8 Ocak 2018 Pazartesi

SA5451/KY23-NN30: Türkiye; Osmanlı'nın Hatalarından Ders Alıyor

"Erdoğan, ordunun algılanan ve gerçekteki durumu arasındaki kopukluğu kırmaya kararlı ..."


Turkey: Learning From the Ottomans’ Mistakes

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin askeri satın alma süreci yetkisini (Seçkin Deniz'in Notu: 696 sayılı KHK ile, Savunma Sanayii Müsteşarlığı Cumhurbaşkanlığına bağlandı) 24 Aralık’ta onaylanan bir yasa ile doğrudan kendi yetkisine bağlaması iki şeyi gösteriyor. 

Birincisi; Erdoğan Türkiye’nin yükselişi için güçlü bir ordunun gerekliliğinin farkında oluşu, ikincisi ise Osmanlı’nın geçmişte yaptığı hatalarına önem vermesi. Türkiye gücünü koruyabilmek için tek taraflı müdahale kabiliyetine ve bağımsız dış kaynaklı askeri alımlara, aynı zamanda askeri stratejilerini destekleyen silahlarını aldıkları ile hemfikir olmaya ihtiyacı vardır. Diğer bir deyişle, Erdoğan algı ve gerçek arasındaki kopukluğun farkındadır.


Türkiye'nin jeopolitik geleceğine dair bölgesel güç olarak yükselişi analizler yapılmaktadır. Türkiye, Ortadoğu’daki kaostan kendini koruyabilmek için bölgesini genişletmelidir. Bunu sağlayabilmek için de bağımsız ve güçlü bir orduya ihtiyacı vardır ve olağanüstü hal kapsamında çıkarılmış 696 no.lu yasa, bu ordunun kurulması için atılmış bir adımdır.


Bu yasa Erdoğan’a bir dizi yetkiler vermektedir. Daha önce Savunma Bakanlığı’nın direktifinde olan ve askeri alımları yürüten Savunma Sanayi Müsteşarlığı artık doğrudan Erdoğan’a bilgi vermektedir. 


Yasa, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın kararlarını yürüten Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantılarının yapılması ve başkanlık edilmesi yetkilerini, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın kontrolünü ve ayrıca Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na personel alım yetkisini de doğrudan Cumhurbaşkanı’na vermiştir. 


Aslında Erdoğan artık bilgiye ara denetçiler katmanı olmadan doğrudan erişebilecek; bu durum 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdoğan için çok önemliydi. O tarihten beri Erdoğan, askeri meselelerin kontrolü dışında olmasından rahatsızdı. Nisan ayında yapılan referandumun ve kanun hükmünde kararnamelerin de verdiği destekle, Erdoğan yetkilerini daha da arttırmıştır (Ki Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı önceden daha törensel bir figürdü)



Türk askerleri, 29 Ekim 2017'de Ankara'da düzenlenen 94. Cumhuriyet Kutlamasında geçit töreninde. 
ADEM ALTAN / AFP / Getty Images


Erdoğan, aynı zamanda dış faktörler tarafından da motive edildi. Türkiye’nin yükselişi onu daha büyük bir stratejik derinliğe ve Ortadoğu’da mıntıkasını genişletmeye – veya da proksileri sayesinde- daha geniş bir alanı kontrol etmesini zorlayacaktır.


Ama Erdoğan’ın son kanun hükmündeki kararnamesi sadece kendisin bilgiye erişilebilirliği meselesi  için değil, aynı zamanda dış askeri alımlara bağımlılığın azaltılması ve Türkiye'nin tek taraflı askeri faaliyet kabiliyetinin güçlendirilmesi meselesidir.


Erdoğan’ın kendi kontrolü altına aldığı birimler, kuruluş yılları olan 1980’lerden beri bağımsız bir milli ordu endüstrisi geliştirme görevini üstlenmişti. Türkiye'nin nispeten yakın tarihindeki olaylar bu kurumların oluşumlarını daha da hızlandırdı. 1964'te yaşanan Kıbrıs krizinde, Yunanistan ve Türkiye Kıbrıs adasının kontrolü konusunda neredeyse savaşa giriyordu ki, ABD ve NATO duruma müdahale etti. Soğuk savaşın tam ortasında ittifakı zayıflatacak ve Küba füze krizinden sadece iki yıl sonraya denk gelen bir olay böyle kritik bir dönemde, iki NATO müttefikinin savaşa girmesini önlemesi açısından önem taşıyordu. O dönemler Türkiye şimdikinden çok daha zayıftı ve dış askeri yardıma bağımlıydı.


Ancak Erdoğan'ın askeri bilgiye daha doğrudan erişim isteğinin arkasında yakın tarihte olanların dışında farklı bir neden daha olabilir. Bu nedenin de Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünün başlangıcında, algılanan ve gerçek askeri güçler arasındaki kopukluğun doğrudan sonucu olduğu söylenebilir.


Çöken Bir İmparatorluğun Tarihi Hafızası


Pers Safevi İmparatorluğu ile 100 yıldan fazla süren savaşlar, Osmanlı’nın Avrupa’ya olan odaklanmasının önünü kesmiştir. Osmanlılar, Safevilerle sınırlarını sürekli değiştirirken ve onlarla neredeyse aynı askeri taktikler ve operasyonel  tedarik hatlarını kullanırlarken, Avrupa'daki bir savaş felaketi, savaşın doğasını değiştiriyordu: Otuz Yıl Savaşı.


1618-1648 yılları arasında, Avrupa orduları eğitim, taktik ve silah teknolojilerinde devrim yaptı ve bu durum o dönemlerde Safevileri daha öncelikli tehdit olarak gören Osmanlı’nın dikkatinden büyük oranda kaçtı. 1683'te Kara Mustafa Paşa, Habsburg monarşisi ile 1664'te imzaladığı ateşkesi kırıp Viyana'ya yürüdüğünde, Avrupa ordularıyla yüzleşmek için ne yazık ki hazırlıksızdı. 


Küçük bir Viyana garnizonu, takviye gelene kadar birkaç gün süreyle ayakta durmayı başarabildi (ki tarihe geçen en büyük süvari taarruzu ile sonuçlanmıştır) Sonuçta Avrupa ordusu Osmanlı güçlerinin büyüklüğünün yaklaşık üçte ikisi kadar olmasına rağmen Osmanlılar bozguna uğramıştır. Ve akabinde Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşlarının sonunda Osmanlının üç büyük saha ordusu yok edilmiş ve Osmanlının düşüşü başlamıştır.


İmparatorluk küçüldükçe Osmanlılar, Avrupa ordularının tehditlerini savmak ve hızlı reform uygulama adına birçok başarısız girişimde bulundular. 


18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, üst üste yaşadığı Rus yenilgilerinden mustarip oldu. 19. yüzyılda yaşanılan Napolyon yenilgisinden sonra  en kapsamlı reformlarını uygulamaya koydular. Ne yazık ki bu reform çabası da başarısızlıkla sonuçlandı. 


Ruslar Osmanlıları 1878’de tekrar yendiler ve imparatorluğun ölüm çanını çalan ve I. Dünya  Savaşı’nın kapılarını açan Balkan milliyetçilik hareketlerinin başlamasıyla, Osmanlılar imparatorluklarının parçalanmasını seyretmeye başladılar.


Osmanlı yöneticileri kendi askeri güçlerini Avrupa’dan üstün gördüler. 


Erdoğan, geçmişin hatalarını tekrar etmemeye kararlı. Anahtar ise kendisi ve kendinden sonra gelecek başkanların Türk askeri gücünün gerçeğe yakın bir şekilde doğru algılamasıdır. (Bakınız: Seçkin Deniz, 06.05.2009, SA341/SD51: Ordu, Siyaset ve Din)


Bir kanun hükmünde kararname uzun dönemlik çözüm olmayabilir ancak orduyu daha merkezi bir şekilde kontrol altına almaya yönelik önemli bir adımdır.



Xander Snyder, 4 Ocak 2018, Geopolitical Futures




Nehir Nil, 08.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çevirmen Yazar, Çeviri, Çevirilerdeki Sesler


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı