28 Ekim 2017 Cumartesi

SA5072/KY38-SevDur94: Dost Acı Söyler, Darılma E mi?

Şimdi bunları söyledim diye muhalif mi oldum ben, bugün seçim sandığı önüme gelse, muhtemelen yine “alayına değişmem.”


Dost acı söyler derler. Son zamanlarda kafamda dönenip duran bu atasözüyle ilgili herkesin heybesinde çağrıştırdığı birçok anlam, birçok hikaye vardır. Dostun seni üzmek istemesi değildir buradaki mesele, dost dediğin sen acımayasın diye lafı eğip bükmez, varsa bir kusurun, düzeltmen gereken yanın, çekinmeden söyleyendir. 

Gerçekler de acıtır bazen, çünkü herkes kendince mükemmel, düzeltilecek yanı yoktur. Akılları satışa çıkarsalar, herkes kendi aklını beğenir, alır yeniden. Dost der ki; akıllısın, iyisin, hoşsun, ama şunu şöyle yaparsan, aklına akıl katarsın, güçlenirsin, yenilmezsin.

Bu söz bana 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eski Dostlarla Buluşma” programını hatırlattı. Toplantıya, bir dönem Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partisi’nde bulunmuş önemli isimler, Akıncılar grubu, 1969 Bağımsızlar Hareketi ve Milli Görüş‘ten çok sayıda ismin dışında Erdoğan’ın birçok dostu katılmıştı. 

Bir dönem Refah Partisi’nde çalıştığım için ben de oradaydım. Özveriyle ve sadece inandığımız şeyler uğruna çalıştığımız günlerdi. Maddi hiçbir karşılığı olmayan bu çalışmaların tek bir amacı vardı, inandığımız doğruları insanlara anlatmak, onları daha iyi bir geleceğe inandırmak. Ve inandırmıştık da, çünkü öylesine samimiydik. 

Bunları hatırlayıp gözlerimiz doldu program boyunca, Erdoğan’ın gençlik kolları başkanı olduğu ve ardından belediye başkanı adayı olduğu dönemler geçti bir bir gözümüzün önünden. Bayrampaşa neticelenmişti de, kutlama yapmak için İstanbul’u gece yarısına kadar heyecanla beklediğimiz ilçe teşkilatındaki herkesin bayrağını eline alıp sokağa çıkma anı geldiğinde, dudaklarından dökülen tek kelime: Şükürler olsun Allah’ım.

Yazacak çok şey var aslında o günlere dair, ancak niyetim nostalji yapmak değil. Eski dostlar toplantısında Erdoğan’ın, eski dostların hitabıyla Tayyip Bey’in okuduğu, Hakan Albayrak’ın “Bu seçimde AK Parti’ye bir ders verelim diyen bazı İslamcı seçmenlerin dikkatine” yazısı geldi aklıma. Eski dostlar ve samimi dava adamları için alayına değişemeyeceğimiz o kadar değini vardı ki orada, hala alayına değişmeme konusunda hem fikir olduğumuzdan eminim. Nitekim 15 Temmuz’da o eski dostların hepsinin sokağa çıktığını ve ölümüne savaştığını hatta şehit olduğunu biliyoruz. Erdoğan için değildi tamam, ama dava aynı, yol aynı, vatan aynı olunca, alayına değişmeyeceğimiz şeylerdi bunlar.

Ardından bu eski dostların itibarsızlaştırılma dönemine girdik, dostluk nedir, dava nedir, vefa nedir bilmeyenler tarafından. Görünmeyen sebepleri farklı olsa da, görünen sebebi yanlışa yanlış demeleriydi. Dostla düşmanın eleştirisini ayırt edemeyenler hala dostun söylediği acı gerçekleri muhalefet olarak kabul ediyor ve düşmanlık belliyor. Ama biz bir zamanlar dirsek dirseğe çalışıp, kapı kapı dolaşarak bu davayı bir yerlere getiren eski dostlar, ne kadar eleştirsek de, bir arkadaşın dediği gibi, Nişantaşı’nda Tayyipçi, Üsküdar’da muhalifiz. Düşmana karşı savunur, içimizde eleştiririz, bu da böyle biline.

Dost acı söyler demişken, bazı gerçeklere değinmeden olmaz, en azından son zamanlardaki gündeme dair. 15 yıllık iktidarda kolaylıkla halledilebilecekken halledilmeyen meseleler var hala. Eğitim gibi, trafik gibi, şehirlerin betonlaşması, kamu diplomasisinin olmaması gibi. Yedi düvele meydan okuyan büyük Türkiye’nin kolaylıkla üstesinden gelebileceği sorunların bir türlü çözüme ulaşamamasını nasıl okumalıyız? Üstelik eğitim dediğin bu ülkenin geleceğine yatırımı, onu düzeltmedikten sonra, günü kurtaran çözümlerle büyük Türkiye olma iddiası çok yapay.

AK Parti büyüyüp kitle partisi oldukça, arkasından konuşanı çok olduğu gibi akıl vereni de çoğaldı. Herkes her şeyden anlıyor gibi gözüküp, kimse uzmanlığına yoğunlaşamıyor. Erdoğan’ın yanına gidip, onunla konuşma şansını elde eden, uçağına binen veya mesaisi bulunan herkes gidip bir şeylerden şikayet ediyor. Şikayet ediyor ama yerine bir şey önermiyor. 

Mesela “TEOG çok kötü” diyor, yerine bir sistem önermiyor. Erdoğan da bu kötü olanı dile getirerek kaldırılmasını istiyor. Apar topar kaldırılıyor fakat yerine gelecek sistem bir türlü bulunamıyor. İyi de bunun kötü olduğunu, hatta öncekinin de kötü olduğunu, liselere giriş sınavına hazırlanan her çocuğun anne ve babası bu sistemin ergenlik çağındaki çocuklara ne kadar zarar verdiğini bilir ve söyler. 

2003 yılında ilk çocuğunu liselere giriş için SBS diye bir sınava hazırlayan ben, bu sene ikinci çocuğumun liselere giriş sınavı için yaşayacaklarını adım gibi biliyordum. Üniversite sınavı böyle değildir, her ne kadar gelecekteki mesleklerini belirliyor olsa da. Çünkü orada bilinçlenme vardır, genç kız veya erkek kendi sorumluluğunu almıştır. Ergenlik çağındaki 13-14 yaşındaki çocuklar öyle mi ya? Yani bilip söylemek maharet değil, öneri sunmaktır maharet. Belli ki önerisi olmadan şikayette bulunulmuş yine, öneriye gelince ara ki bulasın…

“İstanbul iyice betonlaştı” deniyor farzu mahal. Tabii Erdoğan da herkes gibi bunu görüyor elbette. “İhanet ettik İstanbul’a” diyor. Ama şu gökdelenleri yıkalım projesiyle kimse gelemiyor. Veya kentsel dönüşümü yatay mimaride geliştirmek üzerine bir projesi olan çıkmadı şimdiye kadar, şimdiden sonra çıksa da yer mi kaldı? 

Çılgın projeler aslında soruna sorun katan projeler oluyor, çözüm için çareler arayan beyinler kayıp. Kriz yönetimlerinde de aynen böyle oluyor, olan ortaya dökülüp, sadece hamaset tavsiyesi veriliyor. Kriz nasıl yönetilir, ülkemizi dışarıda doğru tanıtabilmek için kamu diplomasisini nasıl kullanırızla ilgili projeler geliştirilmiyor. Herkes kolayından “çalışıyor gibi gözükme”nin derdinde.

Ben olsam Erdoğan’ın yerinde, yanıma şikayet için gelenleri değil, proje için gelenleri dikkate alırdım. Olumsuzluklardan ağlayanı değil, olumsuzluklara çözüm üretenleri baş tacı ederdim. Yanıma sızlanmak için değil, alternatifler üretmek için gelin derdim. 

Allah’tan feraset sahibi bir liderimiz var, yoksa bu kadar şikayete, bu kadar dırdıra, bu kadar çözümsüzlüğe, bu kadar hiçbir risk almadan makamının derdine düşen siyasetçiye, bürokrata rağmen AK Parti’nin ayakta kalmasını bırakın, ülke elden giderdi. Çalışıyorsan risk alacaksın, üretiyorsan o başın ağrıyacak, dostsan eğer gerçeği söyleyeceksin, sürekli “her şey çok güzel” demeyeceksin. 

Şimdi bunları söyledim diye muhalif mi oldum ben, bugün seçim sandığı önüme gelse, muhtemelen yine “alayına değişmem”. 

Fakat Erkin Koray’ın dediği gibi “Dost acı söylermiş darılma e mi?”


Sevda Dursun, 28.10.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Bazı Şeyler
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015




İlk Yayınlandığı Yer: sevdadursun com


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı