11 Mayıs 2016 Çarşamba

SA2879/KY38-SevDur9: Meslek Odası mı, Örgüt Merkezi mi?

"Sadece mesleği ilgilendiren değil, her konuda fikir beyan eden, yeri geldiğinde terör örgütlerine bile destek olan meslek odalarının seçilmiş hükümete balans ayarı yaptığı günlerin sonuna gelmiş bulunuyoruz."


Takdim:

27 Mayıs darbecileri tarafından kurulan meslek odaları, o günden bu yana vesayet sistemi gibi çalışıyor. Sol grupların hegemonyasında olan odaların seçim sistemleri demokrasiyle bağdaşmıyor. Milletvekilleri genel seçimleri gündeme geldiğinde, demokrasi adına barajın düşürülmesini talep ettiklerini söyleyen meslek odaları, kendi seçimleri söz konusu olduğunda yüzde elli baraj ve çarşaf liste uygulamasından taviz vermiyor. 

Oda yönetimleri yeniden seçilmek için 60 yıl önce kendilerine verilen imkanları kullanmaktan çekinmiyor. Yüzde 40’lara kadar oy alan muhalefet yönetimde hiçbir şekilde temsil edilmiyor. Denetlenemez bir yapıya sahip odaların, üyelerinden topladıkları aidatları ne yaptıkları da merak konusu. Öte yandan mesleği geliştirmek, meslektaşlarının hakkını korumak yerine, ideolojik meselelerle günlerini geçiren meslek odalarının mücadele alanlarını seçilmiş hükümetlere muhalif olmak üzerine kurmaları, bu mesleği layıkıyla icra etmek isteyen meslektaşlarını çileden çıkarıyor.

Masaya bile fiyat biçtiler

Ülkede yapılan mega projelere dava açmakla ünlenen Mimarlar Odası, Cumhurbaşkanlığı külliyesindeki masaya bile fiyat biçmişti. Masanın sunta olduğu açıklanınca da, “örtünün altındakini nasıl görelim, şaşalı bir masa sanmıştık” diye de akıllara ziyan açıklamalarda bulunmuştu. 

Gezi eylemleri sırasında da Üçüncü köprü, Kanal İstanbul, Üçüncü havaalanı gibi projelerin durdurulması talebi yine Mimarlar Odası’nın başının altından çıktı. TMMOB’nin akılda kalan tek bir projesi yokken, İstanbul ve Ankara gibi belediyelerin kamuoyu faydasına yaptıkları her işe taş koymaya çalışmaları, dava üstüne dava açmaları, kime hizmet ettikleri sorusunu akıllara getiriyor. 

Sadece mesleği ilgilendiren değil, her konuda fikir beyan eden, yeri geldiğinde terör örgütlerine bile destek olan meslek odalarının seçilmiş hükümete balans ayarı yaptığı günlerin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Geçenlerde Cumhurbaşkanı’nın oda seçimlerinde değişikliğe gidilmesi gerektiği sözüyle, gözler meslek odalarının adaletsiz seçim sistemlerine çevrildi. 

Neden hep sol gruplar meslek odalarındaki seçimleri kazanıyor? Kazanamayan fakat yüzde 40 gibi yüksek oylar alan muhalif gruplar oda yönetimlerinde neden temsil edilmiyor? 13 yıldır iktidarda olan muhafazakar kesim, oda seçimlerinde neden başarılı olamıyor? Meslek odalarının asli görevleri ne? Bu soruların cevaplarını, meslek odalarına üye olan, seçimlerde çalışan ve muhafazakar gruptan adaylık yapmış kişilerle tartıştık.

kjhug

Ünal Akgül (İHE Genel Müdür Yardımcısı): Karşı görüşten hiç kimse temsil edilmiyor

Oda seçimlerinin demokratik olmadığını söyleyen Ünal Akgül, seçime katılım oranının da çok düşük olduğunu belirtiyor. Oda yönetimlerinin bunu fazlasıyla kanıksadığını, 3000 civarında mesaj atarak genel kurula davet ettikleri üyeler için 100-150 kişilik bir salon kiraladıklarını ifade eden Akgül, şunları ilave ediyor: 

“Seçilen oda yönetimleri bir sonraki seçime kadar sanki kapalı devre yayın yapan kurumlar gibi davranıyor. Farklı görüşlerde olan üyelerin görüşlerine başvurulmuyor. Meslektaşlarının problemleri ile ilgilenmiyor. Kendilerini direkt ilgilendirmeyen başka ideolojik gündemlerle günlerini geçiriyorlar. TMMOB’de mevzuatı gereği nisbi temsil sistemi yok. Bu mevzuatın biran önce değişip herkesin aldığı oy oranlarında temsil edilmesi gerekir.  Bu kadar gayri demokratik, gayri hukuki, gayri insani sistem olabilir mi? Karşı görüşten hiç kimsenin temsil edilmediği, bir meslek örgütü olabilir mi? Ocak 2016’da yapılan İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası seçiminde yeni bir liste çıkararak girdiğimiz seçimlerde, İstanbul Ziraat Mühendisleri Platformu olarak kullanılan oyların yaklaşık %40’nı almamıza rağmen, grubumuz bir kişiyle bile temsil edilememiştir.”

Dr. Ahmet Özdemir (Hayat Vakfı Başkanı): Seçimler demokratik, bireyler değil

Mükerrer defalar tabip odası başkan adayı olan Ahmet Özdemir, meslek odalarının eski zamanlardan beri medeniyet havzamızın ürettiği kadim sivil toplum örgütlenmesinden olduğunu söylüyor. Asli görevlerini ve seçimlerdeki adaletsizliği şu ifadelerle anlatıyor: 

“Asli işlevleri meslek etiğinin ortaya konması ve sürdürülmesi ile bu temelde mensuplarının sicillerinin takibi ve aşkıncı tavır veya uygulamalarda yaptırım uygulamaktır. Yönetimlerinin seçimleri bazıları iki, bazıları dört yılda bir yapılıyor. Bu kurumların yapısı gereği grupların (partiler gibi) seçimi değil, doğrudan insanların seçimi şeklindedir. Ancak anahtar listeler şeklinde sunulan grup listeleri seçimi belirliyor. Seçimler genelde demokratik çerçevede yapıldığı halde ülkemizdeki bireylerin zihni ve fikri duruşları demokratik olmadığı için seçim sonrasındaki uygulamalarda tüm üyelerin haklarının savunulması mümkün olmuyor. Seçimlere katılım oranı da yeterli düzeyde değil. Gerek etik yaklaşımların toplumsal duyarlılıkta karşılık bulmaması, gerek genel siyasetin içinde odaların yeterince değer bulmaması, gerekse sicil takiplerinin işlevsel sonuçlarının ortaya konamaması neticesinde odaların sadece rüsum ve aidat toplayan kurumlar haline getirilmişliği seçimlere ilgisizliğin sebeplerindendir. Bugün oda yönetimlerinde genellikle sol düşüncenin hakim olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi bu kadroların örgütlü çalışmaya ve gruplar arası çatışmalar sürerken bile azınlık bilinciyle işbirliğine yatkın duruşlarıdır. Ayrıca yüksekokul mezunlarının arasındaki sol düşünenlerinin yoğunluğu da bir başka nedendir. Sol dışı düşünce grupları da son yirmi yıldır odalara ilgi gösterip seçimlere aktif katılım göstermeye çalışıyor. Ancak demografik varlıklarının yetersizliği kadar meslektaşlarına kendilerini destekletecek fikri yeterliliğe henüz ulaşamadılar.”

Gürkan Özensoy (2012 yılı Makine Mühendisleri Odası Başkan Adayı): Bahanelerle üyelerin oyu engelleniyor

Meslek odaları mesleğin ilerlemesi, yükselmesi ve gelişmesini sağlamak; mesleğin onur ve çıkarlarını korumak, bütün elemanların mesleklerine göre gerekli düzeye çıkmaları ile birlikte ücret politikasını da yönetmek olarak kurulduğunu söyleyen Gürkan Özensoy, oda seçimlerine gereken özenin gösterilmediğini şu ifadelerle anlatıyor: 

“Türkiye açısından çok önemli olan bu kurumlar sadece kendi çalışanları-temsilcilikleri-akademik ve sanayi alanındaki eğitimcileri ile adeta para basan bir kurum hüviyeti ile sadece fraksiyon gruplarının hakimiyetinde bu günlere kadar gelmiş ve her tür devlet aleyhine çalışmaların içerisinde bizzat olmuşlardır. Özellikle  TMMOB-BARO ve Tabipler Odası seçimleri  Türkiye açısından oldukça önemli seçimlerdir. Buralarda da  zaman zaman muhafazakarların kısmi başarıları olmuşsa da belirli fraksiyonlara sahip kişilerin elinden bir türlü alınamamıştır. Belki de alınması istenmemiştir, çünkü yıllardır sağ diye nitelendirilen yerel yönetimlere sahip fikir partileri bir mühendislik çalışması yaparak rahat bir şekilde alabilme imkanına sahip iken, bu konuya yeterince eğilmeyip, önemsemediğinden bir türlü başarılı olunamıyor. Her yıl aynı hezimete uğramaktansa kazanmayı hedef almamızın siyasilerden ve çalışmaktan geçtiğini söylemeye çalışıyorum. Zaten oda seçimleri Mali Müşavirler nisbi temsil diğerleri ise adil olmayan bir seçim ile gerçekleştiriliyor, ayrıca ilgi ve alakasızlıktan ciddi sayıda üyeler ise çeşitli bahaneler ile oy kullandırılmıyor. Böyle olunca da seçilen yönetimler kimi odalarda %10 kimilerinde ise %40 ile seçiliyor, oy kullanmayan muhafazakarlar da çok umursamıyor.”

Mehmet Kürşat Çapar (2016 Elektrik Mühendisleri Odası Adayı): Merkeze aşırı bağlı despotik bir yapı

EMO, Birlikte Değişim Grubunun 2016 yılı adayı olan Mehmet Kürşat Çapar, özellikle şube yönetimlerinin belirlendiği seçimlerde tüm üyelere oy kullanma hakkının tanınmasının demokratik bir uygulama olduğunu söyleyerek şunları ilave ediyor: 

“Seçimlere katılan ve hali hazırda yönetimde olmayan adayların üye bilgilerine erişememesi, iletişim bilgilerini temin edememesi gibi kısıtlar yüzünden propaganda süreçleri adaletsiz yürüyor. Ayrıca seçimler sonucunda tek bir liste yönetimde söz sahibi oluyor ve kaybeden adaylar hiçbir şekilde yönetimde temsil imkanı bulamıyor. Bu durum yasadan kaynaklanan bir sonuçtur. Değişiklik için yasal düzenleme gerekiyor. Oda seçimleri ile alakalı asıl handikap ise üyelerin oyları ile seçilen şube yönetimlerinin tüzel kişilik olarak merkeze aşırı bağlı olması ve eğer merkez ile ters düşen bir ekipse şube yönetiminde sıkıntılar yaşanmasıdır. Bazı durumlarda mevzuattaki maddeler kullanılarak şube yönetimleri merkez tarafından feshedilmekte veya haciz ve benzeri baskı araçları ile şubeler iş yapamaz hale getirilmektedirler. İşleyişteki bu aksaklık seçimin adil olup olmamasından bağımsız olarak, yapının despotik olmasına sebep olmaktadır.” Oda seçimlerinde katılımın odaya kayıtlı olmayan mühendisler de dikkate alındığında yüzde on mertebesine gerilediğini söyleyen Çapar, katılımın düşük olmasının sebeplerini şöyle açıklıyor: “Katılımın düşük olması, odaların paydaşlarına bir şey sağlamaktan uzak ve belirli ideolojik yaklaşımların söylem araçları haline gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle radikal sol görüşlerin mühendislik odalarında kazandıkları mevzileri (!) kaybetmemek için üyelerin seçimlere iştiyakını artırıcı faaliyetlerden ziyade, üyeyi odaya karşı kayıtsız hale getirecek faaliyetlere odaklandıklarını söylemek mümkündür.”

Ali Reyhan Esen (2010-12 İstanbul Mimarlar Odası Başkan Adayı): Odalar, yönetici grubuna hizmet ediyor

Hâlihazırda odalar kuruluş amaçlarına hizmet ediyormuş gibi görünse de, gerçekte böyle olmadığını savunan Ali Reyhan Esen, kuruluş amaçlarının mesleği geliştirmek olduğu halde odaların neye hizmet ettiğini şu ifadelerle açıklıyor: 

“Odalar asıl gayelerinden saparak, siyasi iktidarı kendi ideolojisi doğrultusunda yönlendirmeye, yapılmakta olan projeleri ülke menfaatlerine aykırı olarak engellemeye, durdurmaya çalışıyor. Ayrıca çıkarılmak istenen mesleki standart ve normları provoke ederek gelişen ve değişen mesleki ihtiyaçlar için çıkarılacak mevzuatı engelleyen ve uygulamakta oldukları oda yönetimleriyle üyeler arasında siyasi cepheleşmeye neden olan bu odalar, meslek alanında yapılacak olan iyileştirmelere de engel oluyorlar.” Oda seçimlerinin adaletsiz bir platformda yürütüldüğüne dikkat çeken Esen, “Oda yönetimi tek taraflı ve baskıcı yönetimle gerçekleşiyor. Seçime katılacak alternatif guruplara üyelerin iletişim bilgilerine ulaşım imkânı verilmediği gibi, tek taraflı bilgilendirme yapılıyor. Temsilciliklerde yapılan seçim sonuçlarına göre buralardaki kendi taraftarı olan üyeler oda imkânları ile şube seçimlerine taşınarak seçimin lehlerine sonuçlanması sağlanıyor. Bu uygulama şekliyle demokratik bir seçimden söz edilemeyiz. Üyeler, odaların sadece yöneten guruba hizmet etmesinden, odalardan mesleki olarak, hak ve hukuklarının korunmasında gerekli desteği göremediklerinden, kendilerine nasıl bir katkı sağlanacağını bilmedikleri için odalarından beklentilerinin olmamasından, seçimleri demokratik bulmadıklarından dolayı, seçimlere katılmayarak sessiz protesto ediyorlar.”

Abdullah Çelik (2012 İstanbul Mühendisler Odası adayı): Kendi bastıkları kimlik kartlarıyla başkalarına oy kullandırabileceklerini düşünüyoruz.”

TMMOB kanununun 1954’ten beri yenilenmediğini vurgulayan Abdullah Çelik, oda seçimlerine katılım oranının da yüzde 20 civarında olduğunu söylüyor. Bunun sebeplerini ise şu şekilde açıklıyor: 

“Oda yönetimleri ideolojik davrandıkları için üyeler odalarını sahiplenmiyor. Odanın üyelere sağladığı bir katma değer yok. Seçim tarihleri yeterince duyurulmuyor. Üye listeleri aday olacak kişilerle paylaşılmıyor. Üyelerin de tembelliği var, kendini temsil edebilecek adaylar için bile oy kullanmaya gelmiyorlar. Sol gruplar azınlık olduğu halde örgütlü çalışıyorlar. Mevcut yönetim ellerinde olduğu için genel kurul ve seçimleri istedikleri gibi yönlendiriyorlar. Mesela İMO İstanbul Şube Seçimleri hep Şişli Karagözyan İlköğretim okulunda yapılıyor, okul bu seçimler için çok dar, otopark problemi var, bu eziyeti göze alamayan birçok kişi seçimlere gelmiyor. TMMOB tüzüğüne göre oda kimlik kartı ile oy kullanılması mümkün ve bu kimlik kartlarını oda kendisi basıyor. Kimlik doğrulamak amacıyla nüfus cüzdanı ile oy kullanılmasını istesek de ilçe seçim kurulu oda kimlik kartında TC numarasının olmasını yeterli buluyor. Bu durumda kendi bastıkları kimlik kartlarıyla başkalarına oy kullandırabileceklerini düşünüyoruz.”

Rasim Bacacı (2016 Makine Mühendisleri İstanbul Şubesi Odası adayı): Falçata çeken oda görevlisi gördük

Seçimlerin çok ilkel bir usulde yapıldığını ifade eden Rasim Bacacı, Yönetim Kurulu adaylarının isimlerinin oy pusulalarına elle yazılarak doldurulduğunu söylüyor. Ayrıca seçimlerin yetersiz denetimle yapıldığını belirterek şunları ekliyor: 

“Seçim, İlçe seçim kurulunun sorumluluk ve denetiminde yapılıyor. Ancak bu denetim yetersiz. Böyle olunca da odanın çalışan görevlileri seçim günü her türlü militanca tavrı sergiliyor. Bu militan görevliler aynı zamanda odanın maaşlı çalışanları. Başkan adayı olduğum 17 Ocak 2016 seçiminde inanılmaz uygulamalara şahit oldum. İlanlarımızı asacak görevlilere falçata çekenden tutun da, gelen üyeyi sandığa kadar götürüp onun yerine kendisinin pusulayı dolduranına kadar. Demokratik bir seçim olduğundan bahsedilemez. Çünkü MMO özelinde 46 senedir ÖDP çizgisindeki devrimci solun kalesi niteliğindeki bir yapıyı her ne olursa olsun kaybetmemek için her yolu mübah olarak görüyor. Odanın resmi otolarını, aidatlarını kendi seçim kampanyalarında kullanmaktan çekinmiyor” Muhafazakar kesimde “her yerde biz varız, odaları da solculara bırakalım ki nefes alsınlar” düşüncesinin hakim olduğunu söyleyen Bacacı açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Meslek odaları örgütsel faaliyetlere girip ülke menfaatlerine aykırı tüm işleri yapıyor. Türkiye’de ÖDP’nin karşılığı yokken, Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesine hakim yapı ÖDP yapısı. Yani marjinal sol. 26.000 üyesi bulunan şubenin 2100 oyunu alarak hegomonyasını sürdüren bir yapı. Bu yapı üniversitelerde örgütlenerek gençliğini kuruyor, Gezi parkında aktif eylemin içerisine giriyor, Taksimdeki şube merkezini karargaha çeviriyor ve bunu başkanları ağzıyla da genel kurulda söylüyor. Genel kurulda sadece kürsü heyecanını atsınlar diye kendi militanlarına söz hakkı veriyor. Yani yarı resmi bir kurum içerisinde kendini besleyecek, militan yetiştirecek ve Türkiye’nin önünü kapatacak her eyleme imza atacak ve biz buna bir son vermeyeceğiz… Bir kez genel kurula gelip, orada konuşulanları dinleseler, böyle düşünmez, oy kullanmaya gelirlerdi. Genel kurulu izleyip de bize oy vermeyecek kimse olmaz diye düşünüyorum.”



Sevda Dursun, 11.05.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri


Sevda Dursun Yazıları













Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015

İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat:

http://www.gercekhayat.com.tr/gundem/meslek-odasi-mi-orgut-merkezi-mi/

Seçkin Deniz Twitter Akışı