumayan bir Müslüman insanlığın nasıl sapkın bir geçmişe sahip olduğunu bilmez, hakikate yapılan saldırıları fark etmez ve nihayetinde güçlenen kötülüğün en hazır kurbanı haline gelirdi.
Doğduğu andan itibaren insanı kuşatan, onun ergenliğini, karşı cinsle ilişkilerini yönlendiren ve yetişkinliğinde de özgürce düşünmesini ve davranmasını engelleyen küresel kötülüğün şeytanî kaynağını bilmiyorlardı Müslümanlar ve bilmedikleri için de düşünmüyorlardı. Kesin hakikat bilgisine sahip olduklarının bile farkında değillerdi. Kur’an’la ilişkileri zayıf olduğu için de bugün satanist Yahudilerin bütün Hristiyanları da kontrol altına alarak insanlığa karşı açtıkları büyük savaşın farkında değillerdi, ama en büyük kurban onlardı; erkek ve kadın, bizdik.
Oysa Kur’an çok ayrıntılı bir şekilde şeytanın ve onun müritlerinin yaptığı, insanlara yaptırdığı kötülükleri anlatıyordu. Kur’an okuma alışkanlıkları oluşmamış İslamcı kadınların da farkında olmadıkları bir gerçekti Lilith; bilselerdi bugün çok daha farkı davranabilirlerdi.
İslam’ın ve Kur’an’ın kadın anlatısı ve kadın-erkek ilişkileri, ilahî nitelikleri tahrif edilerek inşa edilmiş Yahudi-Hristiyan inançlarından ve kültürlerinden bakılarak anlaşılamazdı. Çünkü kadın bu iki dinde ve kültürde aşağılanan, şeytanla doğrudan ilişkilendirilen bir figürdü.
Bir kadın, Yahudi-Hristiyan dokusundaki aşağılanmış varlığını ve yerini sorgulamakta haklı olabilirdi, ama ‘Lilith’ gibi bir figürden habersiz bir Müslüman kadının, Yahudi-Hristiyan Batı’nın perspektiflerinden kadına ve kadın haklarına bakması anlamsız, bozguncu ve ahmakça bir yaklaşımdı.
Müslümanların, ‘Kur’an’ın anlattığı hakikat herkes tarafından anlaşılmaz’ denilerek Kur’an bir kenara itilmiş ve açılan büyük alanda yaygın bir şekilde hakikatin kaynağı olarak, özellikle camilerde, dergahlarda pazarlanan Sufizm’in aşağılayıcı kadın anlatısı İslamcı kadınları olumsuz etkilemiş olsa da, köken araştırmaları yapmamaları onların en büyük hatasıydı. Çünkü, Sufizm de köklerini Yahudileri ve Hristiyanları saptıran Kabala’dan alıyordu.
Bu yüzden feminist İslamcı kadınların Müslüman kadınlara kazandırdığı hiçbir şey olmadığı gibi, tam aksine Müslüman kadınların Müslüman erkeklere bakışını olumsuz etkilemişler ve günümüz Batı etkisindeki Türkiye gibi ülkelerde Lilith gibi eşitlik isteyen Müslüman kadınların ortaya çıkışına aracılık etmişlerdi.
O gece, feminist İslamcı kadınlardan da hiç hoşlanmadığını, onları itici bulduğunu söyleyen Sabır Taşı, boğazda yalıları bulunan Yahudi bir kız arkadaşının Lilith’e dair anlattıklarının feminizme karşı duruşunun alt yapısını hazırladığından bahsetmişti.
‘Eli, inançlı bir Yahudi ailenin kızıydı, Şeytan’a tapan Yahudilerin tasarladığı kötülüklerin ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurduğunu gördüğünü ve daha kötüsünden korktuğunu söylemişti. Feminizmi konuştuğumuz bir gün bana, Lilith’i anlattı!’ demişti. ‘Eli, Lilith’in Kabalistlerin ürettiği şeytanî bir figür olduğunu, Şehina olarak adlandırılan ilahi dişil enerjinin karanlık bir yansıması olarak anlatıldığını, bütün kadınları bir Tanrıça olarak, erkeklere ve erkek olarak tanıtılan Tanrı’ya karşı isyana teşvik ettiğini ve 1976’da yayınlanmaya başlayan, günümüzde internet sitesi olarak da çalışmalarına devam eden Yahudi feminist dergi Lilith’in bu figürden ilham aldığını söyledi!’
Sabır Taşı’nın anlattıklarını her ülkenin üst kastlarını işgal edenler çok iyi biliyorlardı; alt kastlardan sakladıkları bu bilgi, onların kastlarında rahatsız edilmeden yaşamalarını ve soylarını sürdürmelerini sağlıyordu. İktidarlarda hangi ideolojik ya da dinî örüntü egemen olursa olsun asla bedel ödemedikleri ve işledikleri gizli ve büyük suçlardan dolayı yargılanmadıkları ve cezalandırılmadıkları için güçlenmeye de devam ediyorlardı.
