30 Eylül 2016 Cuma

SA3487/TG207: Yeni Dünya Düzeni Tarihi-II

Sonsuz Ark'ın Notu:
Dünya'da her geçen gün artan ahlaksızlık ve katliam setleri Şeytan'ın Krallığı'na ulaşmak isteyenlerin ne kadar ilerlemiş olduklarını kanıtlamaktadır. Bu artık bir realitedir.
Seçkin Deniz, 30.09.2016




A History of The New World Order — Part II

1893 – Teozofi Cemiyeti Chicago’da toplanan Dünya Dinleri Meclisi’nin sponsorluğunu üslenir. Toplantının amacı, reenkarnasyon düşüncesi gibi Hindu ve Budist kavramlarını Batı’ya tanıtmaktır.   


1911 – Büyük Britanya Sosyalist Partisi “Sosyalizm ve Din” başlığını taşımakta olan bir kitapçık yayınlar. Kitapçıkta, partinin Hristiyanlık hakkındaki düşünceleri ifade edilmektedir: “Sosyalizmin dinin doğal bir düşmanı olduğu derin bir gerçekliktir. Hristiyan bir sosyalist aslında bir anti-sosyalisttir. Hristiyanlık sosyalizmin antitezidir.” 

SA3486/KY28-ATA213: Anastasiadis’in Güvenlik ve Garantiler Paranoyası

"Anastasiadis’in takvimlerden kaçmak istemesinin nedeni, Kıbrıslı Rumların asla Kıbrıslı Türklerin ortak olacağı bir devleti kurmak istememelerinden kaynaklanıyor."


New York zirvesinden “Kıbrıs Rum tarafının takvimlerden, sürelerden kaçındığı ve kendini güçlü, Türkleri de zayıf hissettiği bir döneme kadar müzakereleri sürdürerek adanın tümüne hakim olmayı istediği” sonucu çıktı.

Anastasiadis’in takvimlerden kaçmak istemesinin nedeni, Kıbrıslı Rumların asla Kıbrıslı Türklerin ortak olacağı bir devleti kurmak istememelerinden kaynaklanıyor. Kıbrıslı Rumların değişmez hedefi ve isteği, adanın tümüne hakim olana dek müzakereleri sürdürmek. Anastasiadis’in New York’ta gerçekleştirilen 3’lü görüşmeden sonra yaptığı açıklamada “1960 öncesine geri dönmek için çaba harcıyorum” demesi gerçekleri ve aklındakini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. 

SA3485/KY1-CÇ311: Üfleme'nin Adâb ve Erkânı Üzerine Bazı Mülâhazalar

"Zinhar üflemenizde tarih vermeyin.."


Üflemenin adâb ve erkânı üzerine bazı mülahazalar;

a) Üflerken "Bir üst yetkilinin bana dediğine göre" ile başlamak her zaman kişinin üflemesini muteber kılar ki yalanlanmasının imkânı yoktur.. üflemeniz yersiz çıkarsa "Benim bir kabahatim yok bana öyle dendi" yorumu elinizin altındadır..

b) Zinhar üflemenizde tarih vermeyin.. isterse uzun upuzun bir tarih olsun.. çıkmadığında çuvalladığınızı söyleyecek densizler çıkacaktır.. ille de tarih vermeniz gerekirse "yakın bir zamanda" deyin.. herkesin yakını farklı olduğu için siz ölseniz de ve dediğiniz olmamış olsa da "Daha vakti olmadı demek ki" denecektir, bunu tilmizleriniz söyleyecektir, yaşıyorsanız zaten siz söylersiniz.

SA3484/KY25-NO65: Gelmezseniz Hatırımız Kalır!

"Bekliyoruz başka ne var şu meşhur heybenizde?..."


Son günlerin moda geyiği: 'Yeniden geleceklermiş!' Tabii ki gelecekler! Gelmezlerse hatırımız kalır yani! Onlar başlattıkları hiç bir işi yarım bırakmazlar.

Diyeceğim o ki biz hep buradayız, bekliyor olacağız. Biz de tadına doyamamıştık attığımız paparanın. Burada unuttuğunuz kopilleriniz dişimizin kovuğuna bile yetmedi zaten! Daha büyük lokmalar lazım bize!

SA3483/KY13-AO94: Bu Büyük Sirkte Yaşamak

"Ölüyle, diri arasındaki farkı anlayamayacak kadar aptallaştırılmış topluluklar elbet başkaları tarafından yöneltilmeye, esir alınmaya mahkûmdurlar.."


Tarih üzerinden yapılan tartışmaların sonu gelmez.. Aslında tüm tartışmaları besleyen şey tarafgirliktir. 

Osmanlı'dan yana taraf olanlar Cumhuriyete ve onu kuranların her yaptığını yanlış, hatalı veya kasıtlı görürken, Cumhuriyetçilere göre de Osmanlı dönemi bir fecaat dönemidir. Bazı padişahlar delidir, satılmıştır haindir bunlara göre..

29 Eylül 2016 Perşembe

SA3482/KY1-CÇ310: Düşlerin İsyanı/ Roman-Bölüm 8-VI

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

"
"Ayıbımı yüzüme karşı söyleyen bana zulüm etmemiş,
 aksine bana bir armağan getirmiş demektir."
Ferideddin-i Attar

Bölüm Sekiz
-VI-

Dosya Adı: Senaryo-Game, Konu: SEVGİLİ RUH DOKTORUM

1.
Cemşid Ulu, Sevgili Psikanalisti’nden kuşkulanmaya başladığı günlerde yemeden içmeden kesilmişti; Mabettekiler bunu anlayamadılar. Kuşkularını birbirlerinin yüzlerine bakarak eğitme yoluna gittiklerinde takvimler miladı gösteriyordu onun için, "2101'in Miladı" ve cüceliğini saklayan Kasap'tan iğrenmesinin bir anlam ifade etmediğini de. 

SA3481/KY35-YTK121: İkaz, Teyakkuz, Müteyakkız

"Bildiğim tek şey, FETÖ başta, bütün gayr-ı meşru tehdit unsurlarına karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken her durumda birlik bütünlük beraberliği ve demokrasiyi güçlendiren adımların da eşzamanlı atılması gerektiği."


Yağmur gibi haber akıyor. Bazıları iyi, bazıları kötü. Bazıları gülümsetiyor bazıları dudağınızı kaskatı kesiyor o anda. Yarım kalıyor gülümseme. Gözlerdeki çizgiler hüzne doğru dönüveriyor peşpeşe.

İçinde çocuklar olan arabayı tarayanından ana-baba veya abiler olarak kızını, kızkardeşini kesen gömenler; hareket halindeki aracı şoförüne saldırandan aracı hareket halindeyken bırakıp karşılık vermeye çalışanına; “ne baktın sen öyle”den “kime dedin sen onu”ya kadar şiddet tavan yapmış geziniyor.

SA3480/KY49-İTIĞLI15: Osmanlı Afrikası ya da Bilad-ı Sudan

"Afrika denilince hastalıkların, şiddetin sürekli var olduğu açlık ve sefalete mahkûm bir kıta akla gelir. Fakat Osmanlı Afrikası'nda şiddetin hiçbir unsurunu göremezsiniz. Osmanlı Afrikası, eğer batılı köle tüccarlarına ve kaçakçılarına denk gelmediyseniz güvenli bir yerdir."


Oryantalist yaklaşımın ürettiği sömürgeciliğin yansımaları olan bazı kavramlar vardır; İngiliz Afrika’sı, Fransız Somalisi, Viktorya Gölü gibi. Bu kavramlara gerek bizler gerek Afrika’nın sömürge halkları uzun süre maruz kaldılar. Hatta bu kuşatılmışlık sömürge sonrasında da devam etti. Sömürge esintisi taşısa da benim en sevdiğim kavramlaştırmalardan biri Osmanlı Afrika’sı. Osmanlı bu tabiri kullandı mı bilmiyorum ama Bilad-ı Sudan kavramının Osmanlı eserlerinde sadece Sudan’ı değil Sahra altı Afrika’yı tanımladığı bir gerçek. Osmanlı için Afrika siyah insanların yaşadığı yer yalnızca, altını, elması olan bir kıta değil.

SA3479/KY26-CA82: Şehre Çeki Düzen Veren Kadınlar

"Şehrin muaşeretini şaşırtan kadınlar, bu hakkı helal lokmadan alıyorlar önce, sonra da rıza kavramından. Evleri eski yaşadıkları evler değil ve televizyon karşısında aylak bir hayata razı olmuyorlar, kaldı ki tuzlarının kuru olduğu söylenemez. Birçok açıdan dışında tutuldukları cadde ve sokakları yeniden düzene sokan bir faaliyete dönüştürüyorlar dağarcıklarındaki sesleri, sözleri, renkleri."


Baştan savma bir şekilde “ev kadını” diye tabir edilen çoğu kadının yılları, çocuk büyütmek ve ev idaresiyle geçer. Cadde ve sokak, çeşitli adreslere ulaşmak için geçilen yerdir. Kapı önü, “hanım hanımcık” sıfatıyla bağdaştırılmayıp dudak bükülen bir muhabbet alanıdır. Buna ilaveten Müslüman toplumlarda, modernleşme ile birlikte mütedeyyin kadınların sokakla ilişkisinde baş gösteren farklı bir uyumsuzluk dönemi var. Kadınları oldum olası sokakla korkutan söylem Kemalizm kamusuyla yeni gerekçeler edinmiştir. Mesela 2006’da Danıştay 2. Dairesi’nin başörtülü bir ana okul müdürünün görevden alınmasını haklı bulması, sokakların dahi kamusal alan sayılması gerektiği iddiasıyla savunulmuştu, yasaktan yana olan kesimlerde.

28 Eylül 2016 Çarşamba

SA3478/KY45-SB3: PKK’nin Berkin Elvan’larına Neden Kimse Sahip Çıkmıyor?

"Songül’ün ekmek almak için çıktığı eve, bir bacağını kaybederek dönmesinin trajedisi elbette bir yazıya sığmaz, cümleler eksik kalır; ama acı bir gerçek daha var ki, anlatılmayan her şey bizimle birlikte yok olup gider. Tam da bu yüzden acılar, “küçük hikayeler” anlatılmalı, yazılmalı ki, geçmişle yüzleşebilmeye cesaret edebilsin bizden sonrakiler…"


Gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç Nobel Edebiyat Ödülü töreninde “kaybedilmiş bir savaş” üzerine şöyle der: 

“Beni ilgilendiren, küçük insan. ‘Küçük büyük insan’, ben böyle derdim, çünkü zulme tabi olmak insanı büyütüyor. O, kitaplarımda kendi küçük hikayesini, ve kendi tarihini anlatırken büyük tarihi de anlatıyor. Başımıza gelmiş olanları, hala da gelmekte olanları henüz anlamlandırabilmiş değiliz. O yüzden anlatmak gerekiyor, başlangıçta önce dile getirmek gerekiyor. Bu bizi korkutuyor, henüz kendi geçmişimizle yüzleşecek durumda değiliz.”

SA3477/KY38-SevDur28: 28 Şubat’ın ‘Bin Yıllık Garanti’si FETÖ mü?


Takdim

28 Şubat sürecindeki olaylardan dolayı müebbet hapis cezası almış birçok Müslüman hâlâ cezaevlerinde yatıyor. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat, FETÖ’nün garantörlüğünde bu kişiler için hâlâ devam ederken, onları mahkum eden hâkimler birer birer meslekten ihraç edilip tutuklanıyor.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından, birçok olayda olduğu gibi 28 Şubat sürecinde de hukuksuz yargılamaların taşeronluğunu FETÖ örgütünün hâkim ve savcılarının yürüttüğü ortaya çıktı. Sivas davasının kararını veren hâkimlerden Hasan Şatır, Dündar Örsdemir, Kadir Kayan ve Selahattin Türkeli gibi isimler Kozmik Oda soruşturmasında açığa alınmıştı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meslekten ihraç edilip, haklarında yakalama kararı çıkartıldı. İBDA-C davasının savcısı olan Celal Kara ise firari. Yine aynı davanın mahkeme başkanı Metin Özçelik, mahkeme üyeleri Mehmet Ekinci ve Birol Bilen de 15 Temmuz sonrası önce açığa alındı, ardından tutuklandı.

SA3476/KY37-AZ118: MOODY’S: Asıl Savaş Yeni Başladı, Uyanık Olun...

