Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
The Silent Cries of Gaza: A Legacy of Innocence Lost and the Urgent Call to Confront Genocide
Marie Uchytilová'nın 1942 yılında Chełmno'da öldürülen 82 Lidice'li çocuğu tasvir eden Savaş Kurbanı Çocuklar Anıtı adlı bronz heykeli, Nazi liderliğindeki Lidice katliamını tanımlayan barbarlığın unutulmaz bir hatırlatıcısıdır. Reinhard Heydrich suikastına misilleme olarak Naziler Lidice köyünü yerle bir etmiş, erkeklerini idam etmiş, kadın ve çocuklarını ölüm kamplarına sürmüştü.
Yüzleri Uchytilová'nın heykelinde sonsuza dek anılacak olan bu masum çocukların öldürülmesi, şiddet döngüsünün hız kesmeden devam ettiği Gazze'deki çocukların çektiği acılara tanık olduğumuz bugünlerde derin yankılar uyandırıyor. Bu çocukların o zaman ve şimdi maruz kaldıkları katliamlar, savaş ve soykırımın süregelen trajedisinin keskin sembolleri olarak, geçmişle bugünü kesintisiz bir insani acı zinciriyle birbirine bağlıyor.
Gazze'de çocukların maruz kaldığı vahşet tarif edilemez, hayal gücünü zorlayan bir şiddettir. Holokost ve Soykırım çalışmaları konusunda seçkin bir akademisyen olan Omer Bartov, The New York Times'da Gazze'de 17.000'den fazla çocuğun katledildiğini, bunların 870'inin henüz bir yaşını doldurmamış bebekler olduğunu bildirmektedir. Ayrıca Gazze'nin şu anda dünyada kişi başına düşen en yüksek çocuk ampütasyon oranına sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tüyler ürpertici rakamlar, Auschwitz ve Hiroşima ile birlikte tarihin en karanlık sayfalarına gömüldüğüne inanmaya cesaret ettiğimiz dehşetlerin mide bulandırıcı bir devamı olan modern savaşın acımasız gerçeklerini gözler önüne seriyor.
Ancak Lidice'deki katliam gibi Gazze'deki soykırım da gizlenemez. Devletin kontrolsüz gücünün ve canavarca savaş mekanizmasının inkar edilemez, grotesk bir anıtı olarak duruyor. Bu trajedi geçmişteki vahşetlerden rahatsız edici bir açıdan farklıdır: Gazze'deki kadın ve çocukların çektiği acılar, açlığın bir silah olarak kullanılması, amansız bombardıman ve toplu katliam görüntüleri herkesin görebileceği şekilde gözler önüne serilmiştir. Grotesk şiddet gizlenmiyor, gösteriliyor, demagogların ağdalı diliyle yüceltiliyor ve ana akım medyanın utanç verici sessizliğiyle güçlendiriliyor. Buna ek olarak, gangster kapitalizminin grotesk şiddetinin bir kanıtı olarak, Gazze'yi Başkan Trump'ın sözleriyle "Orta Doğu'nun rivierası"na dönüştürebilecek özel yatırımcıların ilgisini çekmek için tüm köyler buldozerlerle yerle bir ediliyor.
Jonathan Cook'un gözlemine göre "İsrailli yatırımcılardan oluşan bir grup, dünyanın en büyük iş danışmanlığı gruplarından biri ve İngiltere eski başbakanı Tony Blair'in başında olduğu bir düşünce kuruluşu, Gazze'nin yıkıntılarını birinci sınıf gayrimenkul olarak kullanma planları üzerinde gizlice çalışıyordu." Financial Times'a göre gizli konsorsiyum, Donald Trump'ın Gazze'yi Filistinli nüfusu zorla uzaklaştırıldıktan sonra üst düzey bir yatırım merkezine ve lüks bir destinasyona -zenginler için yeniden inşa edilmiş bir yerleşim bölgesine- dönüştürme vizyonunu gerçekleştirmenin yollarını aktif olarak araştırıyordu. Plan tüyler ürpertici bir mantığı ortaya koyuyor: kitlesel acıların yaşandığı bir bölgeyi, halkını silerek, mülksüzleştirmeyi metalaştırarak ve soykırımı kalkınma dilinin arkasına gizleyerek kârlı bir girişime dönüştürmek.
Vicdanın çöküşü uzak bir soyutlama değil, savaşın acımasız güçleri tarafından hayatları ve gelecekleri yok edilen kadınların ve çocukların kanlı bedenlerine kazınmış içgüdüsel bir gerçekliktir. Savunmasız ama dirençli bir halka karşı bu dayanılmaz şiddeti sürdürenlerin ellerine kazınmıştır. Bu insanlık erozyonu, İsrailli siyasetçilerin tüyler ürpertici sözlerinde de açıkça ortaya çıkıyor. Örneğin, eski Knesset üyesi Moshe Feiglin, 2025 yılında İsrail Kanal 14'e verdiği bir röportajda bu söylemi tarifsiz uç noktalara taşıdı. Feiglin, "Gazze'deki her çocuk, her bebek bir düşmandır. Düşman Hamas değil, Hamas'ın askeri kanadı da değil... Gazze'yi fethetmemiz, kolonileştirmemiz ve orada tek bir Gazzeli çocuk bırakmamamız gerekiyor. Başka bir zafer yok." Feigin'in sözleri üzücü bir gerçeği gözler önüne seriyor: Bu artık bir savaş değil, hesaplanmış ve insanlıktan çıkarıcı bir askeri kampanya, sadece en savunmasız olan Filistinli çocukları değil, tüm bir halkı varoluştan silmeyi amaçlayan acımasız bir soykırım savaşıdır."
Gazze'de yaşanan dehşetin tanığı olan Dr. Yasser Khan, Mehdi ve Naomi Klein ile birlikte tanıklığını paylaştı. Onun sözleri, bu modern katliamda çocukların katlandığı hayal edilemez acılara ses veriyor. Her iki gözüne de şarapnel parçası isabet etmiş, gözbebekleri parçalanmış ve kör olmuş 14 yaşındaki bir kız çocuğunu tedavi ettiğini hatırlıyor. Kızın içinde bulunduğu kötü durum, ailesinin de şiddetin kurbanı olması nedeniyle yetim kalmasıyla daha da artmış. Altyapısı olmayan, yiyecek, su ya da elektriğe erişimi bulunmayan ve sürekli bombardıman altında olan bu çocuklar bakımsız ve umutsuz bir şekilde yalnız başlarına ölüme terk ediliyor.
Netanyahu hükümetinin ve İsrail devletinin kalpsizliği ve dünyanın büyük bir kısmının utanmaz kayıtsızlığı hiçbir yerde bütün bir halkın kasıtlı olarak aç bırakılmasından daha belirgin değildir. Gazze'ye uygulanan yardım ablukası nedeniyle 81 kişi açlıktan ölürken, Gazze sağlık bakanlığı 5,000'den fazlası çocuk olmak üzere 28,000'den fazla yetersiz beslenme vakası olduğunu bildirdi. "BM sözcüsü Thameen Al-Kheetan'a göre 21 Temmuz itibariyle 1.054 kişi sadece gıda temin etmeye çalışırken öldürüldü." Bu sadece insani bir felaket değil, toplu bir cezalandırma, yavaş ve acımasız bir yok etme eylemidir. Bebekler annelerinin kollarında soluyor, minik bedenleri açlıktan çukurlaşıyor. Kendileri de açlıktan ölen annelerin verecek sütleri yok. Çocuklar çökmüş gözleri ve şişmiş karınlarıyla bakıyor, açlık çığlıkları sadece bombaların gürültüsüyle bozulan bir sessizlikte yankılanıyor. Her yerde ölüm kokusu var; utanç yok, sadece yok etme açlığı var. Ekmek arayanların kasıtlı olarak aç bırakılması ve öldürülmesi, çocukların dünyanın gözü önünde soldurulması, ahlaki bir leke ya da uluslararası hukukun ihlalinden öte, soykırımcı otoriterliğin vahşetine ve acımasızlığına inen bir devletin işaretidir. Yine de dünyanın büyük bir kısmının sessizliği sağır edici olmaya devam ediyor.
Gazze'de yaşanan vahşet sadece bir kriz değil, bizi vicdanın küresel çöküşüyle yüzleşmeye zorlayan derin bir ahlaki felakettir. Bombalar, keskin nişancılar ve İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından parçalanan çocukların acımasız, gerçek zamanlı görüntülerine tanıklık ederken, küresel bir ahlaki çöküşle karşı karşıyayız. Büyük güçler İsrail'i silahlandırmaya devam ederken, akademik kurumlar sessiz kalmakta ve şirket kontrolündeki medya İsrail hükümetinin eylemlerine karşı konuşmaya cesaret edenleri ya görmezden gelmekte ya da karalamaktadır. Zamanımızın Hiroşima'sı olarak tanımlanabilecek bir olaya tanıklık ediyoruz; bu olay sadece hayatların yok oluşunu değil, aynı zamanda kolektif vicdanımızın erozyona uğrayışını da ifade ediyor.
Dr. Khan'ın anlattıkları sadece bir tanıklıktan öte, acil bir eylem çağrısıdır. Ham, içgüdüsel ve ıstırap dolu sözleri, bizi kaçınılmaz gerçekle yüzleşmeye çağırıyor: Eğer görmezden gelmeye devam edersek, bu acıya ortak oluruz. Bu çocukların yaşadığı acı ve dehşet sadece onların yükü değil; hepimize ait bir trajedi. Her çocuk, her yerde, bizim çocuğumuzdur. Anlayış çağrısı yeterli değildir. Harekete geçmeliyiz.
Lidice'deki çocuklar ile Gazze'deki çocuklar arasındaki paralellikler yadsınamaz. Her ikisi de iktidarın kurbanı, kendilerini harcanabilir gören rejimlerin kurbanı. Yine de, tarihin silinmesi, dünyanın pek çok yerine yayılan felç edici sansür nedeniyle, geçmişin derslerini unutma riskiyle karşı karşıyayız. Soykırım şiddetinin hayaletleri tarihin unutulmuş köşelerinde kalan uzak yankılar değil, masum hayatları mahvetmeye devam eden politikaları şekillendiren mevcut yankılardır. Bu dersleri görmezden gelmek, ahlaki pusulamızı terk etmek, ortak insanlığımızı inkar etmek ve tarihin tekerrür etmesine izin vermek demektir.
Bir yol ayrımında bulunuyoruz. Bugün tanık olduğumuz şiddet ve vahşet, pasif bir gözlemden daha fazlasını gerektiriyor; kolektif ahlaki eylem gerektiriyor. Gazze'de yaşanan trajedi münferit bir olay değildir; daha geniş bir devlet şiddeti ve soykırım modelinin bir parçasıdır. Bu, sınırları aşan ve hepimizi etkileyen küresel bir meseledir. Yaşanan vahşeti kabul etmenin ve durumun gerektirdiği aciliyetle harekete geçmenin zamanı gelmiştir. Gazze'nin çocukları sadece uzak bir çatışmanın kurbanları değil; onlar insanlığın çocukları ve onların acılarının kontrolsüz bir şekilde devam etmemesini sağlamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Ölüm mekanizmasını ve devlet terörizmini ortadan kaldırmanın zamanı gelmiştir.
Kolektif sorumluluğumuz artık bir tercih değil, bir zorunluluktur. Her çocuk bizim çocuğumuzdur. Bu içi boş bir slogan değil, derin bir gerçektir; yeri doldurulamaz bir sorumluluk taşıdığımız tüm çocuklar için sınırsız bağlılığımızın, sarsılmaz sevgimizin ve ortak umudumuzun ilanıdır. Bu bir eylem çağrısıdır, sadece sözcüklerin ötesine geçen acil bir adalet talebidir ve dünyamızı lekeleyen çocuk katliamına direnen şiddetli, militan bir güç olarak umudun vizyonudur. Bu tür dehşetleri mümkün kılan gangster militarizmine ve acımasız otoriterliğe karşı bir haykırış, gelecek için verdiğimiz mücadelenin aramızdaki en gençlerin hayatlarına ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğunu hatırlatıyor.
Henry A. Giroux, 25 Temmuz 2025, CounterPunch
(Henry A. Giroux halen McMaster Üniversitesi İngiliz ve Kültürel Çalışmalar Bölümünde Kamu Yararına Burs Kürsüsü Başkanı ve Paulo Freire Eleştirel Pedagoji Seçkin Bursiyeri olarak görev yapmaktadır. En son kitapları şunlardır: 'Öngörülmeyenin Dehşeti (The Terror of the Unforeseen, Los Angeles Review of books, 2019), Eleştirel Pedagoji Üzerine (On Critical Pedagogy, 2. baskı, Bloomsbury, 2020); Irk, Politika ve Pandemi Pedagojisi: Kriz Döneminde Eğitim (Race, Politics, and Pandemic Pedagogy: Education in a Time of Crisis, Bloomsbury 2021); Direniş Pedagojisi: Üretilmiş Cehalete Karşı (Pedagogy of Resistance: Against Manufactured Ignorance, Bloomsbury 2022) ve Ayaklanmalar: Karşı-Devrimci Siyaset Çağında Eğitim (Insurrections: Education in the Age of Counter-Revolutionary Politics, Bloomsbury, 2023) ve Anthony DiMaggio ile birlikte yazdığı Faşizm Yargılanıyor: Eğitim ve Demokrasinin İmkânı (Fascism on Trial: Education and the Possibility of Democracy, Bloomsbury, 2025). Giroux aynı zamanda Truthout'un yönetim kurulu üyesidir.)
Seçkin Deniz, 11.08.2025, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.