27 Kasım 2016 Pazar

SA3690/KY25-NO75: Erdoğan Bizi İplemiyor

"Aynı Bild’in sorduğu gibi soralım. Peki nereye gidiyor bu gidişat?!"


Diğer Avrupa ülkelerini bilmem ama Almanya’da biraz da Alman Medyasının aylardır yaptığı yayınlar yüzünden bir numaralı gündem maddesi Erdoğan ve Türkiye ve azıcık da Amerika’daki başkanlık seçimleri. Ne zaman Google’da bir şey aramaya kalksam hava durumunun hemen altında Almanya’nın ciddi, gayri ciddi gazete, dergi veya televizyonlarında yayınlanan Türkiye ve Erdoğan haberlerini görmek mümkün. Haber ve yorumların hemen hemen hepsinin ortak noktası; ülkemizde olup biten aktüel olaylar söz konusu edilerek Erdoğan’ın gidişatı ve Batı’nın suskunluğu, tavır koymaması…

Düne kadar kullanılan argümanlar Erdoğan yapılan “güya darbe”(!) denemesini bahane ederek bütün muhaliflerini tek tek temizliyor ve kendi iktidar alanını genişletmek suretiyle adım adım diktatörlüğe doğru gidiyor. Üstelik bu Erdoğan’lı Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmek isteyen ve NATO’da önemli bir partner olan Türkiye idi ve böyle bir Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınması zinhar mümkün olmadığı gibi, NATO üyeliği bile tartışımalı idi.

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarına karşı yapılan takibat ve tutuklamaların ardından kırmızı çizgilerin aşıldığı tehditlerine Erdoğan’ın dizginlenemez hâle geldiği feryadı figanlarına, daha ne kadar bekleyeceksiniz çığlıkları eklendi. Daha Cumhuriyet Gazetesi hamlesini atlatamadan yani ne olduğunu bile anlamadan HDP’nin Politürosuna karşı yapılan tutuklama dalgası ile iyice deliye döndüler. Yok artık demeye başladılar. Bu gidiş nereye idi! Erdoğan nerede durdurulacaktı!

Son Hdp hamlesi ile kazan iyice kaynayınca artan medya baskısı Kanzlerin Merkel ve emekli papaz Cumhurbaşkanı Gauck’u bile dile getirdi! Çok endişeliyiz, bu yapılanlar kabul edilemez (sanki sana soran olmuş gibi) gibi suya trid Merkel laflarına, Gauck’un “Avrupa bunu cevapsız bırakamaz” gibi aba altından sopa gösteren palavraları eklendi.

Aynı Bild’in sorduğu gibi soralım. Peki nereye gidiyor bu gidişat?!  Bunları yazarken aklıma Fettoş’un 09 Eylül 2016 da gazetelere verdiği röportaj geldi. Erdoğan’ı bu şekilde engelleyemezsiniz, Erdoğan’ı engellemek için AB, ABD ve NATO devreye girmeli mealinde zırvaladığı röportajında. O günlerde herkese köşeye sıkışmış bir zavallı sapığın zırvaları gibi gelen bu sözler aslında ateşlemiş bir işaret fişeği idi.

Tam da Fettoş’un işaret ettiği noktaya doğru gidiyor Batı Medyası ve siyaseti. Erdoğan’ın söz sahibi olduğu bir ülkenin AB de işi yokla başlayan tehdit sağanağı Türkiye’nin Nato’daki yerinin sorgulamasına, medeni milletler ailesi arasında ne işi olduğuna evrilerek Türkiye’ye yaptırım yapılmasına yani ambargo uygulaması tehdidine kadar geldi. Bir gizli el Erdoğan’dan Kaddafi ve Türkiye’den bir Libya çıkarmak peşinde!

O yüzden içerdeki köpeklerine yapılan operasyonların haklılığı değil,  hukukiliğinin yeterliliği üzerine azami gayret göstermeliyiz. Böyle bir mıntıka temizliği sadece hukuki değil aynı zamanda da siyasi bir operasyondur. Böylesi hassas operasyonlarda siyasetle hukuk arasındaki senkronizasyona dikkat edilmelidir. Yargıya acilen, derhal bir halkla ilişkiler departmanı kurmak gerekiyor. Böylesi önemli hamlelerden önce yapılacak işlerin iç ve dış kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir. Bunun için uluslararası kamuoyunun kaplama alanına giren bütün konularda Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, İspanyolca ve Rusça olmak üzere bilgilendirme metinleri hazırlayarak ön alacak bir halkla ilişkiler bölümü acilen oluşturulmalıdır.

Bahsi geçen Cumhuriyet Gazetesi idarecilerinin gazetecilik yaptıklarından dolayı değil, terör örgütleri ile işbirliği yaptığı için soruşturma geçirdiği bu kadar gürültü kopmadan anlatılamaz mıydı? Hdp’nin ismi geçen milletvekillerinin Hdp’nin milletvekillerinin 1/4 ü olduğu, teröre yardım etmeyenlere dokunulmadığı, dokunulmazlıkların sadece Hdp den değil 180 e yakın milletvekili için kaldırıldığı anlatılamaz mıydı? Yine başta MHP lideri D. Bahçeli olmak üzere bazı CHP milletvekillerinin de çağrı üzerine mahkemeye gidip ifade verdikleri halde, Hdp milletvekillerinin biz bu yargıyı tanımıyoruz dayılıkları güzel bir şekilde anlatılamaz mıydı?

Tamam ne yapacaksak yapalım eyvallah ve amenna! Ama oyunu kuralına göre oynayarak! Biliyorum onlar yine de bildiklerini okuyacaklar diyebilirsiniz ama bize düşen onları ipliyormuş gibi yapıp iplememe işini Erdoğan’a bırakmaktır.



Naim Okur, 27.11.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı