8 Temmuz 2025 Salı

SA11505/SD3533: Mıra | Öznel Şeyler 74: Olmaz mı?

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"'Herkes ektiğini biçecektir!'"

Ölüm haberiniz sizi tanıyan çevrede yayıldığında, öldüğünüzü duyanların o ân düşüneceği şeyleri hiç düşündünüz mü?

O ân benzersiz bir ândır; insanların zihni alt üst olur, öldüğünüzü duyan insanlar günlerce kendilerine gelemezler.

Tanıdığınız birinin öldüğünü duyan sizin o ân maruz kaldığınız duygu ve düşünceler üzerinden düşünelim isterseniz:

Ben bu ânı kesif bir ‘duygusal patlama ânı’ olarak tanımlamak istiyorum. Birikmiş her türden hatırânın birdenbire geçmişten yüklenip yoğunlaşarak sıvılaştığını ve zihninizin en önemli dakikalarını, saatlerini ve günlerini işgal ederek karşı konulmaz bir akışla içinizin en aktif boşluklarına yayıldığını bilirsiniz.

Düşünceleriniz kilitlenmiştir; geçmiş allak bullak olmuştur; ölüden size kalan, iyi ya da kötü olarak tasnif ettiğiniz her türlü iz birbirini tetikleyerek bir kabus gibi çökmüştür ruhunuza. 

‘Ölünün arkasından konuşulmaz’ diyorlar, oysa ölünün arkasından hep konuşulur, çünkü sizde sayısız izler bırakan ölünün arkasından çıkışı olmayan düşünceler çatışır düşüncelerinizde. Düşünceleriniz, söyleyemediğiniz, dile getiremediğiniz ve belki de bilemediğiniz, ama başkalarının bildiği ve o ân size söylediği diğer şeylerle iç içe geçerek saldırırlar aklınıza.

O duygusal patlama ânında duygu-durum bozukluğu yaşarsınız, iradeniz rahmet dilemekten bile aciz olan bir süreç karşısında etkisiz ve tepkisiz kalır. Ama biraz sonra işler değişir; eğer rahmet dilenecekse ölü için, içinizdeki iyilikler çıkagelir cennet kokularını sürünerek... eğer -rahmet dilemekten daha çok- kötü hatırâlar yürüyüp geliyorsa ânınıza, öfke bulutları cehennem çatırtılarını şimşekler çakarak yükseltirler dilinizden.

Evet; cehennem çatırtıları... 

Cehennem yakınlaşmıştır artık, onu duyacağınız kadar yüksektir sıcaklığı... ölünün vereceği hesapların kokusunu alırsınız sonsuz zamanın ve sonsuz uzaklığın içinden.

Sonra...

Ölünün yıkanacağı, cenaze namazının kılınacağı ve cenazesinin -tahtadan bir tabut içerisinde insanların omuzlarında- gömüleceği mezara taşınacağı, tabuttan çıkarılacağı, kazılmış toprağın kucağına verileceği, üstünün tahtalarla ya da düz taş-beton bloklarla kapatılacağı ve üstüne kürek kürek toprak atılacağı ardışık ânlara doğru sürüklenirsiniz ruhunuzla ve bedeninizle.

Anlamsız aralıklarla dolu bu ardışık süreçlerde duygusal patlamalarınız hiç durmaksızın sürer. 

Eğer sevdiğiniz birinin ölüsü ise ardından sürüklendiğiniz, ona son kez dokunmak, onu son kez görmek, ona son kez seslenmek istersiniz onun bu sonsuza giden yolculuğunda. 

İçinizdeki bütün sesler bütün haklarınızı helal ettiğinizi haykırır Allah’tan ve sizden başka hiç kimse duymasa da... İçiniz cesetle beraber yürür ölüme... ölümü doğurur hayatınız defalarca kez. Okuduğunuz Fatihalar bir türlü bitmez, okuduğunuz Fatihaları kaç kere baştan aldığınızı da fark etmezsiniz.

Son kürekle atılan toprak parçasını gördüğünüzde toprak olacağınızı idrak edersiniz yeniden; ölünün artık kapatılmış defterlerinin eve geri dönemeyeceği yollarda dizili olduğunu bilirsiniz.

Taziye süresince gelen giden herkesle güzel hatırâlarınızı paylaşarak ölünün arkasından konuşursunuz; son yemek verilene, son Kur'an okunana kadar...

Eğer kötü hatırâlarla sizi sarsan birinin ölüsü ise ardından sürüklendiğiniz, sürüklenmek zorunda kaldığınız, ona dokunmak, onu son kez görmek istemezsiniz, ancak ona son kez seslenmek istersiniz onun bu sonsuza giden yolculuğunda:

‘Cehennem seni bekliyor; bilmiyor muydun öleceğini? Neden yaptın? Neyine güvendiğin kötülüğün?’

İçinizdeki bütün sesler ondan bütün haklarınızı tek tek alacağınızı haykırır Allah’tan ve sizden başka hiç kimse duymasa da... İçiniz cesetten koparak, öfkeyle yürür uzaktan... ölümü doğurur hayatınız defalarca kez. Fatiha okumak istemezsiniz, meyyit için değil, Allah rızası için okuduğunuz Fatihaları kaç kere baştan aldığınızı da fark etmezsiniz.

Son kürekle atılan toprak parçasını gördüğünüzde ‘işte sen de öldün, artık kimseye kötülük yapamazsın’ dersiniz yeniden; ölünün artık kapatılmış defterlerinin eve geri dönemeyeceği yollarda dizili olduğunu bilirsiniz.

İçinizden rahmet dilemek gelmez; günlerce süren ardışık patlamalar yaşarsınız ta ki hayat sizi ölüden çekip alana kadar.

Taziye yerinde bulunmak size ölünün son işkence yeri gibi gelir.

Her iki durumda da bilirsiniz:

'Herkes ektiğini biçecektir!'

Sorumu bu anlam zemininde tekrar soruyorum:

‘Ölüm haberiniz sizi tanıyan çevrede yayıldığında, öldüğünüzü duyanların o ân düşüneceği şeyleri hiç düşündünüz mü?’

Umursamıyor olabilirsiniz. Bunun için haklı gerekçeleriniz de vardır: çünkü bilerek ve isteyerek kimseye kötülük yapmamışsınızdır. Yaptığınız her şey elbette mükemmel değildir, ama kusurlarınızın da farkında olmuşlardır insanlar; sizi affedebilecekleri bir ân bırakmışsınızdır onlara.

Ama yine de ölüm haberiniz sizi tanıyan çevrede yayıldığında, öldüğünüzü duyanların o ân ne düşüneceğini asla bilemezsiniz.

Keşke sadece merhamet dileyebilseler ve sizi affedebilseler. 

Sadece bunu bekleyecek kadar iyi bir iz bıraksanız da yeter.

Olmaz mı?


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 08.07.2025, Sonsuz Ark, Mıra | Öznel Şeyler


Mıra | Öznel Şeyler

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 



Seçkin Deniz Twitter Akışı