23 Ekim 2016 Pazar

SA3568/KY35-YTK128: Balık Çocuk Savaş Gemisi

"Fazla Batı ve uzak Doğu'da başka bir dünya hızla yoluna devam ediyor özetle."


Kuzey Denizi Filosu'ndan uçak gemisi Kuznetsov'u beraberinde 7 savaş gemisiyle beraber Suriye açıklarına gönderiyormuş Rusya.

İnsan bu haberi görünce “az olmuş” diyesi geliyor, “bi elli altmış bin de paraşütle indirseydi bari!..”

Çin'in de yine bir uçak gemisini Akdeniz'in doğusuna gönderdiği haberleri çıkmıştı hatırlarsınız.

Arada sırada hemen altımızdaki bu tuzlu sularda “ne ararsan var” diyen haritalar grafikler yayınlanıyor, onları da görmüşsünüzdür.

Balıklar ne kadar şaşkın kim bilir şu sıralar? Barbunyalar, orfozlar zaten oksijeni fazla olsa da besleyici elementi az bu derin sularda denizaltılara alışmış mıdır çoktan?

Bilinenlerden çok daha hızlı ve siber güvenlik için kuantum teorisini kullanarak kırılması aşırı zor şifrelemeyle haberleşme sağlasın diye Micius isimli uyduyu yollayan Çin bu işte Avusturya ile ortaklık yapmış. Maliyeti ne mi? 100 milyar dolar…

Aynı Çin'in uydudan yerçekimi nedeniyle yaydıkları dalgaları tespit nükleer denizaltıları bulma üzerine bir çalışma yaptığı da yine Twitter'da okuduğum cümlelerden.

Kuantumla kriptolama veya yerçekimiyle oluşan dalgayı yakalama nasıl anladığım şeyler değilse bunların her biri için meselâ yüz milyar dolar harcanması da çok aklımın erdiği bir şey değil.

Ama hepsi gerçek.

Çin bunları yapıyor veya Ruslar uçak gemisini yolluyor diye karşı tarafta olanların ellerinin armut topladığını düşünmüyoruz elbet; herkes bu alanlar ve daha nicesinde akıl almaz yollar icatlar bilimsel keşifler ve yine o ölçekte paralar harcıyor.

O zaman dünyanın sayılı vurucu güçlerinden bir gemiye SSCB döneminin donanma komutanı Nikolay'ın adını ya da ünlü mantık felsefecinizin adını veriyorsunuz yeni nesil uydunuza.

Amerikan Alman İngiliz Fransız Japon markaları, silahları, buluşları için yapılan adlandırmalardan da hep benzerlerinin çıkacağını uzmanları biliyor zaten.

Böyle böyle yarın bir gün silah transferi gibi zor bir iş yerine havadan biraz ilgili hammadde bir demonte cihaz yollayıp aşağıdakilerin kutunun içinden çıkacak uygulama kataloğuna bakarak üç boyutlu yazıcı yardımıyla silah üretmeleri rüya değil elinizle dokunabileceğiniz kadar gerçek.

Bilimde böyle de diğer alanlarda ne fark var “yenilik” meselesine gelince? Suudi Arabistan'ın mezheplere göre haritasını kim çıkarıp piyasaya sürüyor olabilir ki? Kim çalışmış acaba bu alanda? 

Orta Asya ve Balkanlar niye yine barut fıçısı üzerinde oturuyor hissi veriyor biraz yakından bakınca?

Dünyada yaşayanların yarısının toplam zenginliği yani neredeyse üç buçuk milyar insanın maddî her şeyi nasıl olup da sadece 62, yazıyla tekrar ediyorum 'altmış iki' kişininkine eşit oluyor ancak?

Fazla Batı ve uzak Doğu'da başka bir dünya hızla yoluna devam ediyor özetle.

“Her yere yetişilir/ hiçbir şeye geç kalınmaz ama” diye başlayan müthiş şiirinde Edip Cansever tabii ki başka bir şey kast ediyor ama ondan ödünç alalım, evet, yetişilir nihayetinde bu alanlarda başkalarına da.

Yeter ki yetişmek için ne yapılacağına dair kafamız berrak gözümüz açık olsun.

'Fazla Batı ve çok uzak Doğu'da olmayan ne var da başka bir yerdeyiz' diye adını doğru koyalım olup bitenin.

Ve bizde olup onlarda olmayan, az olan, olanların da unutulmaya başlandığını bilinen ama bizde çok eskiden beri var olduğunu bildiğimiz, bizi biz yapan değerleri ıskalamaya devam etmeyelim.

Yoksa şiirin devam dizelerindeki gibi sonraki nesillere “çocuğum beni bağışla/ Ahmet abi sen de bağışla” demek zorunda kalmak az buz ceza değil.

Akdeniz'in tuzunu bilmek, güneşini sevmek kadar uydudan bulunması henüz çok zor olan denizaltıyı seyreden o barbunun orfozun kıymetini bilmekle o denizaltıyı yapabilecek bilime ulaşmak arasında tercih yapacaksak tercihimizin gereğini yapmak meselesi.

Tekrar ta meselâ Mehmet Akif'in ve arkadaşlarının tartıştığı konulara dönüp durmuş oluyoruz böylece, neredeyse 100 yıl öncesine.

O denizi güneşini balığını tuzlu suyunu sevmek ve sevmeyi göstermenin yolunun nereden geçtiği, sadece tavır mı yoksa mecburen güç de gerektirip gerektirmediği meselelerine.

1. Dünya Savaşı'nda Lübnan'ı kuşatıp yüzbinlerce insanı açlığa mahkûm eden İngiliz donanmasından yana değildik elbet.

Veya özel sektöre daha müsamahakâr gencecik bir devletken 1929 büyük krizi yüzünden daha devletçi politikalara yöneldiğimizi bilmiyor da değiliz.

Ama biz yakalamaya çalıştıkça daha karmaşık hale geliyor tarihte de bilimde de diğer her şeyde de…
Şimdilik bunu biliyoruz.

Bir de bu yazı yazılırken bile henüz bir savaş gemisinin yanından yeni uzaklaşmış bir balığın bir Arap çocuğun oltasına takıldı takıldı olacak olmasını…



Yaşar Taşkın Koç, 23.10.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/balik-cocuk-savas-gemisi-2033640

Seçkin Deniz Twitter Akışı