"Bilmedikleri, anlayamadıkları bir konu var: Bu millet, gerektiğinde ayağına çarık giyer, direnir."


Dünyayı yöneten “küreselci güçler” için gezegenimiz yuvarlak değil, üçgendir. Merak eden, 15 Temmuz hain saldırısının sembolü haline gelen 1 ABD Doları’nın arkasındaki piramide bakabilir. Kişisel ve ulusal çabalarınızla o piramidin bir yerlerinde yer alabilirsiniz ama, en tepesinde asılı duran ve gözü barındıran nokta, sanayi devriminden bu yana insanlığı kontrol altında tutma gayretindeki bir-kaç ailenin elindedir.

O aileler, şimdi, hepimizin ulus devletlerimizden vaz geçmesini, ata topraklarımızda, ellerinde muazzam nakit biriktirmiş şirketlerin kölesi olmamızı istiyorlar.

SA3475/KY33-YO134: Pantolonu Hep Ütülü Darbeci…

"56 yıllık darbe tarihimizde darbecilerin önceden anlaştıkları siyasi kanatlarını görmedik, ama her darbeden sonra o darbenin siyasi kanadı olmaya talip fırsatçılar çok görüldü."


15 Ağustos 1964 günü  Başbakan İsmet İnönü Britanya’dan gelen bir mektup aldı. Mektubu gönderen İngiliz düşünür Bertrand Russell’dı. Russell, Başbakan İnönü’nden hapisteki iki kişiyi affetmesini istiyordu; Albay Talat Aydemir ve Prof. Dr. Perihan Çambel. 

Russell, 22 Şubat 1962’den sonra, 21 Mayıs 1963’te bir darbe girişiminde daha bulunduğu için 17 gün önce idam edilen Aydemir için geç kalmıştı. Zaten çok muhtemelen bu mektubu yazmasının sebebi Prof. Çambel’di.

SA3474/KY36-CK107: Ahlaki Üstünlük Ele Geçerken...

"15 Temmuz sonrası Türkiye'nin ele geçirdiği ahlaki üstünlüğü kalıcı ve sürdürebilir hâle getirmek için akıllıca dizayn edilmiş stratejilere ihtiyaç var. Türkiye'nin "soft power" alanını geliştirmesi gerekiyor."


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bundan önceki ABD gezisi Washington'a Mart ayında gerçekleşmişti. Bu geziden bir hafta önce ABD'nin önemli bir düşünce kuruluşunda Türkiye konusunda bir konuşma yapmak için Washington'daydım.

Türkiye'ye dair algı korkutucuydu. Demokrat'ından Cumhuriyet'çisine ağız birliği etmişçesine Türkiye'de bir diktatörlük olduğu tezini papağan gibi tekrarlıyorlardı. FETÖ'nün Türkiye aleyhine yaptığı propaganda her görüşte karşılık buluyordu. Türkiye hakkında çizilen bu resme itiraz eden kişilerin sesleri tamamen susturulmaya çalışıyordu. Benim konuşma yapacağım kuruma aslında tek işi FETÖ propagandası ve operasyonu yapmak olan gazeteci kılığındaki gazeteciler baskı yapmış, aleyhimde bir itibarsızlaştırma propagandası başlatmışlardı.

27 Eylül 2016 Salı

SA3473/SD534: "güç, iyinindir sonsuza dek!" /27.01.2006/ 436. patika


...karanlık emelleri olanlara kayıtsız kalmamışlığın katı/koyu rengi adına ve sert bir kaya kadar sabit/tavizsiz duruşlarla baktığımız yerde gördüklerimiz sıkıştırır bizi....
...hani o tüm yoksulların ve tüm mağdurların haklarına binen haksızlıklara ve o haksızlıkların fâillerine karşı içinizden yükselen tüm kızgınlıkların gür sesi adına yani...
...en katı tutumları takınmış yüzünüz ve gök gürültüsünden daha çetin şiddette yerinizden fırlayarak çıkardığınız sesleri toplayarak üstelik...
...o vakit toplam gücün hızıyla kazandığınız o karşı durulmaz ivme size inanılmaz bir engelsizlik hâli verir...
...siz, o hâlde...
...o hâlde görürsünüz, ama daha sakince... birdenbire...

SA3472/SD533: Telveler 15

"İnsan sadece kaybedip kaybetmediğini bilebilir. Ve gerçekte bunun dışında bildiği her şey çoklukta hiçtir."


Sevgili genç adam... sana selâm olsun!

İçinde birikenleri bekle!

Doğan her insan gibi gününü bekle!

Ama ve ancak küpünü doldur bilgiyle; hiç ama hiç gerisinde kalma hüzünlerinin...

SA3471/SD532: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 115 (01-05 Mart 2013)

“Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)



(01-05 Mart 2013)  (663 Tweet)

5 Mart
56.454. Orada mıydın İsmet Bey?

5 Mart
Sadece bir suikast olarak kalacaktı benim tahminime göre ama öldürüldü. Hazırlıklar tahmin ediyorum ki bu istikmetteydi.” demiş..

5 Mart
İsmet Özel: " Hrant Dink öldürülmeyecekti. "

26 Eylül 2016 Pazartesi

SA3470/KY1-CÇ309: Kumpas/ Roman - Bölüm IV-8

"Bu hekat ölümü, ölümleri kutlayan değil yaşamayı ve yaşatmayı seçenlerin hekatıdır. Bu hekat bir dirilişin sessiz çağıltısıdır."


Bölüm Dört
-8-


Serdar Akkuş gözlerine inanamamıştı. İnanılır gibi değildi. Renk vermeden bu evden çıkabilirse müthiş bilgilerle çıkmış olacaktı. Sinirli asabi bir halete bürünürse renk vermezdi. Bunun yolu da satranç karşılaşmasında alınacak bir yenilgiden geçiyordu. Her zamanki gibi güçsüz hamlelerle başlamayacaktı. Daha cesur hamleler yapacaktı ve o hamleler onu yenilgiye götürecekti, daha cesur hamleler yapmasının nedenini kuşkusuz Fuat geçen haftaki yenilgiye bağlayacaktı. Yine yenilecekti.

SA3469/KY28-ATA212: Anastasiadis’in Dâhiyane(!) Planı

"Teşekkür ederiz Sayın Anastasiadis, biz almayalım."      


KKTC’nin III. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu döneminde Kıbrıs konusunu müzakere yapmamak, masadan kaçmak için elden geleni yapan Anastasiadis, Mustafa Akıncı seçilir seçilmez masadan kaçmaz oldu. 

Dâhiyane, geniş çaplı ve iki ayaklı bir planı var Anastasiadis’in. Bu iki ayaklı planının her ikisini de sonunda kazanacak ki zaten kazanmaya ayarlamış daha ilk baştan. Sonuçta müzakere masasında bir anlaşmaya varmayacak ve 2018 yılının Şubat ayında yapılacak Rum Başkanlık seçimlerine bir kahraman gibi girecek.

SA3468/KY33-YO133: At İzini Kaybetmemek İçin…

"Bütün bu hesaplaşmaların, sonunda herkesin güvende olacağı, hak edenin hak ettiği yere geleceği, kimseye kumpas kurulamayacak, kimsenin medyadan yargısız infaza uğramayacağı, hukukun ve demokrasinin hakim olacağı bir Türkiye için olduğu umudunu korumak herkesin görevidir."


Tam adı “Işık Tarikatı (Fetullahçılık) Raporu’’. 1999 yılı nisan ayında Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ın talimatıyla İstihbarat Şube Müdürü Osman Ak’ın koordinasyonundaki bir ekip tarafından hazırlanan rapor, devlet içindeki en erken FETÖ uyarılarından biri kabul ediliyor.

Ama “Işık Tarikatı” adındaki gibi resmî cehaletler bir tarafa bu raporda Emniyet içindeki Fetullahçılar olarak fişlenen isimler arasına cemaatle ilgisi olmayan pek çok isim de girmişti. O isimlerden Hanefi Avcı, Adil Serdar Saçan gazetelere de düşen listeleri İçişleri Bakanlığı’na şikayet ettiler.  İdari soruşturma kısmı görevden el çektirme cezalarıyla sonuçlandı.

SA3467/KY36-CK106: "Mısır’daki Umutsuzluk Türkiye'de Umut Oldu"

“Türkiye’deki insanların demokrasilerine sahip çıkması ve darbeye karşı mücadelesi umudu yeniden yeşertti. Mısır’dan sonra oluşan travma, insanların bir şey başaramayacağı duygusu ortadan kalktı.”


Sunum

Vaddah Hanfar, el-Cezire markasının mimarı. El-Cezire network’ünü kuran ve uzun yıllar yöneticiliğini yapan Hanfar şu anda Orta Doğu halklarının ekonomik ferah, sosyal özgürlük ve siyasi gelişme hedefi ile kurulan El-Şark Formunun başkanlığını yapıyor. 

Hanfar, Arap dünyasının en başarılı genç liderleri arasında kabul ediliyor. Eş-Şark Forumu ile Avrupa Dış İlişkiler Konseyinin Londra’da düzenlediği darbe girişimi sonrası Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu başlıklı toplantıda konuşma yapan Hanfar ile darbenin Arap dünyasında ve Batı kamuoyunda nasıl algılandığını konuştuk. 

25 Eylül 2016 Pazar

SA3466/KY35-YTK120: Sana da Hayırlı Cumalar…

"Çelik, petrol, dolara bulanmış kana karışmadan ama kendini korumayı da başararak; faizsiz dümensiz bir hayat kurarak; dünyanın ne boynuz ne para üzerinde döndüğüne iman etmeden içten, ne dediğini bilen bir “Hayırlı Cuma'lar” dileyerek."


Sizin de cep telefonlarınıza yağıyor mu sabahtan beri “Cuma'n mübarek olsun”lar… Ayetler, Hadisler eşliğinde bazen görsel bazen sadece metin Cuma kutlamaları.

Müslümanlar sevinç içinde ya da hatırlanma hatırlatma hatırladığını belli etme amacıyla bolca telefon mesajı az sayıda sesli arama çok az ziyaretle Cuma'yı yaşamaya çalışıyor işte. Gün içinde karşılaşanlar, sabah işyerine varınca veya dükkânı açınca birbirine “Hayırlı Cuma'lar” demeyi ihmal etmiyorlar.

SA3465/KY37-AZ117: Rakka-Musul: Ön Cephede Asla!

"NATO’nun tek işi, Avrasya coğrafyasında Rusya ile bilek güreşi yapmak mı?"


Türkiye’nin sınırındaki “tüm terörist unsurlara” karşı başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı’na iç kamuoyundan yüksek destek var. Marjinal bir kesim haricinde kimse, “bizin ne işimiz var Suriye topraklarında” demedi. Sınırdan yaşanılan sızmalar bu ülkeye çok kanlı bir yıl yaşattı, Gaziantep’te yaşanılan düğün katliamı bardağı taşıran son damla oldu. İyi planlanmış, başarılı süren bir harekat. Kamuoyunun dikkati üzerinde, ordusunun, önceden ilan edilmiş 95x45 km’lik alanı terörden temizlemesini, ÖSO ile birlikte fiili bir güvenlikli bölge oluşturmasını bekliyor.

Harekatı dünya da kabullenmiş görünüyor. TSK’nın her açıklamasında altını çizdiği gibi, Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanıyor, kimsenin toprağında gözümüz olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM kürsüsünden tüm dünyaya duyurdu.

24 Eylül 2016 Cumartesi

SA3464/KY27-ŞT62: Ahlâki Bir Hareket… Yeniden…

"Nurettin Topçu’nun vefatının 40. Yılına da denk gelen bu güzel haber ilk adıyla Hareket Dergisi’ni ve sonraki adlandırmayla Fikir ve San’atta Hareket dergisini yeniden gündemimize taşımış durumda."


Düşünce, felsefe, irade, içtimaiyyat, memleket, insan, eğitim, din, dil, ferdiyet, isyan ve hareket… Nurettin Topçu ele almış olduğu bütün meselelere ve bu meselelerle doğrudan ya da dolaylı biçimde ilişkisi olan kavramlara esas itibariyle çok büyük bir ahlâk ekseninden bakmıştır. Denilebilir ki, Topçu’nun canhıraş biçimde üzerinde durduğu en büyük olgu ahlâktır ve onun eserlerinde hem satır aralarında hem de eserin bütününde görüleceği üzere bu memleket için asıl mesele de bu büyük ahlâk meselesidir.

SA3463/KY26-CA81: Kuşakların Payına Düşen İsim ve Sıfatlar

"Sahi kuşak olarak “hakkın hakikileşmesi” doğrultusunda sağlam ve kalıcı sayılabilecek hangi işlere imza attık?"


Her kuşak kendi çağını yüceltir. Her gençlik çağının kendi Filistin’i, Kudüs’ü vardır. Her kuşak orta yaşlarda akarken genç kuşakları yozlaşma eğilimiyle, ideallerini yitirmekle, konformizme teslim olmakla suçlar.  Aslına bakılırsa, orta yaşlarda yol alan kuşaklar olarak hiç bu kadar kötücül olmadığımızı söylerken, kendi gençlik çağlarımızın olumsuz mirasıyla yüzleşmeyi bir kez daha paranteze alırız.  

Dönemleri birbiriyle kıyaslarken, tecrübelerin sunduğu o büyük imkânı ihmal etmek olağanlaşan bir tuhaflık. Sonuçta aynı noktaya ulaşmak için mi sorularımıza cevap arıyoruz? Her kuşak bir diğerinin hatalarını başka bir açıdan işleme hakkını kazanmak için mi başkaldırıyor?

23 Eylül 2016 Cuma

SA3462/TG206: Yeni Dünya Düzeni Tarihi-I

Sonsuz Ark'ın Notu:
Dünya'da her geçen gün artan ahlaksızlık ve katliam setleri Şeytan'ın Krallığı'na ulaşmak isteyenlerin ne kadar ilerlemiş olduklarını kanıtlamaktadır. Bu artık bir realitedir.
Seçkin Deniz, 23.09.2016


A history of the New World Order — Part I

1773 - Mayer Amschel Rothschild en etkili on iki arkadaşını bir araya getirerek kaynaklarını bir havuzda topladıkları takdirde dünyayı yönetebilecekleri konusunda onları ikna etti. Bu toplantı Frankfurt-Almanya’da gerçekleşmişti. Rothschild, arkadaşlarına planlamış olduğu organizasyonu yönetmek için olağanüstü bilgi ve yeteneğe sahip birini bulduğunu söyledi, bu kişi Adam Weishaupt ismini taşımaktaydı.  

SA3461/SD531: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 114 (21-28 Şubat 2013)

“Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)



(21-28 Şubat 2013)  ( 876 Tweet)

28 Şubat
55.791. @SitkiAgrali @MD_sutcuimam Tasavvuf tamamen felsefenin tekniklerini kullanır, sıkışınca da keşfe, yani yalana sığınır

28 Şubat
@SitkiAgrali @MD_sutcuimam tasavvufun uygulamaları var elbete ve hepsi de Kur'an'dan uzaktır

28 Şubat
@SitkiAgrali @MD_sutcuimam sofistleri bilir misin Sıtkı Bey; aslında sufistleirn ilk ataları onlardır ve işleri sadece lak&lak'tır:)

SA3460/KY28-ATA211: Türkiye’nin Durdurulamaz Yükselişi

"İşte bazılarının hiç araştırmadan, kahvehanede duyduklarına dayandırıp gözleri kapalı, insafsızca ve acı acı eleştirdiği Türkiye bu."


İçimizde de, dışımızda da Türkiye’yi eleştirenler çok, ama ağzı olup da Türkiye’yi savunmayanlar, atılan çirkefleri temizlemek için uğraşanlar az. Özellikle de Batı dünyası her fırsat, ortam ve platformda Türkiye’yi itibarsızlaştırmak için elden geleni yapıyor. 

Avrupa Üniversiteler Birliği EAIE’nin (European Association for International Education) İngiltere’nin Liverpool kentinde düzenlediği ve 80 ülkeden 250 üniversitenin katıldığı “Eğitim Fuarı”nın açılış konuşmasında Başkan Zora Howard’ın “Türkiye’de akademisyenlere özgürlük yok ve bu nedenle de Türkiye’den katılım az oldu” diyerek planlanmış ve Türkiye’yi aşağılayıcı bir konuşma yapmasına tepki sadece İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın’dan geldi.  

SA3459/KY36-CK105: Türkiye'de Kadın İstihdamı Düşüyor mu?

"Son 10 yıllık gelişime bakıldığında, erkek çalışan sayısı ortalama yıllık %2.2 artarken kadın çalışan sayısı %5,4 oranında artıyor."


Özellikle uluslararası medyada ve akademide yaygın kullanılan bir argüman var: Türkiye'de son on yıllarda kadın istihdamı düşüyor...

Bu elbette AK Parti iktidarına yönelik oryantalist bir yaklaşımı da içinde barındıran bir analiz olarak değişik zamanlarda ısıtılıp yeniden tekrarlanıyor. Kadın istihdamı düşüyor argümanı “İslamcı” bir partinin iktidarında kadınların ezildiği algısını oluşturmak için epey kullanışlı oluyor.

22 Eylül 2016 Perşembe

SA3458/KY1-CÇ308: Düşlerin İsyanı/ Roman-Bölüm 8-V

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

"
"Ayıbımı yüzüme karşı söyleyen bana zulüm etmemiş,
 aksine bana bir armağan getirmiş demektir."
Ferideddin-i Attar

Bölüm Sekiz
-V-

Şehrinaz, tülleşen hüznün çizgileri yüzünde, saçları rüzgarda savrulan bir kadın kılığında bana akşam gördüğü rüyadan çok korktuğunu anlatırken, olacağı buydu, dedim, sonunda Çinli’nin senaryoda görünmesi kadar olağan bir şeyin olmayacağı resmiyet kazandı.. gayet soğuk kanlı onu dinler gibi görünsem de aklım hep o kadındaydı. 

Hem sonra Cemşid Ulu’nun adına 'Çinli Formasyonu’ dolduran insandım.. adımı yazdım, işimin çok acele olduğunu ima ederek Mahi Azadecuy'e bakmayı da unutmadım, Kiyanüs yüzüme bakıyordu, savaş oyunlarında nerede kaldığımızı benden çok o merak ediyordu.. 

SA3457/KY35-YTK119: Türkmen’le Kürt’ün Kapışması

"ABD, rejim askerlerini kimsenin akıl sır erdiremediği büyük bir “yanlışlıkla” mı vurmuştu?"


Ege'nin denize çok da yakın olmayan bir kasabasında karşı karşıya geldi iki grup. Hafiften ölçtüler önce birbirlerini uzaktan uzağa. Sonra yerlerini aldı taraflar.

Gerginlik büyüyecekti belli ki. Kasabanın asıl yerlileri, çoğu kendileri de Türkmen kökenli olsalar bile sonradan buraya yerleşmiş kaç yıllık komşuları olan Kürtlerden yanaydı belli ki, hepsi onların tarafında kümelendi.

SA3456/KY49-İTIĞLI14: Omo Vadisi Bir Medeniyettir

"Omo Vadisi’ne geldiğinizde kendinizi bir anda tarih dışında bulabilirsiniz. Yaklaşık 100 kabilenin yaşadığı bölgedeki insanlar Batı medeniyetinin ürettiği araç ve gereçleri kullanmıyor. Bir tek şey istisna; otomatik silahlar."


Batılıların modern dışı toplumlara dikte etmeye çalıştığı bir düşünce var; Kendilerince iptidai kabul ettikleri toplulukların bir kültürünün, medeniyetinin olmadığı. Halbuki en fazla kültürel zenginliğe sahip topluluklar Afrika’da yaşar. Afrika’da her topluluk ayrı bir kültürel bir zenginliktir. Fakat Batılılar kültürel ve fiziki antropoloji arasında sıkışıp kaldıkları için bu gerçeği görmezler.

Sadece Etiyopya’da 80’den fazla dil konuşuluyor. Yıllardır Batı medeniyetinin uyguladığı kültürel baskılara rağmen bu diller hayatta kalmaya devam ediyor. Teknolojinin enstrümanları bu gerçeklik karşısında şimdilik çaresiz. Gelecek günlerde bu kültürel çeşitlilik yeni bir medeniyetin doğmasına yol açar mı bilmiyoruz ama gördüğümüz kültürün sınır tanımadığıdır.

SA3455/KY26-CA80: Puslu Havalar

"Bir sebeple nefret ettiği kişinin ayağını kaydırmak için onu FETÖ’yle ilişkilendirenlerin suçu darbecilikten hafif değil. Ne de olsa başarısız darbenin bir umudu hatta ikinci aşaması, toplumsal kaos oluşturmak."


İki bayram arasında ne çok şey yaşadık! Şehit aileleri bu bayrama mahzun, ama elbette gurur hissiyle girdiler. Bir darbe girişimi Türkiye’de ilk kez yenilgiye uğratıldı, üstelik işgal girişiminden farksız olduğu halde.

Gelgelelim Macbeth’in üç cadısı iş başında yine. “İyi kötüdür, kötü de iyi / Siste pis havada buluşalım.” Maruz kaldığımız işgal denemesinde rol oynadığı gerekçesiyle bazen bir isim öne sürülüyor, aklımız karışıyor ve galiba zaten aklımız karışsın isteniyor. Gizli ittifaklar var mıydı, kim tam olarak kimdi, aslında çok güvendiğimiz kimi isimler de bildiğimizden farklı mıymış… Bu şekilde bir şayia ortamı oluşturulmasına izin vermemek gerekiyor. Bunun için de yargı süreçlerinin üst kurullarca denetlenmesi bir çözüm olabilir. 

21 Eylül 2016 Çarşamba

SA3454/KY38-SevDur27: İslami STK’lar Gençliğin Ruhunu Yakalayamıyor

"Fiberoptik internet bağlantısıyla kankileriyle iletişim kuran, 4.5 G internet hızı ile tramvayda Yusufpaşa’dan Laleli’ye giderken sevdiği sanatçının Periscope’tan yaptığı canlı yayına emojilerle ifade bırakan bir nesil ile karşı karşıyayız."


"Büyüklerimiz, anne ve babalarımız ideallerine ulaşabilmek için iğne ile kuyu kazar gibi çalıştılar ve günümüz gençlerinden de benzer bir çalışma bekliyorlar."
Takdim

Dışarıdan etkilenmeye en çok müsait oldukları çağlarda gençleri kimin ellerine teslim ediyoruz? İslami STK’lar gençlerle yeterince ilgilenebiliyor mu?  Plan, program ve aktiviteler hazırlansa da, gençlere ne istedikleri soruluyor mu? Neden çocuklarımız belli bir yaşa kadar dini öğretilere açık oluyor da, gençlik çağına geldiklerinde uzaklaşıyor? Tam da yaz dönemine girmişken, çocuklarımıza din eğitimi için yaz kursları bakarken, bu soruları gençlerle etkileşim halinde olan ve onların ne istediklerini gözlemleyen uzmanlara sorduk. 

SA3453/KY37-AZ116: Uyarıyorum, O Saldırganı Mutlaka Bulun!..

"15 Temmuz’da işgal amaçlı bir ihaneti püskürten kent orta tabakası evine çekildi, ama soruları/beklentileri çok fazla..."


Umarım, bu yazının yayına gireceği 48 saat içinde güvenlik güçleri titiz çalışır, otobüste şortlu bir kadını tekmeleyen o saldırganı bulmuş olurlar. Bulunmuş olsa bile yazıyı ve başlığını değiştirmeye niyetim yok, çünkü anlatmak istediğim bu tür “kendiliğinden” görülen bir olaydan yola çıkarak bu ülkenin fikri ne olursa olsun “vatanseverlerini” uyarmaktır...

Başbakan Yıldırım, son açıklamasında “15 Temmuz ruhu”ndan söz etti, haklıdır, o ruh, ülkenin başına gelen büyük bir belayı püskürtmemizin ruhudur ama, o ruh aynı zamanda, binbir türlü hile ile üzerimize gelen emperyalist ile yerli işbirlikçisinin de bir numaralı hedefidir...

SA3452/KY33-YO132: 55 Yıl Sonra Kazılan Tünel

"Esas cevap ise; denizin altından tünel kazıp Başbakanlarını kurtarma planları yapmış o “şebeke”nin torunları tarafından 55 yıl sonra Boğaz’ın üzerine kurulmuş köprülerde, meydanlarda, Meclis’in önünde verildi..."


27 Mayıs darbesinden sonra, aralarında Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de bulunduğu Demokrat Partililerin yargılanmasına Yassıada’da başlanmıştır. Millî Emniyet Hizmetleri’nin başındaki Ziya Selışık, kalın bir dosyayla Millî Birlik Komitesi Devlet Güvenlik Örgütleri sorumlusu Orhan Kabibay’ın odasına girer.

Dosyada MİT ajanları tarafından hazırlanmış bir rapor vardır. Rapora göre bir şebeke Kumkapı’dan Yassıada’ya deniz altından tünel kazarak Demokrat Partilileri kaçırma planları yapmaktadır! Kabibay, müsteşarı “Şimdilik bir işlem yapmayalım ama raporu saklayalım. İleride İstanbul trafiğine bir çözüm getirmek amacıyla Boğaz’ı birleştirmek için bir tünel yapmak gerekirse bu listedeki isimlerden yararlanabiliriz” diyerek espriyle gönderir, raporu da kasasına koyar...

SA3451/KY36-CK104: "Yenikapı Ruhu" Üzerinde Toplumsal Mutabakat

"Türkiye'de son birkaç yıldır fazlasıyla kullanılan “kutuplaşıyoruz” endişesini bir yerde boşa çıkaran veriler sunuyor bu çalışma."


Araştırma şirketi Pollmark, 15 Temmuz darbe girişimine dair Türkiye genelinde bir araştırma gerçekleştirmiş. Anket 3 bin kişiyle yapılan bir araştırmaya dayanıyor. Anketin sonuçları Türkiye'de darbe sonrası oluşan psikolojiye ve siyasi eğilimlere yönelik önemli bir veri sağlıyor.

Darbe teşebbüsüne ilişkin Türk seçmeninin refleksi ortak. "15 Temmuz darbe girişimini TSK içindeki Fetullah Gülen'e bağlı bir grubun yaptığı söylenmektedir. Siz buna katılıyor musunuz?" sorusuna %88.2 evet cevabı veriliyor.

20 Eylül 2016 Salı

SA3450/SD530: Sonsuz Ark’ta Müslüman Bir Minimalist; Cihan Aktaş

"Cihan Aktaş, doğru diye sırtı sıvazlanan çoğunluk algısının içindeki yanlışlara işaret ederek muhtemel bir aldanmaya karşı uyarıcı oluyor kimi zaman ve çoğunluk doğasının standart hışmına uğruyor tarihin her katmanında olduğu gibi."


Bir kişiye, nesneye, olguya, olaya ya da kavrama baktığınızda, baktığınız yerin, baktığınız açının ve baktığınız zamanın ve niyetinizin düşüncelerinizi net olarak değiştiren ve yönlendiren dört temel vektör olduğunu anlarsınız. Bunun farkında olarak yaptığınız bir değerlendirme ya da kritik bu dört temel vektör bir arada olmadan sadece niyete bağlı olarak yaptığınız bir analiz elbette doğru yansıtmak açısından farklı değerlere sahip olacaktır. Bu sebeple Cihan Aktaş gibi özgeçmişinde bir kitap külliyatı bulunan bir yazara bakarken yapacağınız en sağlıklı değerlendirme elbette dört temel vektörle yapacağınız bir işçilik olacaktır.

SA3449/SD529: "sonsuz ardıllı yükler" /28.01.2006/ 437. patika


...geri...
...aklın gerisi...
...aklınıza gelecek olan şeylerin durduğu yer...
...hafızâ besbelli...
...hemen sarınıp ısındığınız tozlu raflar...
...görünce bir muhabbetle sevindiğiniz, gerildiğiniz mâzî...
...görülesi heyecan... heyecan.
...iyi de, tüm bunların içinde kötülüklere bez bağlamış, onları kutsamış olanların geriye bakışları da aynı mıdır?...
...onlar geriye dönüp baktıklarında 'yaşama istekleri'nde değişme oluyor mu acaba?...
...pişmanlığın verdiği ağır bir içsel baskı hâsıl oluyor mudur?...

SA3448/SD528: Telveler 14

"Ne olur her zaman kendiniz kalabilseniz?"


Satırların başlangıcı fikirlerin başlangıcını yansıtır...

Aynı zamanda, aynı yerkürede aynı değişimleri yaşamak sıradandır muhakkak; 'başkaları'nın hissettikleriyle sizin hissettikleriniz arasında hiçbir fark yoktur...

Fakat tepkileriniz farklıdır; sizi ayrıcalıklı kılan da tepkilerinizdir... Tabi, tepkilerin kaynağı hislerdir; ancak tepkilerinizi yönlendiren de iradeniz ve bilgi birikiminizdir...

SA3447/SD527: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 113 (17-20 Şubat 2013)

“Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)


(17-20 Şubat 2013)  ( 427 Tweet)

20 Şubat
54.915. @zahiralem bakmak isterseniz:) seckindeniz.blogspot.com/2011/09/97-ana…

20 Şubat
@zahiralem ben gençlerin çok geniş düşünmelerini istiyorum ve sabırlı olmalarını... okumalarını, araştırmalarını...

19 Eylül 2016 Pazartesi

SA3446/KY28-ATA210: Rumların Müzakerelerden Beklentisi Çok Yüksek

"Rumlar arasında bazı deneyimli kişiler müzakerelerin nereye doğru gittiğinin ve sonucunun ne olacağının farkına yeni yeni varmaya başladılar."


Hiçbir Rum siyasinin veya da emekli olmuş Rum politikacının, Kıbrıs konusunda sürmekte olan müzakerelerin önünün açılması veya sonuca gitmesi veya da “Biz de fedakarlıkta bulunalım” düşüncesi ile “Güzelyurt’u, eski ismi ile Omorfo’yu almasak da olur” dediğini duymadım. Bırakın söylemeyi veya teşbih yapmayı, böylesi bir imada bile bulunmadılar bu güne değin. 

Rumlara göre müzakerelerin sonucu ne olursa olsun illaki Güzelyurt kendilerine iade edilecek. Edilmezse böylesi bir anlaşmaya karşı çıkacaklarmış ve AB’nin bir gün müdahale ederek KKTC sınırları içinde kalan topraklarının kendilerine geri vermesini bekleyeceklermiş.

SA3445/ÇY10-AÖ24: Ağladı Kadın

"Sustu kadın, adama 'mutsuz son'lu bir roman okur gibi, sustu."


"Ağlama!" dedi 'adam' gözlerinden papatyalar düşen 'kadın'a. "Her başlangıcın bir sonu var ve her son bir başlangıç içindir, unutma!" diye fısıldadı.

Dışarıda sonbahar yağmurları yağarken, rüzgar gazelleri başka diyarlara uçururken. Ağladı kadın, gözyaşlarını yağmura ısmarladı. Dillerine zincir vurdu, sustu..

SA3444/KY1-CÇ307: Kumpas/ Roman - Bölüm IV-7

"Bu hekat ölümü, ölümleri kutlayan değil yaşamayı ve yaşatmayı seçenlerin hekatıdır. Bu hekat bir dirilişin sessiz çağıltısıdır."


Bölüm Dört
-7-

Serdar Akkuş bir şey dediyse mutlaka o şey incelenmeli, o istenen yapılmalıydı, hele de referans Umur Tılsım ise. Kaan Ardıç bunu çok iyi biliyordu. Mesai bitiminde kimseye haber vermeden kentin varoşlarına doğru bir taksiyle yol alıyordu. 

Şoför, “Bakırcılar çarşısı bu saatte kapalı olur beyim!” demişti. Kaan da, “O muhitte mi oturuyorsun? Kahve de kapanıyor mu?” diye yanıtlamıştı. 

SA3443/KY33-YO131: Pardon, O Darbeyi Biz Yapmıştık 5

"60 yıl sonra CIA..."


Yağmacıların ateşe verdiği Musaddık’ın evinin önünde devrik Başbakan’ın buzdolabı 35 dolara satılırken, bir araba  Tahran’daki ABD büyükelçiliğine geldi. İçinden yeni Başbakan Zahidi’nin oğlu Erdeşir Zahidi çıktı. Havuz başında darbe kutlamalarının sürdüğü elçilik binasında Büyükelçi Henderson, Kermit Roosevelt ve Erdeşir kadehlerini zaferleri için kaldırdılar. Daha sonra Erdeşir Roosevelt’i arabasına alıp başka bir partiye götürdü. 

Burası General Zahidi’nin üssü olan Subay Kulübü’ydü. Zahidi, askerlerin doldurduğu kulüpte kalabalığa Roosevelt’i anons etti. Ajan Roosvelt Erdeşir’in çevirdiği kısa bir konuşma yaptı:

18 Eylül 2016 Pazar

SA3442/KY1-CÇ306: Dil Savaşlarına Bir Girizgâh

"İşbu soysuz-sopsuz ve dahi zihinsel kuraklık karşılığı “Aydın” kelimesinin soy şeceresine bakmam gerekti. Zira ben muharririmiz gibi her şeye zihnen vakıf değilim, her şey hafızamda, ezberimde değil. Mesela “Aydın” kelimesi muharririmizce uyduruk ve bu uyduruk kelime de “Mütefekkir” karşılığı kullanılıyor. "


İdrakinde bulunduğumuz şu Ulvi Şehr’de böyle kitabın ortasından başlanmış ve dahi meseleyi bütün cihetleriyle halletmiş bir tahrirle karşılaşınca doğrusu hâzdan ne yapacağımı şaşırdım. İçtimâi tezelzülümüzün esbabı muciblerini mi görmedim, ferdi inkirazımızın menşeine mi duhul etmedim.. bahusus bunlar vücud buldu, vücud bulmasına buldu da zihni münbit içre oluşumuza dair daha ne delaile ihtiyaç olunduğunu tam manasiyle kesbedemedik.

Hattı zatında mezkur tahrire ilk evvel tabir tahrir eden bir kardeşimiz meseleye itiraz ederken zımnen neyin ne olması gerektiğine “Aydın: Münevver” diyerek işaret buyurmuşlar ise de muharririmiz “Ben tahrir eyledim oldu! Ve dahi böyle olacak!” itirazıyla işaret olunan cihete dönüp bakılmamasını ibraz etmiş ve engin selahiyet ve malumat ile meseleye nokta koymuştur. 

SA3441/KY25-NO64: İzmir'in Kavakları, Pardon Güzel İnsanları

Birisi söylemişti: “Neden hayatında hiç görmediğin insanları görmek için o kadar kilometre yapıyorsun?” diye. Gayet basit. Ben ortak noktalarımızın farklılıklarımızdan daha fazla olduğuna inanıyorum.


Malûm dün tarihi İzmir Kongre'sini, pardon buluşmasını gerçekleştirdik. Her ne kadar sevgili Muhtarımız Mehmet Demirkapı ve Hülya Ö. Demirkapı ve dahi Nazmi Şaşmaztin Kardeşimiz mevcutlu ve mazaretli katılamasalar bile onların ve dahi aramızda olmayan dostların kulaklarını çınlattık.

Ressam Abdulmecit Kardeşimden başlamak istiyorum. Daha telefon görüşmemizde anladım ki; bu adam, adam gibi bir adam! Bir samimiyet abidesi. “Senin için misafirleri gönderir ama mutlaka gelirim” dediğinde eridim zaten. Bir de sevgili yengemi yanında getirmez mi? İşte budur dedim. Yengem bir dünya iyisi, güler yüzlü, vakur tam bir Osmanlı Anası. Kadınlarımızı hayattan dışlamamız gerektiğini bir kez daha anlattı bize Abdülmecid Kardeşim sağolsun…

SA3440/KY35-YTK118: Tarihimiz Coğrafyamız

"İnşallah yaklaşan yeni kaos düzeninin bu türbülansında ayağı yere sağlam basan, kendi tecrübesini gözardı etmeyen, tutamağını bilen bir arada bir millet gibi durur ve bunu da aşarız."


Kuzey Kore artık nükleer denemelerle ciddi depremler oluşturmaya başlamış.

Sonra ne yapacağı belirsizleşiyormuş gittikçe.

Pasifik'te beklenen kapışmanın parçası mı belli değil, ama ABD iki nükleer silah yüklü uçakla Güney Kore semalarında görünüp Pyongyang'a gözdağı vermiş.

Hatta Seul de nükleer saldırıya dair ilk belirtide Kuzey Kore liderini sığındığı yerde öldürecek bir saldırı yapacağını belirterek tepki göstermiş.

Seçkin Deniz Twitter Akışı