31 Ekim 2017 Salı

SA5093/SD806: Türkiye'nin Küresel Arena Yolculuğu'nda Son Durum

"Çünkü; Türkiye derinliklerinde kök salan kötülük ağacının damarlarına akan gücü kesmekte; her geçen gün daha onu güçlü bir şekilde silkelemekte ve çürümüş yapraklarını daha hızlı dökmektedir."


Türkiye, meşakkatli bir yolun, küresel arenaya çıkış yolunun en önemli aşamalarını başarıyla aşmış görünüyor. Ki; geldiğimiz noktada saldırgan ve iki yüzlü politikalarını sorgulamaya başlayan Avrupa Birliği'nin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin içinde yaşadığımız dönemde Türkiye ile 'Çatışma Stratejisi'ni sona erdirmeyi cılız da olsa tartışmaları ya da tartışmaya çalışmaları, Türkiye'nin Küresel Arena'daki yerini kabul etmek zorunda kalmaları anlamına da geliyor. 

Çünkü; neocon-siyonist düşünce kuruluşlarının her oturumunda işlenen konu başlıklarını Türkiye karşıtı dış politika araçlarının temeline oturtan geleneksel düzen, ABD ve AB çıkarlarına zarar verdiği için artık eskisi gibi işlemiyor. Türkiye bu amansız düşmanlık çabasını bir noktada kırılmaya uğratmış görünüyor.

SA5092/SD805: Sonsuz Ark'ta Afrika'yı Anlatan Duyarlı-Fedakâr Bir Ses; İbrahim Tığlı

"Tığlı, Türkiye'ye Afrika için neler yapabileceğine dair fikirler veriyor, zaten mevcut olan Türkiye sempatisinin sevgi ve merhamet ile uzanan yardım eli ile birleşmesi için çabalıyor."


Osmanlı'nın yıkılması nasıl İslam sıfatı taşıyan medeniyetin yıkılması anlamına geldi ise, Osmanlı'nın zayıflaması ile birlikte başlayan 'Afrika'nın Avrupa ülkeleri tarafından Sömürgeleştirilmesi' anlamına da geldi bir bakıma. 


1870'de Afrika'nın ancak onda biri sömürge iken, 1890'da, yani yirmi yıl sonra bu oran onda dokuza yükselmiştir. İngiltere ve Fransa'nın etkisindeki mason İslamcıların (Efgani-Abduh) kışkırtmasıyla çıkan karışıklıktan faydalanan İngiltere'nin 1882'de Osmanlı'nın bir eyaleti olan Mısır'ı işgaliyle kuzey ve doğu kapıları ele geçirilen Afrika'nın sömürgeleştirilmesi en yüksek hızına ulaşmıştır. Mısır'ın işgalinden sonra yine Osmanlı eyaletleri olan Kuzey Afrika'nın Fransa ve İtalya tarafından işgali Müslüman coğrafya ile Afrika'nın tüm bağlarını koparmıştır.

SA5091/SD804: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 250 (16-20 Ocak 2015)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”



 (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)

(16-20 Ocak 2015)  (Ocak 2015: 4.057 Tweet+Önceki Toplam: 144.580+4.057=148.637 Tweet)

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
Erdoğan: "İslam dünyasında ciddi operasyonlar yapılıyor"

 ihracatcomtr@ihracatcomtr
İsveçli bir firma Konveyör bant tamburu (rulosu) almak istiyor bit.ly/1GtCumE pic.twitter.com/jXufaO2wfR
@Seckin_Deniz retweetledi

SA5090/SD803: "her yer din; her şey din" /08.07.2005/ 379. patika




..."din'in dışında da bir şeyler var!" dedi biri...
...haklı gibi görünse de biraz düşünmesi gerekirdi gerçekte...
...din nedir?...
...din ne olarak algılanıyordu, ki; "din dışında da bir şeyler var!" demek gereksin?...
...din ve din algısı, trajikomik bir serüvene sahiptir aslında...
...din her şeyle ilgiliyken, insanlar onu kutulara kapatmaya veya bazı kuşku kanallarına su taşıyan damarlara benzetmeye başladılar...
...itip-kaktılar dini...
...onu, ölülerin efendilerine ait hikâyeler veya günah denen kötülüklerin temizleyici formatları olarak algıladılar...
...güçsüzleri korkutma ve sömürme aracı oldu din...
...paraya dönüştü...
...siyasetin en temel aracı haline geldi...

SA5089/SD802: Telveler 72

"Yapılan her tespit, çözümlerin tam uygulanabilirliğini gerekli kılsa bile, bu tespitin hayata tekabül eden değişimleri sağlaması gözle görülecek kadar yavaş olmaz..."


"Biri kusur aradı diğerinde... Kusursuzluk merakı, merak edenin kusurları sevmesindendi... Diğerindeki kusurlar kendisinde yoksa eğer daha çok sevinecekti... Kendini var olduğu kadar değil, diğerindeki kusurların azlığı ya da yokluğu kadar sorgulayacaktı... Belki de nedenleri onun kusurlarında bulacaktı, ama... Unutmuştu; diğeri de insandı... Kusursuzluk yumurtasını o da keşfetmemişti..."

İki insanın birbirinde anlam araması, birinin diğerinde derinlik bulması, "hep" nicelikten çok ve nitelikten daha farklı bir ihtiyaç determinizmindendir...

30 Ekim 2017 Pazartesi

SA5088/KY66-SY4: SAĞ'ım, SOL'um, O'cu BU'cu...

"Bu virüsün sebep olduğu ateşte yanan ve zararla çıkan ise her zamanki gibi ülkemiz ve ülkemizin gençliği ve geleceğidir."


28 Şubat`ın soğuk rüzgarlarından ve o dönemin ayazından daha da çok çalışarak, sabrederek ve hüsn-ü niyetimi koruyarak sıyrılmış ve dünya ile entegre olmayı hayal ettiğim üniversiteye başlamıştım. Bir gün, henüz bir ay dahi geçmeden, her gün kullandığım kampüs dolmuşunda, dışarıdan bakıldığında kıdemli bir öğrenci olduğunu tahmin ettiğim ve tanımadığım bir kişi yüzüme bakarak "- Kes, o bıyıklarını kes, yoksa başını ağrıtırlar, sorun yaşarsın!" dediğinde doğrusu o zamana kadar yeni yeni terleyen bıyıklarımın farkında bile değildim. 

SA5087/ÇY4-DB105: ABD Avrupa'da Savaş için Çalışıyor: "Avrupa’nın Sınır Sorunu"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz, uluslaşmayı ve parçalanmayı kışkırtan özelliği ile CIA-Stratfor yani, ABD'nin ya da ABD'de egemen olan 'Kirli-Şeytanî Akıl'ın kaos için kurban edemeyeceği bir kıta, ülke, din, mezhep olamayacağını göstermesi açısından önemlidir ve ABD'nin aslında işgal altında tuttuğu Avrupa'ya neden binlerce tank ve ağır savaş araçları gönderdiğini izah etmesi açısından zihin açıcıdır. Başlığa "ABD Avrupa'da Savaş için Çalışıyor" ifadesini eklememizin temel sebebi budur.
Seçkin Deniz, 30.10.2017


Europe’s Border Problem

Avrupa, yüzyıllar boyunca sınırlar yüzünden savaştı. 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın ilk yarısında, Avrupa sınırları çılgınca değişti, imparatorluklar parçalandıkça, yeni uluslar ortaya çıktı ve savaşlar devam etti. 1945'ten ve Soğuk Savaşın başlangıcından sonra Kıta'da yeni bir ilke ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda var olan sınırlar kutsal ve değiştirilemez kabul edildi. 

Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin Avrupa'da çatışması son derece tehlikeliydi. Sınır anlaşmazlıklarının iki dünya savaşının kökenlerinden biri olduğu anlaşılsa da savaş sonrası sınırların meşruluğunu yükseltmek, şiddete yol açan tutkuların ateşlenmesine yol açtı. 

SA5086/KY1-CÇ433: İstilâ-i Cihan-Kara Öfke/Roman I-12

Zenci halkının istilası, Avrupa'yı alkana boyayacak, bir eşi daha görülmemiş kıyımın öncüsü olan bu ilk darbe böyle gerçekleşmişti.

Birinci Bölüm
AFRİKALILARIN SAVAŞ HAZIRLIĞI
-12-

Bir Yaralı- Cinayet Silahı- Bir Ölü- İntikam İçin Yaşamak- Zavallı Bunqarson- Üç Revolver Kurşunu-

Mühendis:

- Gidelim, çabuk gidelim! Çok kötü! dedi.

Hayretten dilleri tutulan tayfalar tüfekleri kenara dayadılar; Selahaddin, bunları alarak aşağı indi.

Hava taşıtı yöneldi. Jesland dişeri sıkılmış, gözleri bir noktaya dikilmiş olduğu halde makaraları çeviriyordu. 

SA5085/KY57-AHCZD52: Sûre Sûre Kur'an'da Mü'minlerin Vasıfları 15: Âl-i İmran (121-143)

"Müminler,  Allah’ın kurtuluş reçetemiz olarak gönderdiği Kur’an’a sımsıkı sarılırlar ve içindekileri düşünürler, anlamaya ve hayatlarına taşımaya çalışırlar. Allah’ın kitabından uzak ve gaflet içinde bulunamazlar. 


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi yaratan ve bize doğru yolu gösteren, kendine imân etme şerefini nasip eden, yediren ve içiren, hastalandığımızda da bize şifa veren, bizim canımızı alacak ve sonra diriltecek olan, hesap gününde, hatalarımızı bağışlayacağını umduğumuz (Şuara, 26/78-82) Âlemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz hamd’ü senâlar olsun. “Üsve-i hasene” olan Resûlü Muhammed Mustafa (sav)’e  salât u selâm olsun.


ÂLİ İMRÂN SURESİNDE MÜ’MİNLERİN VASIFLARI (121- 143. Ayetler)[1]

1- Milyonlarca Müslüman katledildiği, barbar İslam düşmanları tarafından ülkelerimizin işgal edilip talan edildiği, milyonlarca Müslümanın vatanları terk etmek zorunda kaldığı, geriye yüzbinlerce yetimin kaldığı, binlerce mabedi yok edilmiş Müslümanların bugün Uhud Savaşını ve neden-sonuçları üzerinde durması, derinlemesine düşünmesi gerekmektedir. 

SA5084/KY28-ATA330: Kocaeli Kartepe Zirvesi

"Aklın yolu birdir. Kiminin aklı saçlarının altında, kiminki de aynen Rotsas’da olduğu gibi saçlarının üstünde yer alıyor…"


26 Ekim Perşembe günü Kocaeli’nin ünlü Kartepesi’ndeki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonu ile “The Green Park Kartepe Otel”de yapılan “Uluslararası 15 Temmuz ve Darbeler Sempozyumu”na katıldım. 

Türkiye’de gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 kalkışması ve dünya üzerinde yapılan darbelerin ekonomik ve politik etkilerinin ele alındığı sempozyum gerçekten muhteşemdi. Birbirinden kıymetli katılımcılar konu ile ilgili görüşlerini dile getirdiler. 

SA5083/KY58-GÖKA44: “Uyandım Ben Ipıssız Bir Tokatla”: Yalnızlık

"Dikkat ederseniz sadece olağan gündelik yaşamda olup biten karşımıza çıkan yalnızlıktan bahsediyorum henüz."


Bir gün bizim de kalemimizin yalnızlık mevzuuna uğrayacağı kesindi. Değil mi ki, günümüz varoluşçuluğunun üstatlarından Irvin Yalom, yalnızlığı, “ölüm”, “özgürlük” ve “anlamsızlık” ile birlikte insanın temel açmazları arasında sayıyordu, bize de bizim buralarda, Müslüman diyarlarda bu konuya nasıl bakıldığı hakkında birkaç kelam etmek düşerdi. 

Ancak yalnızlık meselesinin burada o kadar aciliyet kesbetmediğini düşünerek beklemeye almıştım. Ama artık konuşmasak olmayacak. 50 yıldır giderek artan bir yalnızlık literatürü var Batı’da. Yalom, 1980’de “yakınlaşmayı destekleyen kurumlardaki – geniş aile, komşuluk, kilise, yerli dükkânlar, aile doktoru- azalma, en azından Birleşik Devletler’de kişilerarası yabancılaşmayı, yalnızlığı karşı konulmaz biçimde arttırmıştır” diyordu. 

SA5082/KY60-ES30: İslami Camia 1980’lerin Psikolojisinden Kurtulamadı

"Hayatın bütün alanında trafikten nükleere varıncaya kadar çalışacak adam lazım. Ben ülkemizin kimsenin dediğine bakmadan nükleer çalışmaları yapması gerektiğine inanıyorum. Yoksa ayakta kalamayız. Hem fikri, ahlaki hem de fiziki olarak güçlü olmalıyız." 


Medeniyet Vakfı Genel Başkan Yardımcısı, yazar Kazım Sağlam’la İslami hareketin dünü ve bugününü, siyaset ve sivil alan ilişkisini konuştuk. STK ve vakıfların ilişkilerinin devletle nasıl yürütülmesi, siyasete karşı nasıl konumlanması gerektiğini tartıştık.

Üniversite yıllarınız 80 darbesi öncesi, sağ- sol çatışmalarının olduğu dönemlerde geçmiş. Nasıl bir ortam vardı?

29 Ekim 2017 Pazar

SA5081/KY59-MLÖZ21: Gareth Jones Röportajları: Stalin 1932-1933'deki Ukrayna Açlık Felaketini Nasıl Gizledi?

"Kıtlığın sonucunda milyonlarca insan hayatını kaybetti. Kollektifleştirme tamamlandı, komünist sisteme geçildi ve köyler tamamen iflas ettirildi."



1932-1933 yıllarında SSCB’de yaşanan kıtlığın kurbanların sayısının 8 milyon kişi civarında olduğu söyleniyor. Sovyetler Birliğinde bu konu uzun zaman saklandı ve sadece geçen yüzyılın 80’li yıllarının sonlarında konuşulmaya başladı. Şimdi ise 1932-1933 yıllarında yaşanan açlık (Holodomor) Sovyet döneminin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul ediliyor.

1929 yılında Stalin yönetimi Kollektivizasyon politikasını başlattı. Zengin köylülerin topraklarına, makinelerine, hayvanlarına ve ürünlerine el konularak kollektif çiftliklere verileceği ilan edildi. Gerçekteyse bütün çiftçilerin, zengin - fakir fark etmez, ne kadar malı varsa, ellerinden alındı ve kollektif çiftliklere teslim edildi.

SA5080/SD801: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 249 (11-15 Ocak 2015)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”



 (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)

(11-15 Ocak 2015)  (Ocak 2015: 4.057 Tweet+Önceki Toplam: 144.580+4.057=148.637 Tweet)

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
Biraz okuyun Topal Osman Ağa olayını... haberiniz.com.tr/yazilar/koseya…

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
İsmail hakkı Tekçe Atatürk'ten aldığı emirle ölü veya diri yakalanması için asker yürütmüş ve teslim olan T.Osman Ağa'nın kafasını kesmiştir

SA5079/KY35-YTK230: Taktik, Strateji ve Ortadoğu

"Velhasıl yaşananlar ve bunlara ilişkin gel-gitler, etki ve tepkiler taktik sınıfına giriyor ancak."


Ordu yönetmek ve askeri birliği sıraya dizmek.

İlkine strateji, diğerine taktik deniyor.

Kelimelerin kökeni buradan daha doğrusu.

Zaman içinde çok daha geniş anlamlara kavuştuklarını artık biliyoruz ama bu işler üzerine yazıp çizenler, belki de haklı olarak, yine sözü savaş, ordular, güce getiriyor. Maalesef insanlık bunlarsız bir strateji ve taktik geliştiremiyor. Oysa futboldan sanata romandan insan ilişkilerine bilimden felsefeye kadar güç olmadan strateji ve taktik için gepegeniş bir dünya da var.

SA5078/KY37-AZ223: AVRUPA: Çaresizlik Döneminin Sancıları

"Avrupa için zor bir dönem... Siyasi kadroları çok zayıf ve dünyanın başka coğrafyalarının sınırlarını çizdikleri günlerdeki güçten hayli uzaktalar..."


Son sözü baştan söyleyeyim: Eğer, Türkiye’nin iç siyasetine küreselci/neo-liberal politikaları “Avrupa desteğinde” zorlamayı düşünenler varsa, umutlanmasınlar, Avrupa’nın kendi dertlerinden başka bir coğrafya ile uğraşacak hali yok!..

Paniklerini anlıyorum.“Avrupa bizi Erdoğan’a karşı yalnız bırakmamalı” açıklamalarını da...

Ama Fransa’nın konfora alışmış sokaklarının hayli sakinliğinde ayak seslerimi dinlerken, bu insanların dünyanın merkezine koydukları “bencillikleri” nedeniyle kimseyle uğraşacak halleri olmadığını anlayabiliyorum.

SA5077/KY13-AO144: Öz'e Yabancılaşmak ve Ana Değer

"Öğretilerin kişiye bir şey katabilmesi için, o kişinin ana bir değere sahip çıkması gereklidir."


İnsan, 'ben'(liğ)ine yaklaştıkça özünden uzaklaşır. Özünden uzaklaşınca da insan(cıl)lığa yabancılaşır. 

İnsan ancak 'ene'sinden uzaklaşıp, özüne yaklaştıkça insan(cıl)laşır.

Eğer, bir din veya ideoloji veya kutsallaştırılmış bir öğreti kişiyi bencilleştiriyor, insani değerlere yabancılıştırıyorsa, bu o şeyin eksikliğinden ziyade, kişinin kendi özüne yabancılaşmış bir benliğe sahip olmasıyla ilgilidir.

28 Ekim 2017 Cumartesi

SA5076/TG232: Amerikan Yahudileri-İsrail Yahudileri Tartışıyor; "Gerçekten Tek Bir Kavim miyiz?"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki çeviride Amerikalı yahudilerle İsrailli yahudilerin hem birbirleriyle hem de liberal, laik, muhafazakâr,  Ortodoks, Siyonist yahudilerin ayrışmaları ile ilgili bir dışavurum okuyacaksınız... Bu ayrışmaların başlangıçtan bu yana var olduğu bilindiğine göre bugün gelinen noktada asgarî müştereklerde birleşerek yerküreye hükmedecek güce ulaşmaları yahudileri şımartıyor ya da korkutuyor olsa gerek ki, dünyaya kendi iç sorunları ile ilgili şeyler anlatma gereği duyuyorlar. Dikkatle okunmasını tavsiye ediyorum.
Seçkin Deniz, 28.10.2017



AMERICAN JEWRY, ISRAEL; Are We Really One Tribe?

Batı Duvarı (Çev: Ağlama Duvarı) ile alakalı uzlaşmanın iptali ile ortaya çıkan kriz, Amerikalı Yahudiler ile İsrailli Yahudiler arasındaki dini boşluğu ve hangi durumlarda dünyanın en büyük iki Yahudi cemaati arasındaki dini çoğulculuğun gerçek bir ayrım çizgisi haline geldiğini ortaya çıkardı. 

Birçok Amerikalı Yahudi için, İsrail'in Ortodoks Yahudilikten başka herhangi bir Yahudilik biçimini resmen tanımadığı gerçeği, inanç sistemlerine yönelik bir hakarettir; kadın erkek karışık ibadet platformu gibi küçük görünen bir meselenin bile devasa bir sorun haline gelmesinin nedeni de budur. İki kesim arasında, İsrail-Filistin meselesinin ve hatta İran anlaşmasının da ötesine geçen siyasi bir uçurum bulunmaktadır.

SA5075/KY26-CA160: Kültür ve Şizofreni

"Tek tip insan, tek tip gençlik, tek tip eğitim sistemi sovyetiktir. Ismarlama sanat olmaz, ısmarlama ve zamanının tanığı olma sorumluluğundan uzak metinlerle klasiklere alternatifler oluşturulmaz."


Kültür gibi sanat da insan varlığı üzerine düşünme konusunda bir tazelenme ihtiyacı ve arayışı demek. Dün söylediğine bugün yeni bir gözle bakmak, cahillere özgü olmayan bir cesaretle olası. Cehalet ve nifak yüzünden oluşmuş insanlık yarasından payımıza düşenin bünyemizi zehirlememesi için sürdürülecek faaliyetlerde gösterir vazgeçilmezliğini, sanat gibi kültür de… 

“Bir şeye cesaret edebilme sorunu” diyordu Tezer Özlü, kültür için. Haksızlıkları müşahede etmek, yanlışı düzeltmek,  yaraya merhem olmak… Damlaya damlaya, bazen de gürül gürül akarak bir medeniyete lâyık olmanın birikimini sağlıyor kültür. O medeniyet ne hazır bir kalıptır ne de kurtarılacak bir esir. Vakıadır, olgudur, borçlanılmış bir faziletler manzumesidir; layık olmak için kendini değiştirmek gerekir, kültüre bu nedenle de ihtiyaç duyuyoruz.

SA5074/KY64-ZTK23: ABD'de Irak'ta Gözden Çıkarılabilir Aktör'e Dönüştü

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki çeviride siyasî değeri çok yüksek bir yakın tarih tanıklığını ya da kaotik bir suçun resmî itirafını okuyacaksınız. Dikkat edin, bu anlatılanlar uzun süredir yazdığımız, varsayımsal sanılan tezlerimizin gerçekliğini kanıtlıyor. Tek tek tane tane bu resmî tanıklığı okuyacaksınız: "Irak nasıl mezhep terörüne sürüklendi, sünni taban nasıl IŞİD'e hazır hâle getirildi, İran nasıl Bağdat'ı Pers İmparatorluğu'nun başkenti ilan etti, Barzani nasıl kumar oynadı, ABD tekrar tekrar Barzaniler'e nasıl ihanet etti, Türkiye'nin  dönem politikası nasıldı, şimdi ne oluyor, ABD neden İran'ı tekrar sınırlarına çekilmeye zorluyor ve bütün bu kan kokan topraklarda ABD neden her şeyden sorumlu, Irak Başbakanı Ibadi neden ABD'nin adamı?" 
Seçkin Deniz, 28.10.2017



America Has Become Dispensable in Iraq

“Araplarla Kürtler arasında bir çatışma çıktığında Amerikalılar kimin safında olacak?” 

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı ve KDP lideri Mesud Barzani’nin başkanlık divanı başkanına/ özel kalemine/ kurmay başkanına [Z.T.K. İngilizcesi “chief of staff” olup farklı ülkelerde bu makam farklı anlamlara gelmektedir, IKBY’deki tam karşılığının hangi makam olduğunu bilmiyorum], benim 2010’da Bağdat’ta üst düzey Amerikalı yetkililere iletmem talimatını verdiği mesaj işte buydu. O dönem Irak’taki Amerikan birliklerinin komutanı General Raymond T. Odierno’nun siyasi müşavirliğini yürütüyordum. 

SA5073/KY58-GÖKA43: İnsan Dünyaya ‘Aile’ Olarak Geldi!

"Aileyle bağlantılı olanları çekip çıkarmak mümkün olsa, kültürden, hukuktan geriye bir iskelet dahi kalmaz."


Aile, tarih boyunca insanın temel varoluş formlarından birisi. Ailesiz bir toplum yok; değişik toplumların değişik aile tipleri var. İnsanın ve toplumun olduğu her yerde bulunan ailenin vazgeçilmez niteliğini hakkıyla konuşabilmek için tarih boyunca değişen görünümlerine rağmen değişmeden kalan temel niteliklerini anlamaya çalışmalıyız.

Ailenin her toplumda yerine getirdiği temel işlevlere dikkat kesildiğimizde, onun olmazsa olmaz niteliği daha net görülür. Bu işlevlerden ilki, aile sayesinde toplumun ona göre şekillendiği bir mahremiyet alanı düzenlenmesi. 

SA5072/KY38-SevDur94: Dost Acı Söyler, Darılma E mi?

Şimdi bunları söyledim diye muhalif mi oldum ben, bugün seçim sandığı önüme gelse, muhtemelen yine “alayına değişmem.”


Dost acı söyler derler. Son zamanlarda kafamda dönenip duran bu atasözüyle ilgili herkesin heybesinde çağrıştırdığı birçok anlam, birçok hikaye vardır. Dostun seni üzmek istemesi değildir buradaki mesele, dost dediğin sen acımayasın diye lafı eğip bükmez, varsa bir kusurun, düzeltmen gereken yanın, çekinmeden söyleyendir. 

Gerçekler de acıtır bazen, çünkü herkes kendince mükemmel, düzeltilecek yanı yoktur. Akılları satışa çıkarsalar, herkes kendi aklını beğenir, alır yeniden. Dost der ki; akıllısın, iyisin, hoşsun, ama şunu şöyle yaparsan, aklına akıl katarsın, güçlenirsin, yenilmezsin.

27 Ekim 2017 Cuma

SA5071/KY28-ATA329: Rumların Garantisi mi?

"İşte Anastasiadis’in ağzı dolu dolu bahsettiği garantiler de bunlardan öteye değil."


Kıbrıs Rum tarafından Başkanlık seçimleri ufukta gözükünce Rum lider Nikos Anastasiadis, “Sıfır garanti ve sıfır asker” söylemini papağan gibi tekrarlayıp öne çıkarmaya ve Kıbrıslı Türklere verilecek garantilerden bahsetmeye başladı. Duyan da kendisini Türk hamisi sanacak. 15 Temmuz 1974 darbesini yapan ve geçmişinde onlarca, yüzlerce Kıbrıslı Türk’ü acımasız yöntemlerle şehit eden EOKA B’cilerin kurduğu partinin başkanı olduğunu unuttuğumuzu zannediyor herhalde.  

AB üyesi bir ülke olan Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize uyguladığı insanlık suçları ve hukuku çiğnemesi nedeni ile Anastasiadis’in dillendirmeye çalıştığı “Rumların Kıbrıslı Türklere vereceği yaşam ve refah garantisi” pek de inandırıcı değil. Nasıl olsun ki.

SA5070/AS64: Çoğul Ötekiler ve Tekil Bizler

"Vazgeçin; yavaş yavaş vazgeçin ya da birdenbire vazgeçin; kabul edin artık o maskelerle var olmaya çalıştığınızı."


Telaşlı hayatların nasıl bu kadar sakin olabildiklerini anlamaya çalışıyorum, telaşta sükûnet nasıl mümkün olabilir ki? Oluyormuş oysa, oysa olan da o anlarda oluyormuş; o sükûnetin telaşla ilişkisi sonra ortaya çıkıyormuş; derinden, alttan sezdirmeden deliriyormuş telaşlı hayatlar...

Nasıl anlamalı olan biteni? Nasıl üstüne gitmeli bu hengamenin? Nasıl dayanaklarından çürüyen bu gidişâta dur diyebilirim, diyebilirsin, diyebilir o ya da diyebiliriz, diyebilirsiniz, diyebilirler onlar? Çoğul ötekiler derler mi, tekil bizler der miyiz? Nasıl üstüne gitmeli bu cazgır hengâmenin?

SA5069/KY1-CÇ432: Biçare Kırtik Ehmet’in Muazzep Öyküsü

"Doğrusu o söylenilen sözde gülünecek ne vardı anlayamamıştım. Anladığım o sözü, o tümceyi Kırtiğe yakıştıramadıklarıydı."


‘Birazdan Kırtik Ehmet gelir!’ demişti otuz yaşlarında, bir yetmiş boylarında esmer genç hemen karşısında oturan aynı yaşlardaki arkadaşına. Oturduğum masanın hemen yanındaki masaya daha yeni kuruldular, kurulur kurulmaz da bu tümce çıkmıştı ağızdan. 

İlginç adlar, lakaplar, unvanlar benim için oldum olası bir çekim merkezi olmuştur. ‘Kırtik Ehmet’ adını duyar duymaz kulak kabartmış ve oturduğum yere biraz daha yerleşmiştim. Oysa kalkıp gitmek için hazırdım. Hacılar Hanı'nda kuyumcu Naim’in dükkânında buluşacağımız arkadaş gelmiş ve bana dükkânda olduğuna dair mesaj atmıştı. Şuan bulunduğum kahve hemen mezkur yerin arkasındaydı. ‘Birazdan oradayım!’ diye arkadaşımın mesajını yanıtladım ve büyük bir merakla beklemeye koyuldum  ‘Kırtik Ehmet’i. 

SA5068/KY57-AHCZD51: Sûre Sûre Kur'an'da Mü'minlerin Vasıfları 14: Âl-i İmran (105-120)

"Müminler,  Allah’ın kurtuluş reçetemiz olarak gönderdiği Kur’an’a sımsıkı sarılırlar ve içindekileri düşünürler, anlamaya ve hayatlarına taşımaya çalışırlar. Allah’ın kitabından uzak ve gaflet içinde bulunamazlar. 


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi yaratan ve bize doğru yolu gösteren, kendine imân etme şerefini nasip eden, yediren ve içiren, hastalandığımızda da bize şifa veren, bizim canımızı alacak ve sonra diriltecek olan, hesap gününde, hatalarımızı bağışlayacağını umduğumuz (Şuara, 26/78-82) Âlemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz hamd’ü senâlar olsun. “Üsve-i hasene” olan Resûlü Muhammed Mustafa (sav)’e  salât u selâm olsun.


ÂLİ İMRÂN SURESİNDE MÜ’MİNLERİN VASIFLARI (105- 120. Ayetler)[1]


1- Allah müslümanları uyarmakta, geçmiş milletlerin düştükleri hataya düşmemelerini emretmektedir. Geçmişte peygamberlerin getirdikleri kitaplara ve apaçık delillere rağmen insanlar, anlamsız ve faydasız tartışmalar yüzünden asıl görevlerini unutmuşlar ve kendilerine tevdî edilen emaneti koruyamamışlardır. 

SA5067/KY48-SY25: İrtica Yok; Bir Gariplik Var! (2)

Ne komutanımızın kafasında, ne de biraz sonra silahlarının emniyetlerini teker teker açacak olan komandoların kafasında “Din ile Devlet İşlerinin Birbirinden Ayrılması İçin İleri!” gibi bir parola olamazdı!


15 Eki 2006, Pazar

Birinci yazımızda irticaın kaynaklarına eğilmeye çalışmıştık. İrticaın kökenlerinin Türkiye''nin geçen yüzyılın başında zayıf düşürülme planlarıyla birlikte ortaya çıktığını açıklamaya çalışmıştık. Büyük Ruh''un çökertilmesi projesinin bir parçası olduğunu anlatmaya çalışmıştık. Kurtuluş Savaşı şartlarında mecburen boyun eğilmiş zımnî bir şarttı. Enver Paşa''nın o “Deli cesaretinin”, o inanılmaz cinnetinin, Büyük Ruh''un son çırpınışı olduğunu söylemiştik.

Açık iki göz, eğer biraz vicdan taşıyorsa bunları görür, bilir, kabul eder.

26 Ekim 2017 Perşembe

SA5066/AŞ79: Güçlü-Sağlıklı Devlet, Adalet, Medya ve İhanet

"Bu devletimizin güçlü ve sağlıklı olma mücadelesidir ve bununla ilgili hiçbir eleştiri eleştiri olarak tasnif edilemez, adalet için de bu şarttır, önce bunu istemek zorundayız."


Devlet'in 15 Temmuz FETÖ Askerî darbesinde yaşadığı en son saldırıdan sonra yaşadığı asırlar süren ağır travmalardan kurtulma çabasını dikkatle izliyorum. Hepimiz bu çabayı dikkatle izlemeli ve desteklemeliyiz. Türkiye, gündemi on yılda bir değişen karlar ve buzlarla kaplı krallıkla, görünürde meşrutiyetle yönetilen bir İskandinav ülkesi değil, demokrasi adı altında her türlü ihanetin meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir İmparatorluklar Mezarlığı ve doğal olarak Türkiye'nin yeni bir mezarlık olmaması için de devletin güçlü, sağlıklı ve aynı zamanda adil olması gerekiyor.

Güçlü ve sağlıklı olmayan bir devlet adaleti sağlayacak bir kabiliyete ulaşamaz. Bugün 'adalet' vurgulu eleştirilerin 'aydın tepkisi' olarak, demokrasi ve fikir özgürlüğü ya da insan hakları etiketiyle pazara sürülmesi, ruhunda adalet arayışı taşımıyor. 

SA5065/SD800: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 248 (06-10 Ocak 2015)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


 (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)

(06-10 Ocak 2015)  (Ocak 2015: 4.057 Tweet+Önceki Toplam: 144.580+4.057=148.637 Tweet)

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
Konsepte göre Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Kanada ve Avusturya bakan düzeyinde katılınca terörü desteklemiş mi oldular?

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Kanada ve Avusturya ise bakan düzeyinde katıldı.

SA5064/KY35-YTK229: Behruz Bey Yaşamıyor, Yıkabilirsiniz

...


“… Evet ama Halka İlişkiler binasının yapımını da Sayın Çağlayangil ile Sayın Karakaş ayrı partilerden olmalarına rağmen anlaşarak simetriğini yaptırdılar. Sonra ortaya L şeklinde büyük bir negatif boşluk çıktı. Holzmeister’ın kapısının tam karşısında bir meydan oldu, orada bunun devamında tepe var. ‘Peki’ dedi, ‘Sana bu tepeyi versem ne dersin? Tepeyi sana veririm.’ Biz bu şeye dört elle sarıldık. Kurtarıcı gözüyle baktık tepeye. Sonumuz toprak. Biz de tevazu, bağıran değil çağıran bir ibadethane olsun, çağırsın ama bağırmasın, diye düşündük. ‘Emredersiniz’ dedim. Parası pulu onu bir tarafa bırakın, bu yapının üçüncü müteahhidi de biziz, karı koca. Hepsi kaçtılar, Vakıflar kaçtı, ilk müteahhit kaçtı, biz kendi cebimizle tamamladık o yapıyı.”

SA5063/KY49-İTIĞLI72: Somali’de Küresel Terör

"Somali halkı biliyor ki asıl amaç Türkiye-Somali dostluğuna darbe indirmek. Fakat buna ne Somali ne de Türkiye izin vermeyecek."


Geçtiğimiz hafta Somali’nin başkenti Mogadişu’da şiddetli bir patlama gerçekleşti. Patlamada 350’den fazla insan hayatını kaybetti ve 500’den fazla da yaralı var. Şimdiye kadar Somali’deki en büyük saldırı. Bir otel yakınında gerçekleştirilen patlamanın hedefi doğrudan sivil insanlar, yani iç savaşa, yoksunluğa rağmen ülkelerini terk etmeyen Somalililerdi.

Saldırının failleri henüz belli olmasa da Somalili yetkililer faillerin Eş Şebab olduğunu söylüyor. Saldırıyı henüz kimse üstlenmiş değil. Eş Şebab, El Kaide hatta bölgede yeni konuşlanmaya başlayan DEAŞ, benzer saldırılar gerçekleştirdi ve sivil insanlar hedef alındı.

SA5062/KY60-ES29: Asırlık Çınar Hasan Hoca

 "O dönem Sultanahmet Camisinin hapishane olarak kullanıldığını, Selimiye ve Fatih Camisinin kapatıldığını gördü."


Kur’an ile haşır neşir bir ailede doğmuş, hayatını Kur’an hizmetine adamış, bir asrı geride bırakan bir ulu çınarı anlatacağım bu kez size. Hafız Hasan Hüseyin Avni Işık ya da herkesin bildiği adıyla Hasan Hoca’yı. Bir asrı geride bırakmış dememin sebebi 110 yaşında olması. 

Doğumu anlattıklarından yola çıkılarak 1907 yılına tarihleniyor ancak ailesi birkaç yılda bir köye gelen nüfus memuruna yaşını 5 yaş küçük kaydettirmiş. Üçü kız, üçü erkek, 6 çocuğu var. Torununun torununu gören Hafız Hasan Hoca, Kur’an okumayı ve okutmayı babasının bir vasiyeti olarak görüyor.

25 Ekim 2017 Çarşamba

SA5061/KY64-ZTK22: Eşitsizlik Irak'ın Haritasında İçkin

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız röportajda Fulbright bursuyla ABD’de yüksek lisans yapmış olan ilk Iraklı akademisyen, yani benzerleri Türkiye'de bol miktarda bulunan ilk akademik devşirme, Bilal Wahab'ın Irak'ın Kürt-Şii-Sünni olarak üç parçaya ayrılmasıyla ilgili görüşlerini okuyacak, bu fikrin Obama'nın başkan yardımcısı Jo Biden tarafından ortaya konduğunu, desteklendiğini, Bosna soykırımında aktif rol oynayan ABD Hırvatistan Büyükelçisi Peter Galbraith'ın referandum konusunda Mesut Barzani'yi yönettiğini, Türkiye-Kuzey Irak ilişkilerini bu danışman sıfatlı büyükelçinin bozduğunu, Irak'ın nasıl Kürt-Arap, Şii-Sünni sancılarına maruz bırakıldığını, Türkmenleri bahse konu bile yapmadığını, Erbil'e sığınmak zorunda kalan Sünnilerin aşağılanma biçimini ya da herkesin gözünün içine baka baka Obama tarafından kurulan IŞİD'e doğru itildiğini net bir şekilde göreceksiniz. Bir Fubbright devşirmesi bile olsa Iraklı Bilal Wahab'in bölünme ile ilgili yaşadığı sancıları nasıl kıvranarak anlattığını göreceksiniz. Başlık, "Bölünme Irak'ın Haritasında İçkin" değil 'İçkin' olan 'Eşitsizlik' petrolsüz bir sünni bölge ile petrollü Şii ve Kürt bölgesi akan kanın tek açıklaması olarak ortada duruyor ve Barzani'nin ihanetini zımnen belgeliyor.
Seçkin Deniz, 25.10.2017


Inequality Is Sewn Into the Map of Iraq

Eylül ayında, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) tarafından kontrol edilen topraklardaki seçmenler, Bağdat'taki merkezi hükümetine karşı bağımsızlığını ilan etmek için ezici çoğunlukla oy verdi. Buna karşılık, Irak, Türkiye ve İran, üç tarihi rakip benzeri görülmemiş bir dayanışma göstererek KRG çevresinde ortak askeri tatbikat düzenlemiştir. KRG'nin Irak'tan ayrılma fikri, Obama'nın Başkan Yardımcısı Joe Biden tarafından yaygınlaştırılan, Irak'ın şu anda Kürt, Şii ve Sünni nüfus arasında bölünmüş üç ülke olduğu ve bu konuda izin verilmesi gerektiği konusunda eski bir iddia ile ortaya çıktı. Irak ordusunun Kürt kontrolündeki Kerkük'e yaptığı baskın, bu noktanın altını çiziyor gibi görünüyor. Cipher Brief'ten Fritz Lodge, Washington Enstitüsü'nden Irak uzmanı Bilal Wahab ile konuştu.

SA5060/KY37-AZ222: Kim, Ne Yaparsa, O Muameleyi Görür...

"Ortada “Avrupa ile köprüleri atan Türkiye” yok!.. Avrupa’nın yaptıklarıyla hesaplaşan bir Türkiye var, sindireceksin..."


Viyana Havalima’nında Türk yolcuları köpekle karşılamak, ancak “kurumsallaşan faşizmin” ayak sesi olarak algılanabilir. Neden başkasına yapmıyorsun, eğer böyle bir uygulaman varsa, İstanbul’dan gelene yapıp, Cenevre’den geleni neden es geçiyorsun?

