26 Aralık 2017 Salı

SA5389/Sonsuz Ark-YD76: Foreign Policy: "Vicdanını Yitiren ABD Çöküyor"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Dünya'daki bütün kötülüklerin ana sorumlusu olarak emperyal güce sahip olan ABD'nin çöküşüne dair dış beklentiler ve analizler belki bir anlamda 'düşman' üreten ABD politikalarının en doğal karşılığı olarak duygusallık içerebilirdi, ancak etkin bir yayın organı olan Foreign Policy'de " ABD Çöküyor" başlıklı analizler görmek 'çöküş'ün gerçekleşiyor olduğuna dair iyi bir kanıttır, her ne kadar analizin yazarı önemsiz bazı yerlerde 'Cumhuriyetçi-Demokrat' karşıtlığında 'Demokrat' bir ruhla bakıyor görünse de, çöküşteki demokrat ve cumhuriyetçi sorumluluğunu içselleştirerek itiraf etmek zorunda kalıyor... Adil olan bu kadar zâlim bir ABD'nin çökmesidir ve dünya (128 ülke) Erdoğan'ın liderliğindeki  Kudüs organizasyonu ile 21 Aralık 2017'de BM Genel Kurulu'nda ABD'ye dur demiştir. Bu gerçektir.
Seçkin Deniz, 26.12.2017

Başkan seçilen Donald J. Trump 20 Ocak 2017'de Washington DC'de Birleşik Devletler Capitol'de ilk konuşmasını yapmak için ilerlerken (Doug Mills - Pool / Getty Images) 


The United States of America Is Decadent and Depraved

"Sorun Donald Trump değil, hepimizin içinde var olan Donald Trump'tır"

Edward Gibbon, Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi adlı eserinde, Got orduları şehrin üzerine çökmeye hazırlanırken, M.S 408 Roma’sının korkunç ortamını hatırlatıyor. 


İmparatorluğun çöküşünün işaretleri, yalnızca kamusal refah ve israfa ait garip görüntülerde değil, aynı zamanda adalet ve bilime olan inancın çöküşünde de ortaya çıkmıştı. Gibbon, Roma Halkı'nın, "kurbanların iç organlarında gelecekteki büyüklük ve refah belirtilerini gördüklerini" iddia eden astrolog ve kâhinlerin "çocukça hurafelerine" aldandıklarını yazıyor.


Acaba şimdi olsa Gibbon günümüz Amerika’sını "çökmüş" olarak tanımlar mı?


Geçenlerde Amerikan yanlısı tanınmış bir Fransız düşünürün (kayıt dışı olarak) bu şekilde konuştuğunu duydum. ABD Başkanı Donald Trump'ın sonsuz sayıdaki cinsel taciz iddialarıyla ilgili bitmek bilmeyen haberleri izledikten sonra bu sözcüğü kullanmaya başlamıştı. Belki de Amerikalıların çöktüğünü iddia eden bir Fransız’ın doğaya aykırı görünmesi nedeniyle ben bu konuda tereddütlüydüm. Ve Harvey Weinstein ile arkadaşlarına gösterilen tepki, ima edildiğini farz ettiğim şekliyle, histerik bir püritenciliğin işaretiydi.

Şimdiye kadar yaşananlara bakıldığında tanımlama duruma uyuyor. Bu kelime (çökme)'nin uyandırdığı yavaşça çürüme duygusu oldukça yerinde görünüyor.


Belki de bir demokraside çöküşün ayırt edici özelliği, ahlaksızlaşma değil, ortak hareket etme - ortak amaca inanç, hatta ortak bir mantık biçimi kabul edilmesi- kapasitesinin kaybedilmesi, kendi kendini emerek sonlandırmaktır. Bizi felakete doğru sürüklerken harika şeylere dair kehanette bulunan büyücüleri dinlemekteyiz. “Ulus” kavramını küçümsüyor ve kendi vatandaşlarımızı hor görüyoruz. Kendi menfaatini gözetmeyen her kim olursa onun aptal olduğunu düşünüyoruz.


Çok istiyor olsak da bütün suçu Donald Trump'ın üzerine atamayız. Roma İmparatorluğunun ya da XVI. Louis dönemi Fransa'sının çöküş safhasının veya Habsburg İmparatorluğunun can çekiştiği günlerin başarılı bir şekilde anlatıldığı, Robert Musil'in “Niteliksiz Adam” adlı eserinde ifade edildiği gibi; çöküş, yöneticilerden yönetilenlere sirayet etmiştir. Fakat demokraside süreç karşılıklı olarak işler. Çökmekte olan seçkin kesim, bozuk davranışlara göz yumar ve alçaltılmış olan halk, en kötü liderlerini seçer. Böylece, bizim Nero’muz en kötü niteliklerimizi teşvik ederken biz bunu yaptığı için onu ödüllendirmekteyiz.


Kısacası "Decadence-çöküş", kültürel, ahlaki ve manevi bir bozukluğu, bizdeki Donald Trump'ı tanımlamaktadır. Medeni çürüme dilini Amerikan politik söylemine ilk sokan şüphesiz sağcı kesimdir. Çeyrek asır önce, Patrick Buchanan, Cumhuriyet Ulusal Kongresi'ndeki konuşmasında, iki partinin "Amerika'nın ruhu için ... dini bir savaş" yürütmekte olduğunu haykırmıştı. Eski Sözcü Newt Gingrich (R-Ga.) ise, Demokratları sıradan Amerikalıların değerlerini, yolsuzluğu ve yasadışılığı göz ardı ederek "çok kültürlü nihilist hedonizm" uygulamakla suçlamıştı. Tüm bu suçlayıcı sesler, Cumhuriyetçi Partinin sesi haline geldi. 


Bugün, Amerikan uygarlığını tehdit eden imparatorluk Roma'sının nihilist hedonizmi değil, Gingrich ve yakınları tarafından ortalığa salıverilen öfkedir.


2016'da gerçekleşen Cumhuriyetçi Parti erken oy verme turları, yarışın başlarında saf dışı kalan, göreceli olarak sakin sesler - Jeb Bush ve Marco Rubio-arasındaki bir teklif savaşı şeklinde gerçekleşirken; kelimenin tam anlamıyla kirli Ted Cruz ve alaycı Donald Trump arasında da bir rekabet yaşanmaktaydı. Trump'ın kinizmi, bencilliği ve öfkesi ile geçen bir yıl, yalnızca taraftarlarının iştahını artırmıştı. 


Ülke, geçen hafta, Alabama Senatosu seçimlerinde Demokrat aday Doug Jones'un üst sıraya sokulmasına yönelik güçlü bir çaba nedeniyle büyük bir varta atlatmıştı. Buna karşılık, Alabama'nın kiliseye giden halkı bir Demokrat partiliyi seçmek yerine bir ırkçıyı, bir pedofiliyi seçmek için mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı. Cumhuriyetçi adayı Roy Moore ise ötekine karşı olan nefreti neredeyse insanlık dışı bir şekilde yönlendirerek senatör oldu.


Trump, bu kitlesel nefret kültürünün küstah alt benliği fonksiyonunu görmektedir. Yabancı düşmanlığı ve ırkçı nefret dilini meşrulaştırırken bencillik dilini de meşrulaştırmıştır. Kampanya sırasında Trump, kamu malı anlamında para kazanma kariyerini anlatmak için Mitt Romney'nin 2012 yılında gösterdiği çabayı bile zar zor gösterebilmişti. Vergi ödememek için yaptığı hilelerle övünmekteydi. Evet, yığınla borç ve bir enkaz bırakarak Atlantic City'den çekip gitmişti. Ama kendine göre çok büyük iş başarmıştı! 


Demokratların Kongresinde o zamanın Başkan Yardımcısı Joe Biden, büyürken duyduğu en korkunç sözleri hatırlattı: "Sen kovuldun".  Biden, bu şekilde (Trump’a) ezici bir darbe vurduğunu düşünmüş olmalı. Sonra Amerikalılar, bu kelimeleri şeytani bir keyifle söyleyen adamı seçtiler. Seçmenler, gaddarlık ve çıplak ego tatminini çelik gibi sağlam karar verme işareti olarak algılamıştı.


