8 Nisan 2015 Çarşamba

SA1255/KY25-NO2: Özgecan'ların Tedai Ettirdiği...

"Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!" 
M.Akif

"Hepimiz, bütün insanlık buz çölünde yol alıyoruz. Merhamet, kaldırılmış aramızdan, dünyamızdan... Aldığımız nefesler bile sipsivri kayalar şeklinde donuyor! Bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! Damak kirletiyor, el solduruyor!" 
Reis Bey, NFK

Her gün bir darbe alıyoruz, her gün bir başka yerinden kanıyor, kanatılıyor gövdemiz, ruhumuz. Dehşet haberleri geliyor her yanımızdan! Dün Amerika'da kıyıldı üç fidanımıza bu gün kara haber Tarsus'dan geldi. Acılarımızın adı kah Deah, Yusor, Razan kah Özgecan olarak kazınıyor yüreğimizin taa derinlerine...

Cinselliğin bu denli ön plana sürülmesi ve ne olursa olsun sahip olmanın dayanılmaz hayvani dürtüsünün tetiklediği şiddet; vahşi bir çürümenin içine sürükledi toplumumuzu, dünyamızı... İçimizdeki kokuşmuşluğun, çürümenin dışa vurumu, tezahürleri yaşadıklarımız..

Bu bir toplumsal cinnet hali, ısrarla itildiğimiz zirve diye gösterilen bir çukurda debeleniyoruz hep beraber. Güçlünün, gücünün kutsandığı; faturayı en çok savunmasız çocuk ve kadınların ödemek zorunda kaldığı "eğer istiyorsan o senindir"i bayraklaştıran arızalı, hastalıklı bir sosyal şizofreni hali bu..

Mağdurlarının bile güce ulaştığında zulme meyledebildiği, meyledebileceği bir arenadayız sanki! Herkes, herkese düşman olmuş sözün değil bağırışların, intikam çığlıklarının ortalığı kasıp kavurduğu bir kakafoni yaşıyoruz adeta!

Hastalar doktorlara ilaç tavsiye eder olmuş.. Beni kurtar ama şu ilaçları kullanma, çünkü o bana lazım diye taviz vermek istemiyoruz, hayat diye bize sunulan pespaye ritüellerimizden, alışkanlıklarımızdan. Dermanından kaçan dertliler, cüzzamlılar gibi olduk farkına varmadan!

O yüzdendir ki sebeplerden değil sonuçlardan konuşmanın dayanılmaz hafifliği ile malul medyamız, aklı evvellerimiz, kasaba aydınlarımız kutsal reyting adına!

Acılarımıza şifa, yaralarımıza merhem arayacağına yeni düşmanlıklar veya mevcut kan davalarımıza yeni sövgüler devşiriyoruz kanayan yaramızdan!

Bütün erkekler olduğu kadar bütün kadınlar da fiziksel ve ruhsal bütünlüğü itibariyle aynı kefeye konulmak, aynı kategoriye yerleştirilmek zorundadır bu denklemde. Konuya Emanzipationist ve Feminist açıdan yaklaşarak bu sorunu çözemeyiz diyemiyoruz öbür yanımıza, kadınlarımıza. Bu ayırım sadece dünyada var olan sorunlarımıza yeni bir ilavede bulunmuş olur diyemiyoruz ağız tadıyla.

Halbuki sorunu bahsi geçen iki cins el ele vererek çözebilir ancak. İnsan onuru ve öz varlığının hiç bir şekilde, pazarlıksız saygıya layık, üst değer olduğunu bunun hiç bir şart ve ortamda değiştirilemez ve devredilemez olduğunu savunmamız gerekiyor.

İnsan onuruna karşı en büyük, en iğrenç saldırı türü olan tecavüzün bizlere örnek gösterilen modern dünyanın amiral gemilerinde (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, İsveç, Güney Afrika, Hindistan, Sri Lanka ve Etiyopya) daha fazla olmasını iki defa düşünmeli kadınlarımız!

Özgürlüğün en banal yorumunun modernlik diye kadınlara dayatıldığı ve kadınların daha fazla özgürlük vaadi ile hedonizmin vitrin malzemesi, dolgu maddesi haline getirildiğini görmek zorundayız!

Genetik Kültürel Kodları itibariyle kadını cinsel obje ve alınıp satılan bir mal gibi kabul eden Batı'nın aynı zamanda kadın özgürlüğünün(!) şampiyonluğunu yapmasını ve bu iğrenç oyunda kullandığı ve diğer dünya ülkelerine dayattığı argümanları çözemediğimiz müddetçe bu pazarda mal olmaya daha çok devam edeceğiz demektir.

Kaybettiğimiz yerde aramalıyız yitiğimizi bulmayı arzu ettiğimiz yerde değil.

Yeniden doğmaya, bir merhamet çetesi kurarak kaybettiğimiz insanlığımızı yeniden kazanmaya ihtiyacımız var! Ve en önemlisi de bu ihtiyacımızı açıkça kabul edecek samimi, hasbi yüreklere ihtiyacımız var!

Aldatıldık ey insanlar, kardeşlerim aldatıldık!!!. "İnsan gelişiyor, ilerliyor" yalanı ile tüm insanlığın egosuna tavan yaptırmaya devam ettikçe; sahte bir aydınlanma çağının dip çukurlarında can veriyor bütün bir insanlık, bu görülmeli artık!

Beynimizin hücrelerini zonklatacak fikir çilesinin, arayışın, yitiğimizi bulma çabasının sihirli anahtarı, şifresi bu cümlede gizli..

Evet yapılacak çok iş, söylenecek çok sözümüz var halimize, hayata dair ama hep beraber, hep birlikte!!

Merhamet! Özümüze, nefsimize, kendimize merhamet!
Merhamet! Dünümüze, bu günümüze, yarınımıza merhamet!
Merhamet! Gökte uçan kuşa, yerde gezen karıncaya merhamet!
Merhamet! Doğmamış bebeye, bastonlu dedeye, nur yüzlü nineye merhamet!
Merhamet! Önümüze, arkamıza, sağımıza, solumuza merhamet!
Merhamet, dindarımıza, dinsizimize, inanınız, inanmayanımıza merhamet!
Merhamet! Konumuza komşumuza, Ayşe teyzemize, emekli Salih Öğretmenimize.
Merhamet! Türk'ümüze, Kürd'ümüze, Rum'umuza, Ermeni'mize, Yahudi'mize merhamet.!
Merhamet! Zayıfımıza, güçsüzümüze, yolda kalmışımıza, açımıza, susuzumuza, kimsesizimize, öksüzümüze, yetimimize, mültecimize, kadınımıza, kızımıza çoluğumuza, çocuğumuza merhamet!

Hasılı dostlar, Geçmişimize, halimize, istikbalimize merhamet...


Naim Okur, 08.04.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İronik Felsefe


Seçkin Deniz Twitter Akışı