“Türk” kolay aşağılanacak bir adam mı? Yaparsın, sesini çıkaramazlar grubundan mı?

Ne yaparsam yanıma kardır, nasıl olsa küresel dengelerin “muhtaçlar” tarafından yer alıyor diyebileceğin bir insan mıdır?

SA5059/KY38-SevDur92: Baykal’ın En Büyük Sırrı



Bütün hayatı liderlik mücadelesiyle geçen CHP eski Genel Başkanı, Antalya milletvekili Deniz Baykal, yarım asırdır siyasetin içinde. Ülkeyi yönetmeye talip olduğu halde, elitist görüntüsü ve yaşam tarzıyla kendisini bir türlü halka kabul ettiremedi. Yine de mücadelesinden vazgeçmedi. Şimdi damar tıkanıklığından dolayı hastanede olan ve kritik günler yaşayan Baykal’ın hayatı roman olsa yeridir. 

CHP Genel Başkanlığı koltuğundan edilmesi bile başlı başına bir roman konusu olmaya yeter. Ancak bu romanın yazılabilmesi için, eksik noktaların tamamlanması, Baykal’ın bu ülke için en önemli görevini yerine getirerek konuşması ve gerçekleri anlatması gerekir.

SA5058/Sonsuz Ark-YD52: Kuantum-Parçacık Fiziği: (Neredeyse) Her Şeyin Teorisine Giriş

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki çeviri mümkün olduğu kadar sade bir dille anlatılan Parçacık Fiziği'nin yani Kuantum'un kısa bir öyküsüdür, madde-anti madde birleşmesi sonucu maddenin yok olabileceğini de ifade etmektedir ve merak eden herkes anlayabilir.
Seçkin Deniz, 25.10.2017 

Görsel Telif: Atlas Collaboration/CERN

M.Ö. 4. yüzyılın başlarında, Yunan filozof Demokritos fırında pişen ekmeğin kokusunu aldı ve ekmekten çok küçük bazı parçaların kopup havaya karıştığını sonra burnuna geldiğini düşündü. Bu küçük parçalara “atomlar” (“bölünemeyen” anlamına gelir) adını verdi ve onları minik küresel toplar olarak hayal etti. 

Fakat atomlar, küçük katı küreler değiller. Onlar bile parçacık adı verilen, daha küçük parçalardan meydana geliyorlar. Bilim insanlarının bu parçacıklara ve parçacıkları yönlendiren kuvvetlere getirdiği en iyi açıklama, parçacık fiziğinin standart modeli veya kısaca “Standart Model” olarak adlandırılır. 

24 Ekim 2017 Salı

SA5057/SD799: Halkın Gücü ve Siyâsî Tarih'in İlk Şaşkınlıkları

"Yapılması gereken analiz ancak ve sadece budur; 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini halkının taleplerini emir telakki eden bir devlet başkanı adayının kazanacağını bilen ikinci bir liderin olmadığı dünyada Erdoğan, büyük bir değişim hareketini direnişlere ve eleştirilere rağmen sürdürürken, her türlü sufli eleştiriden uzakta takdiri hak ediyor."


Türkiye, karmaşık ilişkiler ağının bilinmezliği ile alınan yolların sonuna geldi. Karanlık odalarda, toplumun algılarına döşenecek olan yalanların hazırlandığı zamanlar bitti. Bu yeni dönem her bir satırı halkın farkındalığının arttığı, mücadele direncinin yükseldiği ve her türlü iç dış tehdide ve baskıya karşı kendi tercihlerini dayattığı bir tarihi başlattı. 

Bugün İktidar partisinin belediye başkanlarını, parti il ve ilçe başkanlarını halkın eleştirilerine dayalı olarak görevden aldığı ya da istifasını istediği bir dönem olarak tarihe ilk defa yazılan politik-sîyâsî bir reaksiyon olarak değer buldu. Konu halkın gücü, siyâsî tarih alışkın olmadığı bu gücün kendisini yazmasına şaşırıyor.

SA5056/SD798: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 247 (01-05 Ocak 2015)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”



 (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)

(06-10 Ocak 2015)  (Ocak 2015: 4.057 Tweet+Önceki Toplam: 144.580+4.057=148.637 Tweet)

 Seçkin Deniz@Seckin_Deniz
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğine Nuh Albayrak getirilmiş...

 Newsweek
@Newsweek
China protests to U.S. after New Year's Taiwanese flag raising in D.C. — bit.ly/1AxlJCc pic.twitter.com/TZm0RhDHBN
@Seckin_Deniz retweetledi

SA5055/SD797: "ayrılmış bacaklar sendromu" /11.07.2005/ 380. patika




...eğer bir yerdeyseniz ikiniz, birbirinizin söylediğini anlamaktan âcizseniz ya da biriniz anlamayı istememekteyse...
...mümkün olan tüm yollar ikinizin durduğu yere çıkıyorsa ve siz, aykırı doğrular olarak farklı düzlemlerdeyseniz...
...yakıştırıp giydikleriniz ile diğerinizin sevip okşadıkları, aynı çamaşır sepetinde buluşmuyorsa...
...ve siz aynı su kapısında arınıp durmuyorsanız; işiniz çok zor...
...gerçekten zor...
...insanların beklentilerinin kesiştikleri yerler, aynı zamanda çatışmaların başladığı yerler değil midir?...
...eski usul cezalardan biri, suçlananın iki bacağının farklı iki katıra bağlanması ve katırların zıt yönlere sürülmesi şeklindeydi...
...ikili varlığınızın başına gelebilecek bu cezai durum, tüm suçlamalarınızla oluşan ayrılmış bacaklar sendromunu ruhunuza ve çevrenizdeki diğer ruhlara sirayet ettirir...

Seçkin Deniz Twitter Akışı