Belki demokratik çöküşü, "biz" sözcüğünün giderek azalmakta olan anlamı ile ölçebiliriz. Neticede, ‘çoğunluklar seçim yaparken bunu kolektif iyilik adına yapar düşüncesi’ bir demokratik siyaset önermesidir. 


Yarım yüzyıl önce, sivil haklar döneminin ve Lyndon B. Johnson'ın Yüce Toplum düşüncesinin en güçlü zamanlarında, demokrat çoğunluklar paranın büyük bölümünün kendileri için değil, dışlanmış azınlıklar için harcanmasını bile kabul etmişlerdi. Bu düşünce günümüzde neredeyse şövalyelik gibi görünüyor. Liderlerimizden herhangi biri, bir sınıfa -en azından siyasal açıdan güçlü bir sınıfa-  zarar verebilecek bir vergi politikasını, ulusa fayda sağlayacak olsa bile, teklif etme cesaretine sahip midir?


Aslında, çöküş siyasetinin, Başkan tarafından yakında imzalanacak olan vergi mevzuatından daha saf daha net bir örneği yoktur. Elbette kanun zenginleri destekliyor; Cumhuriyetçilerin arz ile ilgili doktrini, yatırımcı sınıfına yapılan vergi indirimlerinin ekonomik büyümeyi desteklediğini savunmaktadır.


Hâlihazırdaki kesintileri, Ronald Reagan veya George W. Bush döneminden ayıran şey, öncelikle, alternatif asgari vergi iptali ve yeni "Geçiş" kurallarıyla emlak gelirlerine yönelik özel uygulama sayesinde başkanın kendisine pervasızca fayda sağlama biçimidir. Amerikalılar olarak o kadar uyuşmuş durumdayız ki, kamu görevlisinin kendini kamu menfaatine adamasını ima eden durumdaki alaycılığı bile neredeyse fark etmiyoruz.


İkincisi ve daha az sıra dışı olmayan şey ise; her şeyden önce devlet vergileri ve yerel yönetim vergilerine yönelik düşülebilirlik özelliğinin iptali veya oranlarda keskin bir azaltma yoluyla vergi kesintilerinin hedef alınması, bu şekilde Cumhuriyetçi seçmenlere yardım etmenin ve Demokratlara zarar vermenin hedeflenmiş olmasıdır.


Kesinlikle Ronald Reagan'a oy vermedim, ancak Reagan'ın taraftarlarını ödüllendirmek ve muhaliflerini cezalandırmak için vergi politikalarını kullanabileceğini kesinlikle hayal edemiyorum. O, bu durumun ciddi şekilde yurtseverlik aleyhinde olacağını düşünürdü. 


Yeni vergi indirimleri, seçimlerde hile yapmanın ekonomik anlamda eşdeğeridir. Tüm partiler bu oyunu oynuyor, bu doğru; hatta günümüzde Cumhuriyetçiler, anayasal olarak korunan "bir adam, bir oy" ilkesini tehlikeye atacak kadar seçim hilesinde aşırıya gitmektedir. Partinin (Çev: Cumhuriyetçiler kastediliyor) büyük bölümünde Demokrat seçmenlerin haklarının bilinçli olarak engellemesi yanlış olarak görülmemektedir. (Algıları şu şekildedir:) Demokratlar "bizden" değildir.


JAMES TRAUB, 19 ARALIK 2017, Foreign Policy


 (James Traub, Uluslararası İşbirliği Merkezi üyesi; Foreign Policy'de yardımcı editör ve "John Quincy Adams: Militant Spirit" adlı kitabın yazarıdır.)




Seçkin Deniz, 26.12.2017, Sonsuz Ark, Yayın Dünyası'ndan, Özel Dosyalar,

Seçkin Deniz Yazıları


Not: Çeviride verdikleri destek için Derya Beyaz ve Tamer Güner'e teşekkür ederiz.




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı