6 Mart 2016 Pazar

SA2581/KY1-CÇ208: Pazar Yazıları 15

"Sevgili karîlerimin (okuyucularımın) inanılmaz baskıları karşısında yelkenleri indirip yazmam isteklerine boyun eğdiğimi itirafla:)"


PAZAR YAZILARI -15-

YALANA DAİR PSİKOMETRİK AÇINLAMALAR
- ya da Pitho’nun yolundan gidişin ayrımsanması için bir katkı-


Yeknesak bir iyi yeknesak bir kötü yoktur yeryüzünde. Yeryüzünden kasıt insanın yaşama uzamıdır. Etten kemikten insandır bu uzamda söz konusu olan. Ve etten kemikten bu insan iyiyi de kötüyü de içinde barındırır. İyi ve kötü bir kişiye, bir kavme, bir cinse, bir türe bir devre özgü olan değildir. 

İnsan kuşkusuz iyi peşinde koşan olandır. Kötüden, kötülükten kaçındıkça insan olduğunu, insan olacağını fıtraten bilir insan. Kötülüğün at başı kendisiyle birlikte olduğunu, kötülüğün çeşitli hilelerle kendisini albenili hale getireceğini bilir insan ya da sezer insan ve kaçınmaya gayret eder. Bu yüzden tövbe vardır. Bu yüzden pişmanlık insanca olandır. Suçluluk duyup pişman olup bir daha öyle yapmamayı kendisine seçebilme yetisi fıtraten insanda mevcuttur.
 
Kötü, egemenliğini kişide sürdüremediğinde insan iyinin engin sularında hiç korkmadan yüzebilecektir. Hem ne kadar derinlere dalarsa dalsın nefesi de kesilmeyecektir. Yorgunluk erişemeyecektir kulaçlarına iyinin derin sularında. Kötülüğün iğvasına kapılmayan insan sağlıklı medeniyetler inşa edecektir. Etmiştir. Herkesin diğerinden emin olduğu dönemleri tarih bize vaz etmiştir. Va'z etmektedir. Va'z edecektir. Yeter ki kötünün ve kötülüğün iğvasına kapılmamış yahut kapılsa da yüz geri dönebilmiş olsun.. kuşkusuz sorun kötü ve kötülüğün nasıl ifşa edileceğini nasıl ayrımsanacağını bilmektir. 

Öyle ise sorumuz şu olmalıdır; Kötü ve kötülük nasıl ayrımsanır?  Kötüyü ifşa edecek olan söyledikleriyle yaptıkları arasındaki tezattır. Söyledikleri yaptıklarını yalanlar olan kötüdür. Çünkü yalan söylemekle başlamıştır işe. 

Ne zaman yalan söyleriz? “Kötü olduğunu bildiğimiz bir şeyi yaptığımızda yalanı seçeriz.”

Yalan kötülüğün dilidir. Kötülüğe yol aldıran, kötülüğü yol kılan da bencilliktir. Bencillik büyütür besler kötülüğü. Kötülük kök saldıkça bencillik gürbüzleşir kavileşir. Pişmanlık duygusunu, suçu, suçluluğu kabullenmeye giden yolları tıkar bencillik. Yapıp etmelerinde kendi çıkarından başka bir şey yoktur kötünün, her sözü yalandır. Kendine bile yalan söyler. Benciliğin zirve noktasında yalan biricik dayanak, biricik sığınak, biricik barınaktır.  Yalanın bir kötülük olduğunu idrakten acizdir.

Kötülüğün doğası kendini yalanla açığa vurur. Kötülük kendini yalanla var eder yalanla gerçekleştirir. Yalanı itiyat edinmek diye bir şey yoktur, kötülüğün kendini ifade ediş biçemi olduğu için kötü yalan söylemek zorundadır. Dolayısıyla yalanın bir alışkanlık olduğunu söyleyemeyiz. 

Yalan kötülüğün ta kendisidir. Kötünün hedefi varolanı çarpıtmak, çarpık bir varoluşu gerçekleştirmektir. çarpık bir yaşamı olması gereken olarak algılayan kötü bu yüzden yalana baş vurur, yalana sığınır. Sahinin ve sahiciliğin amansız düşmanıdır kötü. Kötü ve kötülük tarafından bir kez iğva edilince insan kaybetmiştir.

 Kötülük kalbi kararttıkça insanın iyilikten, iyiden uzaklaştığını gözlemlemek olasıdır. Hastalıklı medeniyetler inşa edildiğini gözlemlemek olasıdır. Çağımız işte tam da böyle bir medeniyet inşa etmiştir. Hastalıklı bir medeniyet. Çağımız insanı kötünün, kötülüğün kucağında soluk almaktadır. Yalandan medet ummaktadır. Her bir olanı çarpıtarak sunmayı marifet bellemekte ve belletmektedir. İnsan çağın sözcülerini dinledikçe, çağın söylediklerini işittikçe zalimi mazlum, mazlumu zalim olarak kabul edecek kadar şaşırabilmektedir. 

İlkel diye nitelenen Afrika’nın derinliklerinde savaşmayı son çare bilen kabileler arasında savaşta öldürenler kabilelerine döndüklerinde “öldürmeye alıştığı” gerekçesiyle toplumundan soyutlanıp bir mahzene kapatılırken kendisini medeni olarak tanıtan toplumlar en çok öldüreni bir kahraman gibi karşılamakta ve madalyalarla taltif edebilmektedir. İşte budur hastalıklı medeniyet diye tanımlamaya çalıştığımız şey. Çünkü bu medeniyet ve bu medeniyetin yetiştirdiği insan yalanın, çarpıtmanın diliyle onanmaz bir sarhoşluğu yaşamakta ve yaşatmaktadır.

Çağın değerlerine karşı savaşa kalkıştığını söyleyen hangi hareket olursa olsun o iyinin dili olan doğruyu, sahiciliği kendine prensip edinmek zorundadır. Amacı niteliğin egemenliği olan hiçbir hareket yalana başvuramaz. Yalana sarılamaz. 

Yalana başvurarak, yalanı bir tarz olarak alan hiçbir hareket sağlıklı bir medeniyet kurmaya muktedir değildir. O hareket dahi hastalıklı medeniyetin sürdürülmesine katkıda bulunuyor demektir. Hangi süslü gerekçeleri sıralarsa sıralasın yalanla işe başlayan kötünün egemenliği için yola çıkmış demektir. 



Cemal Çalık, 06.03.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Pazar Yazıları

Pazar Yazıları
Cemal Çalık Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı