1 Mart 2016 Salı

SA2555/SD389: "muallimler, masallar ve büyü" /20.04.2006/ 466. patika

...muallim...
...öğretmen...
...dönüştürücü bir eylemci gibi görünen varlık...
...bilen ve bildiğini öğreten kişi...
...ve bildiğini öğretmekle kalmayıp bunu denetleyen, denetledikten sonra keyfiyete müdahale etmeye devam eden...
...süreli mesafeler içinde...
...süreli davranışlar öğreten...
...yekûn olarak muallim...
...büyük kişi...
...cemiyetlerin fertlerine tayin edilmiş kişilik kılıflarını deruhte eden o kişiye baktınız mı?...
...ve hele bu cemiyet bizim cemiyetse...
...üç asırdır âciz, kukla ve kısır fikirli nesiller yetiştiren o kişilere bir daha bakın, yeniden bakın veya ilk defa şimdi bakın...
...hakikaten biliyorlar mı?...
...bilmedikleri hâlde biliyormuş gibi yapıp, ne öğrettiler?...
...muallimlik sanatının kıyısından geçebilecek hâlde oldular mı?...
...veya ne kadarı oldu?...
...onların tekamül etmişleri o kadar azdılar ve hâlâ o kadar azlar, ki; muallimlik edemediler hakkınca...
...yetiştirdikleri fertler, katettikleri hayat mesafesinde hep geride kaldılar olmaları gereken yerden...
...hep eksik, hep tedirgin ve hep câhil...
...muallimler,"uhrevî" diyerek ilahî olanı ayırdılar...
..."beşer için en iyi olan, beşerden gelendir!", diyerek, hastalıklı akıllarla üretilenleri hatmettiler ve hatmettirdiler...
...farklı ve gerçeğe yakın fikirleri hep reddettiler; fikir sahiplerini tâciz ve tahkir ettiler...
...ilahî olanı örttüler...
...ve hatta ilahî olanı, sırf "uhrevî" diyerek tahdit etmekle yetinmediler; cehâletin kaynağı olarak vasfettiler...
...sonra ne oldu?...
...beşerin terakki ettiğini sandığı şeylerle kafalarının içi de, dışı da karıştı...
...her iddia bir iddiacı üretti; her iddiacı da bir iddia...
...gerçek sandıkları iblis artıklarını, insanların gözlerinin içine itiverdiler...
...ve birbirlerine, iddiaları saçma gelse de, itibar ederek çoğaldılar...
...birbirlerini aldatarak, uydurma bir masal dünyası icat ettiler...
...öncekiler de, şimdikler de o masallarda yaşayıp/yaşatmayı hedeflediler...
...ölene dek...
...ve her ölü yapayalnız kaldıkça geride kalan körler, o yapayalnız ölüleri her duyuya âşinâ kılmaya ve hatırda tutmaya kalktılar...
...onları kutsayarak beşerî bir büyü yaptılar...
...yapıyorlar da...
...niyetleri neydi?...
...kendi ölülerine yas tutacak yeni nesiller yetiştirmekti...
...yetiştirdiler...
...muallimler...
...muallim vasıflı görünenler...
...hakîki muallimlerin öldüğü yerde onlar muallimden sayıldılar...
...ne ki; acz içinde oldukları, yetiştirdikleri nesillerden belliydi; bellidir...
...bu duruma istinaden denir, ki; "muallim ne zavallı kişi!"...
...şimdilik "hasletli olan muhterem muallimler müstesna!", diyerek, çapula dönüştürülmüş o muallime yazıklar olsun demek gerek...
...o kadar...

seçkin deniz


pürüzsüz patikalar


Seçkin Deniz Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı