16 Aralık 2017 Cumartesi

SA5334/KY34-EE11: İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nin Ardından; İlim Adamlarının Neden Sesi Çıkmıyor?

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم



Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Âlemlerin Rabbi, Mevlâmız olan Allah’a hamd, örnek kulu, son Resûlü Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ü selâm ile sözlerime başlarım.

13 Aralık 2017 tarihinde gerçekleştirilen toplantının ardından çok şey söylendi ve çok şey söylenmeye devam edecek. Ama ben dikkatinizi başka bir tarafa çekmek istiyorum.


Müslümanların hali ortada, bilimden siyasete; ahlaktan eğitime birçok alandaki meseleler ortada iken Müslüman ülkelerin liderleri İstanbul’da toplanmışken ben asıl iki kurum yani Akademi ve Diyanet camiasının sorumluluğu üzerine yazmak istiyorum.


Cumhurbaşkanı Erdoğan Suud, BAE ve Mısır’ın ihanetine rağmen geri kalan ülkeleri toparladı. Müslüman ülkelerin ne kadar Müslümanları temsil ettiği ayrı bir mesele olmak kaydı ile Müslüman ilim adamlarının niye seslerinin çıkmadığı üzerinde durmamız gerekiyor.

Batı’nın Pakistan’da darbe yapma yönündeki çalışmalar sürerken, Afganistan hala savaşı yaşarken; Libya, Suriye, Irak, Yemen kan gölüne çevrilmişken; Mısır darbeci Sisi’ye teslim edilmişken, Ürdün İngilizlerin elinde ve Suud/BAE Amerikan ve İsrail yönetimindeyken; Afrika talan edilmişken en son Kudüs’ten geri kalanlarından da Müslümanların elinden alınması girişimine şahit olduk.


Bugüne kadar Müslüman ülkeler için hemen hiç sesini duymadığımız darbenin eşiğindeki Malezya’dan hiçbir Müslüman ülkeden çıkmayan sertlikte kuvvetli bir ses çıkmıştı. Malezya Savunma Bakanı Hüseyin, Trump'ın skandal 'Kudüs' kararının Müslümanlara yapılmış bir darbe olduğunu vurgulayarak, "Malezya Silahlı Kuvvetleri, Kudüs konusunda görev almaya her zaman hazır" demişti.


Yeni İntifadanın seslendirildiği Cuma gününden beri bu topluma ve ümmete rehberlik etmesi gereken kurumların yani Diyanet ve akademinin sessizliği sizinde dikkatlerinizi çekmedi mi? Bakan, milletvekili, akademisyen, gazeteci, Diyanet üzgün ve öfkeli; ama vatandaş da aynı. 


Türkiye'de bu yıl akademisyen sayısı 151 bin 763 ve 2017 yılı itibarıyla 186 üniversite var. Bunlardan 119'i devlet üniversitesi, 67'ü vakıf üniversitesidir. 2017 yılı performans programına göre Diyanet İşleri Başkanlığının personel sayısı 117 bin 378 olarak açıklandı.


Peki bu devasa kadrolar nasıl harekete geçecek ya da geçirilecektir? Dinî, tarihî muazzam bir sorumluluğa sahip olan bu kurumlar ümmete, milletine ve insanlığa olan sorumluluklarının gereğini ne zaman yerine getireceklerdir?


Peki bu akademik zihnin sıradan insanlardan farklı olarak tarihsel bir okuma yaparak, tarihi bir sorumlulukla topluma ve devlete (akîde, ahlak, siyaset, askeri, ilim, adalet, merhamet) hastalıklardan kurtulma için reçeteler yazması gerekmez mi?


Bugün Müslüman ülkelerinin yönetimlerinin ihanet ve zalimlikleri bir yana hemen her ülkede bugün Müslümanların derdi ile dertlenen Müslüman âlimlerin bulunması mümkündür.


Dünya Müslüman Alimler Birliği, İstanbul'da düzenlenecek İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olağanüstü zirvesine katılacak liderlere birlik olma ve Kudüs'ün kurtuluşu için yol haritası belirleme çağrısı yaptığı unutulmamalıdır.


İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi ile birlikte niye, ilim adamlarının katılacağı ve ümmetin yüzlerce yıllık meselelerinin ve bozgunun; iflas eden kurumlarının  masaya yatırılacağı  Uluslar arası bir toplantı yapılmamıştır? 


Düştüğümüz yerden kalkacaksak bu öze yani fabrika ayarlarımıza (Kur’an ve Sünnet’e) dönmeden ve meselelerimizi halletmeden mümkün olmayacaktır.

Türkiye’nin Üniversiteleri, hocaları uluslar arası muazzam  meseleler varken milletimize doğru düzgün rehberliği ne zaman yapacaklardır?

Ne zaman yüzlerce yıllık kökleşmiş meselelerimizi konuşacak ve bu hayati meseleler için derslerine çalışıp çıkarımlar yapabilecek ve tez sunabileceklerdir? Dünyanın dört bir yanından gelecek ilim adamları ile Müslümanların dertlerine deva, meselelerinin halli için ne zaman harekete geçeceklerdir?


Bu uluslararası toplantının ev sahipliğini Diyanet İşleri Başkanlığı, Üniversiteler ile birlikte TİKA ile birlikte yapabilir. Dünyanın dört bir tarafından gelen ilim adamları son derece açık ve şeffaf bir şekilde kendi çözüm önerilerini sunmalıdırlar. Sunulan görüşler değerlendirilip üzerinde yoğun  bir çalışma gerçekleştirilerek sonuç dünyaya deklare edilmelidir.

Bu temennimi belirttikten sonra Konya’da bir İmam Hatip’te hoca-öğrenci arasındaki bir diyalogla bitirmek istiyorum yazımı. 


Öğrenci hocasına: “Hocam, Kudüs için ne yapabiliriz?” diye sormuş. 

Hocası da: “Sabah namazına kalkıyor musun? Kalkmıyorsan sabah namazına kalk. Eğer sabah namazına kalkıyorsan, namazını cami de cemaatle beraber kılmaya çalış. Cemaatle birlikte cami de kılıyorsan namazdan sonra biraz Kur’an oku ve Rabbini tesbih et."

Yani demem o ki devasa bütçe ve kaynaklara sahip kurumlarla alakalı temennilerimi canlı tutmakla birlikte –muazzam sorumlulukları boynunda olan- kurumlarla alakalı temennilerimizi bir kenara bırakıp her bir Müslüman olarak yaptığımız her işi iyi yaparak ve Rabbimizin rızasını kazandıracak sâlih ameller işlemek sureti ile, takvâ, ihlâs ve ihsân şuuru ile yani daha iyi bir Müslüman olarak; Müslüman kimliğimizi, kalite ve farkımızı koruyarak Kudüs’e  ve kendimize yardımcı olabiliriz. 


Ferdan ferdâ kimseye bakmadan, kendimizi düzeltmek ve ıslâh etmekten ve Rabbimizin razı olacağı kullar olmaktan başka çaremiz yok.

Ahmet Yasin şehit olmadan önce şöyle demişti: “ALLAH’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum! Temennimiz, ALLAH’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!..” 


Beş yaşındaki Suriyeli çocuk en ağır acılar içinde ölürken diyor ki: “Bana yaptığınız her şeyi Allah'a söyleyeceğim! Her şeyi diyeceğim Allah’a!”


Bu ve benzer âh ve haykırışların dünyanın dört bir yanından Allah’a yükseldiğini biliyoruz. 


Şu iki ayeti hatırlayarak yazıyı hitâma erdirelim: 


“Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl,16/93.) 

“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür,102/8.)


Emin Emre, 16.12.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İlahiyat, Din ve Tefekkür

Emin Emre Yazıları



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı