17 Nisan 2018 Salı

SA5971/SD952: NATO'nun Zenginleri ve Medyası Tarihe Karışırken....

"ABD liderliğinde dünyaya kan kusturan Küresel Emperyalizm'in bütün kurumsal direktörlerinin yas tuttuğu bugünde ABD ve ürettiği küresel ağ çöküyor, bu artık bütün çıplaklığıyla görünüyor..."



17 Nisan 1993'te görevi başında iken Öl(dürül)en Türkiye'nin ilk cuma namazına giden, meclisin özgürce seçtiği ilk sivil Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın (ruhuna Fatiha) anısına...

60'lı 70'li yılların yoklukla, yoksullukla dolu günlerinde; toplumun henüz tanışmadığı anarşi ve terörün NATO tarafından 60'lı yıllarda üniversitelerde ideolojik kamplaşma ile mayalandığı ve 70'li yıllarda Türkiye'nin neredeyse her mahallesine yayıldığı günlerde, kaybetmeyen, aksine sürekli kazanan ve kazandıkça da devlete hükmeden, hükümetlere talimat veren görev ve yetki alanları ayrılmış aileler ve o ailelerin liderleri vardı. 

NATO kendi askerini, polisini, istihbaratçısını, bürokratını, yargıcını, savcısını, akademisyenini, teröristini, partilerini, cemaat ve tarikatlerini tasarladığı ve yetiştirdiği gibi kendi medyasını ve zenginini de tasarlıyor, görevlendiriyor, yetiştiriyor, zenginleştiriyor ve güçlendiriyordu. Çünkü halkın demokratik bir biçimde seçtiği ilk Başbakan 27 Mayıs 1960'da NATO'nun emirleri doğrultusunda askerî darbe ile devrilmiş ve idam edilmişti. Halk 'Kanlı Amerikan Yüzyılı'nda sadece ve yalnızca çocukları ve emeği kullanılan bir sürüngendi, sürüngen gibi yaşamalı, sürüngen gibi ölmeliydi...

12 Eylül 1980 darbesinden sonra 80'li yıllar, 20 yıllık derin, geniş ve çok boyutlu NATO sistemleri sonucu sürüngenleştirilen ve çocuklarını kurtarılmış mahallelerde kaybeden yoksul halkın sorgulamaya başladığı bir dönem oldu. Zor yıllar, önce terörün bitmesini, sonra seçimlerin yapılmasını gerektiren bir zincirle sona ermedi. NATO'nun 'Ilımlı İslam Modeli' vardı sırada. NATO'ya sistematik bir biçimde ve yavaş yavaş direnen Özal, görkemli tarihimizden ders alarak yokluğa ve yoksulluğa meydan okudu, ülkesine çağ atlatmaya çalıştı.


Çok geçmedi, 70'li yılların kaosundan sorumlu olan 'Muhteşem NATO Dörtlüsü' tekrar siyasî arenaya sürüldü ve Özal, NATO medyasının ve NATO zenginlerinin saldırıları ve suikastleriyle etkisizleştirildi; Özal Zenginleri kavramı NATO zenginlerinin ürettiği saldırgan bir kavramdı ve Özal'ın Zenginleri halkın girişimci çocuklarıydı. Sonuçta 90'lı yıllarda halka açılan devlet ve devlet sermayesi Özal'ın tasfiye edilmesi ile tekrar NATO zenginlerinin çiftliği ve çiftlik sermayesi haline getirildi... 28 Şubat 1997'de  Post Modern Darbe dedikleri bir askerî darbe ile bu kez 'Dinsiz Türkiye' tasarlayan bir NATO programı uygulanıyordu.

90'lı yıllar açık ve vahşi soygun yıllarıydı. Özal döneminde ev ve araba alabilenler 90'lı yıllarda bunları satmak zorunda kaldılar. Yokluk ve yoksulluk daha da artmıştı;  hastanelerde cesetlerin ve hastaların rehin kaldıkları, kadınların ve erkeklerin inançları yüzünden aşağılandığı, gözaltına alındığı, memurluktan çıkarıldığı, televizyonlarda dinî değerlerin alaya alındığı bu dönemde NATO'nun medyası ve NATO'nun zenginleri kendi aralarında çıkar savaşına bile girdiler... Kimisi kaybetti, kimisi kazandı, ancak sürekli kazanan NATO, yani Amerika yani Satanizm oluyordu.

3 Kasım 2002 seçimleri bir devrin sona erişinin başlangıcıydı; halk sandıklarda ayaklanmıştı. Doğal olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu ve komik gerekçelerle siyasî yasaklı hale getirildiği için Genel Başkan olarak meclise giremediği Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimlerde birinci parti olması ve hükümet kuracak büyük çoğunluğu elde etmesi en çok NATO Medyasını ve NATO zenginlerini rahatsız edecekti. 

NATO'nun bütün yerel unsurları Erdoğan'a karşı harekete geçmişti, medya ve zenginler kulübü yeni bir askerî darbe peşindeydi 2003-2004 yıllarında... güç kaybediyorlardı ve her yerel genel seçim sonrası Erdoğan halkın arttırarak verdiği destekle yokluğa ve yoksulluğa karşı  adım adım zafere yol alıyordu.

NATO'nun kurduğu ağ ve işlettiği sistem gittikçe tıkanıyordu ki NATO yedek kuvvet olarak (dünyanın bütün benzer ülkelerinde) tasarladığı ve inşâ ettiği din kisveli FETÖ'yü devreye soktu. FETÖ din karşıtı NATO unsurlarının devlet içinde yerleştiği her yeri din taraftarı maskesiyle ele geçirmişti ve NATO'nun tüm unsurları birbirleriyle savaşır görünseler de merkezde ve merkeze yakın yerlerde kim kimdir sorusunun cevabı herkesçe biliniyordu. 

NATO zenginlerini ve medyasını FETÖ formatına uygun olarak yeniden inşâ ediyordu. Halk yokluğu ve yoksulluğu yenmeye devam ederken, FETÖ bu kez kurduğu başka sistemlerle hem halkı hem de devleti NATO yararına sömürmeye devam ediyordu. Geçmiş yıllara göre farklı bir formattı bu ve FETÖ halkın çocuklarına sahibi olmadıkları bir serveti kullanmayı ve güce dönüştürmeyi öğretiyordu. Halk da gelişen ekonominin yararlarını eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, kentsel dönüşümde artan hizmet ve kalite ile, maaşlarda, gelirlerde iyileşme ile görüyordu.

2012, 7 Şubat Mit Müsteşarını tutuklama girişimi ile başlayan ve 2013 Gezi terörü, 17-25 Aralık suikastleri ve emniyet yargı darbeleriyle devam eden NATO operasyonları Erdoğan'ın ve halkın direnişiyle başarısızlığa uğradı. NATO zenginleri ve NATO medyası son bir hamle ile FETÖ ile aynı kulvara girmek zorunda kalmışlar ve böylece elli yıllık gizli işbirlikleri halkın görebildiği alana taşmıştı.

15 Temmuz 2016'da bütün NATO unsurları bu kez NATO ülkelerini de deşifre edecek bir şekilde saldırdılar ve halkın direnişi, Erdoğan'ın liderliği ile anlamlı bir zafer elde etti. Halk yokluğu ve yoksulluğu reddediyordu.

15 Temmuz bir milat olmuştu. NATO medyası ve NATO zenginleri, NATO askerleri, bürokratları, akademisyenleri, yargıçları, savcıları gibi tasfiye edileceklerini anlayınca teker teker varlıklarını yurtdışına çıkardılar, aile şirketlerindeki hisse senetlerini sattılar...

Bugün halkın NATO'yu kesin bir yenilgiye uğrattığı bir gün değil henüz, ancak NATO'nun yerel unsurlarının devlete hakim olmalarını, hükümetlere emir vermelerini engellediği, ülkeden gitmek zorunda bıraktığı bir gün; halkın kesin bir kararlılıkla NATO tasarımı olan hükümet sistemini değiştirdiği ve geleceğe açıldığı bir gün.

Rusya parlamentosu alt kanadı Duma Savunma Komisyonu Başkanı Birinci Yardımcısı Aleksandr Şerin'in "Eğer Erdoğan gibi mücadele etmezsek ABD’yi devre dışı bırakmamız zor olacak. Erdoğan darbe girişimini yapanlara karşı sert şekilde mücadele ediyor. Çıkarlarımızı korumamız için Erdoğan’ın bu sert mücadelesini örnek almamız lazım. Eğer biz de ABD ve onun işbirlikçilerine karşı böyle bir mücadele edersek Washington sakinleşir" dediği bir gün...

ABD liderliğinde dünyaya kan kusturan Küresel Emperyalizm'in bütün kurumsal direktörlerinin yas tuttuğu bugünde ABD ve ürettiği küresel ağ çöküyor, bu artık bütün çıplaklığıyla görünüyor...

Yeni Türkiye NATO ve karşıtı gibi konumlanan Sovyet Rusya arasında ezilme dönemini geride bıraktı, artık seçeneklerini kendi belirleyen bir devlet olarak hızla yol alıyor. Halkının zenginleşmesinin önündeki engelleri birer birer kaldırmaya kararlı Cumhurbaşkanları olduğu sürece de bu hız eksilmeden, aksine artarak devam edecek.



Seçkin Deniz, 17.04.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-21, Sorgulamalar




Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.



Seçkin Deniz Twitter Akışı