9 Eylül 2016 Cuma

SA3408/ÇY10-AÖ22: Bir Özür Borcum Var Kendime

"Kafiye uyumlu yalanlar, dolanlar, hece ölçüsüyle kurgulanmış şiirimsi palavralar."


Bir özür borcum var kendime; insanlara inandığım için.

Hâlâ, hâlâ saf kaldığım için, kötülük nedir, zalimlik nedir, kandırmaca oyunları nedir bilmediğim için.

Bir evin tozlu tavanarasında açılıp okunmamış bir kitap misali kalmışım bunca zaman; saflığımla, iyi niyet ve samimiyetimle. Dışarıda insanlar tozlu bile değiller; mide bulandıran irin içindeler. Sokaklarda, caddelerde akıp gidiyorlar kirlerini ona buna bulaştıra bulaştıra.

Yaşla alakası yokmuş saflığın; otuzunu geçince bile çocuk kalıp bir şeker ile kandırılabiliyormuşum meğer.

Hep edebiyatın suçu aslında böyle kör olmama neden; giriyor kirli bir ruhun içine gölgeliyor, gizliyor onu.

Şair ruhlu kılıklılar cirit atıyor ortalıkta, ruhuna bir damla aşk bulaşmamış, insanlık vasfından nasibini almamış.

Kendi aldanışlarıyla aldatıyorlar, ruhu aşktan örülmüş olanları.

Oysa onlar merdivenlerini çıkamadan dünyanın, basamaklarından tepe taklak aşağı yuvarlanmış, aşağılık insan müsveddeleri; ezilesi, üzerinden çiğnenip geçilesi yaratıklar. Dürüstlüklerini zindanlara zincirleyip, kötülüklerine güller serpiştirip gezen acayip insansılar.

Kafiye uyumlu yalanlar, dolanlar, hece ölçüsüyle kurgulanmış şiirimsi palavralar.

Tatlı tatlar damağa geliyor masumiyetten, zehri şerbet diye içirtiyolar da sesin çıkmıyor.

Oturup bir köşeye, iki damla gözyaşı akıtıp, kendine kızıp, küfre bulanmamış diline bir iki nazik küfür bulaştırıp avutuyorsun kendini.

Hisler tarifsiz, hani nasıl desem sanki bir bağ, bahçeymişsin de vakitsiz dolu yağmış üzerine, öyle hırpalanmış, zedelenmiş gibi. Ya da sabırsızlıkla beklediğin bir paketin içinin bomboş çıkması, hayal kırıklığı işte. Uçurumdan düşerken tutunacağınız ağacın kırılması misali, öyle çaresizlik hissi.

Dönüp bakıyorsun ardına, "Hata kimde?" diye. Sorguluyorsun, soruyorsun, düşünüyorsun. Günler geceler geçiyor, düşündükçe kendine kızıyorsun ama ..

Ama hayır, hayır hata bende değil. Bir şelale suyu berraklığında olan ruh, bataklığı kendisi gibi gördü ise suç onun değil.

Hata aldananda değildir, aldatandadır.

Tüm aldanmışlıklarım için aynayı elime alıp, kulaklarımdan, -ki hep onlar duydu ilk önce allı-pullu sözleri, ilk o harekete geçirdi ruhumu inanmam için-, sonra gözlerimden -o ayırt edemedi siyahla beyazı- iyice yaklaşıp aynaya tüm görüntümden ve görünmeyen ruhumdan özür diledim, aldanarak acı çektirdiğim için.

Ve yine teşekkür ettim görünen bedene ve onu işleyen ruha, hâlâ saflığını yitirmediği için, dürüst kalabildiği için.

Öptüm gözlerimden, kulaklarımdan, dudaklarımdan.

Çirkini güzel gördüğüm için, kötüyü iyi duyduğum için, kötü sözü iyi söylediğim için.

Teşekkür ettim kendime, kendimden özür dilediğim için.



 Ahu Öztürk, 09.09.2016, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Deneme

Seçkin Deniz Twitter Akışı