Feminizm de onların işledikleri gizli ve büyük suçlardan biriydi. Alt kastların insanlarını hak ettikleri her şeyden yoksun bırakıyor ve sonra onları birbirlerine düşürmek için eşitlikten bahsediyorlardı. Kendileriyle birlikte aşağılanmış, yoksullaştırılmış ve sömürülmüş erkeklerin ne kadar zavallı göründüğünü fark edemeyen kadınlar, eşitlik güdüsüyle itildikleri yoksullukta erkeklerin ruhlarını çürütüyorlar ve aralarındaki güzel bağları koparıp atıyorlardı. Dipteki eşitliğin ne işe yaradığını anlamadan da yaşlanıyor ve ölüyorlardı.
Onları çok iyi tanıyan Cevval’in artık kemikleşmiş umarsız tutum ve davranışları gibiydi, okumuş ve kendilerini aydın olarak tanımlayarak üst kasttakilerin ilgisini ve dikkatini çekme umuduyla alt kastlardan yukarı çıkmaya çalışanların tutum ve davranışları.
Yerlerini öğrenmişlerdi, asla bir beyaz olamayacaklardı; ancak tutunabilmek için emzirildikleri zengin kapılarda aşağılanmaya devam etmek zorundalardı. Ün, medyatik görünürlük, sosyal statü, para ve pahalı zevkler onların kusursuz tasmaları olarak çok değerli şeylerdi.
Oysa, "Kendisini hor görenlere hürmet eden eşeğe benzer." diyordu Yahudilerin Ben Sira Alfabesi.
Mahir’le de bu konuyu çok konuşmuştuk. İslamcı kadınların feminizmle ilişkisini sorgularken, onların neden bu kadar zayıf kaldıklarını anlamaya çalışıyordu Mahir. Sufizm üzerinden yürütülen eleştirilerin Müslüman topluluklardaki kadına bakışla eşleştirilmesi haksızlıktı. İslam’ın değil Sufizm’in kadınıydı ezilen ve aşağılanan. Ne yazık ki eleştirilen Sufizm olmuyor, bizzat İslam hedefe konuyordu. İslamcı feministlerin çelişkisi de burada ortaya çıkıyordu zaten.
Feministlerin cehaleti bir yana, solculuk anlatan, feminizm yücelten yazarların ve düşünürlerin iki yüzlülükleri, üst kasttaki beyazların şeytanî bilgeliğinden daha aşağılıktı. Çünkü öğrendiklerini okurlarına anlatmamışlardı; dünyanın hemen her yerinde eşitlik bataklığında birbirleriyle boğuşan insanlar bu yüzden Lilith’ten habersizlerdi.
Yahudi kız arkadaşı Eli’nden öğrendiği Lilith, Sabır Taşı’nın kadınlar üzerinden insanlığa yapılan saldırıyı anlamasını sağlamıştı.
Eli’nin anlattığına göre, Kabala metni Zohar’da Lilith, yalnızca bir mitolojik figür değil, aynı zamanda ilahi düzene karşı bir semboldü. Onun hikayesi, Yahudi mistisizminde iyi ve kötü arasındaki kozmik mücadeleyle bağlantılıydı.
Feminist Yahudilerin öne çıkardığı özelliklerine göre Lilith, Adem ile eşit olduğunu savunmuş ve onun otoritesine boyun eğmeyi reddetmişti. Lilith’in özellikle, cinsel ilişkide ‘altta olmayı’ kabul etmediği söyleniyordu, bu da eşitlik arzusunun sembolü olarak yorumlanıyordu. Adem’le yaşadığı anlaşmazlık sonrası, Tanrı’nın kutsal ismini (Tetragrammaton) telaffuz ederek Cennet Bahçesi’nden kaçıyor ve şeytanî bir figüre dönüşüyordu.
Yaptığım araştırmalarda Lilith adının, başta Sümer ve Babil medeniyetleri olmak üzere, Mezopotamya’daki mitolojilerde yer alan “Lilitu” adlı dişi iblislerden türetildiğinin ileri sürüldüğünü görmüştüm. Bu varlıklar, geceyle, rüzgârla ve cinsellikle ilişkilendirilen kötü ruhlardı. Lilith figürünün Yahudi geleneğine, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen ‘Babil Sürgünü’ döneminde girmiş olabileceği söyleniyordu. Oysa Yahudilerin büyü ve cinlerle ilişkilerinin izleri Antik Mısır dönemine kadar sürdürülebiliyordu. Altın Buzağı olayı Babil Sürgününden yüzlerce yıl önce gerçekleşmişti.
Lilith’in Yahudi anlatılarındaki en önemli kaynağı ise özellikle Kabala’yı da büyük ölçüde etkilediği için Ben Sira Alfabesi’ydi ve bu kaynak Lilith’in Adem’in ilk karısı olduğu fikrini popülerleştirmişti. Bu anlatı, Kabalistlerin yaratılış mitolojisini yorumlarken kullandığı bir temel oluşturmuştu. Zohar, bu hikayeyi alarak Lilith’i daha kozmik bir bağlama yerleştirmiş ve onu ilahi düzene karşı bir tehdit olarak tanımlamıştı.
Ben, Kabala metni Zohar'ın Ben Sira Alfabesinden sonra yazılmasının bir anlamı olduğunu düşünmüyordum. Yazılı metinlerini gizli tutan sözlü bir gelenek olarak kökleri Antik Mısır'a kadar uzanan Kabala, yazılı açık metin denemesini Ben Sira Alfabesi ile yapmıştı.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.