24 Aralık 2014 Çarşamba

SA1059/TG83: CIA, İşkence ve İnsan Deneyleri

The CIA Didn’t Just Torture, It Experimented on Human Beings

(AP Photo/Maya Alleruzzo, File)

İnsanlar üzerinde gerçekleştirilen deneyler CIA işkence programının çekirdek özelliklerinden biriydi. Sorgulama ve tutuklama tekniklerinin deneysel niteliği, CIA’nin deneylerin gerçekleştiği laboratuarların yerlerini ve faillerin kimliklerini gizlemek için ısrar etmesi üzerine gerçekleştirilen düzeltmelere rağmen, Senato İstihbarat Komitesi araştırma raporunun özetinde açık bir şekilde görülüyordu.

İnsanlar üzerinde gerçekleştirilen deneylerin başında CIA tarafından kiralanmış iki psikolog bulunuyordu; James Mitchell ve Bruce Jessen. Bu psikologlar, CIA’nin gizli hapishanelerinde (Black Sites) tutuklu bulunan insanlara kendileri ve diğerleri tarafından uygulanmakta olan sorgulama ve tutuklama protokollerini tasarladılar.

CIA, Senato raporuna verdiği yanıtta çalıştırdığı bu iki psikologu savunarak: ”Onların uzmanlıklarının eşsiz olduğuna inanıyoruz öyle ki eğer onları arayıp bulmasaydık CIA programının belirsizliğe sürükleneceğinin aşikâr olduğu bu aşamada sorumsuzca davranmış olurduk” ifadelerini kullandı.

Mitchell ve Jessen’in yeterlikleri sorgulama tecrübesini, el-Kaide hakkında uzmanlaşmış bilgiyi veya konuyla alakalı kültürel ya da dilbilimsel bilgiyi içermiyordu. Sahip oldukları şey, işkencenin Amerikan savaş esirleri üzerindeki etkileri hakkında Hava Kuvvetleri bünyesinde yaptıkları çalışmalardan elde ettikleri tecrübe ve köpekler üzerinde yapılan deneylerden elde edilen “öğrenilmiş çaresizlik” teorilerinin insanlarda da işe yarayıp yaramayacağı yönündeki meraklarıydı.

Bu teorileri gerçekleştirmek isteyen Mitchell ve Jessen, insanlar üzerinde “Tükenmişlik, çevreyi tanımama ve dehşet” etkileri oluşturan tekniklerin uygulanmasını denetlediler veya bizzat bu çalışmalara katıldılar.

“Teorileri” iyi anlaşılamamış özel bir araç-amaç ilişkisine dayanıyordu bu durumu Mitchell Vice News’e vermiş olduğu mülakatta sinirli bir şekilde şöyle açıklıyor: “Kötü polisin görevi, kötü adamın iyi polise konuşmasını sağlamaktır.”

Diğer bir deyişle, “geliştirilmiş sorgulama teknikleri (Bush yönetiminin işkence sözcüğünün çirkinliğini gizlemek için kullandığı tabir) kendi başına kullanışlı bilgi sağlamaz; bunun yerine eyleme geçirilebilir istihbarat elde etmeyi sağlayacak tam anlamıyla boyun eğme şartlarının gerçekleşmesini sağlar. 

Eski CIA Başkanı Michael Hayden ve işkence programını savunan diğerleri gibi Mitchell, Senato raporundaki temel hatanın araç (su ile işkence [waterboarding], “rektal besleme”, çıplak halde ve tamamen karanlık bir ortamda haftalarca hatta aylarca izole etme ve mahkûmları çözmek için kullanılan diğer teknikler) ile savunucuları tarafından Amerikalıların güvenliğini sağlamaya yönelik bolca istihbarat elde edilmesini sağladığı iddia edilen üretilmiş itaat amacı arasındaki bağlam kopmasından kaynaklanmakta olduğunu öne sürmektedir. (Bu iddiaya raporun birçok yerinde ve resmi olarak karşı çıkılmaktadır.)

Resmi-gayri resmi kurumlardan medyaya oradan kültürel merkezimize kadar tüm Amerikalılar yeniden “geliştirilmiş sorgulamanın” kanunlara uygun olup olmadığını ve etkinliğini tartışırken “işkence” üzerindeki onun ahlaki anlamda ayıplı ve cezai bir davranış olduğunu gösteren damganın silinmiş olduğunu hatırlıyoruz. Bu durum, Cumhuriyetçilerin 2012 ön seçimlerinde adayların yarısından çoğunun su ile işkenceyi (waterboarding) geri getirmeyi vaat ettiklerinde bariz bir şekilde ortadaydı ve şimdi bunu tam anlamıyla görmekteyiz.

Örneğin Meet the Press programına katılan ve Bush döneminde işlevsel anlamda ulusal güvenlikle ilgili karar verici hiyerarşik yapının başında bulunan eski başkan yardımcısı Dick Cheney (işkenceler hakkında), “şimdi olsa yeniden yapardım” ifadelerini kullandı.

Düşük seviyedeki askeri birlikler ve paralı askerler üzerinde gerçekleştirilen az sayıdaki kovuşturma sonucunda hiç kimse işkenceden sorumlu tutulmadı. Aslında, aralarında CIA’nın hükümet avukatlarınca yazılmış “golden shield” (altın zırh) [1] notları; 2006 tarihli Askeri Komisyonlar Yasası uyarınca geriye dönük olarak askeri suçlardan muaf tutulma; şu anda da geçerli olan sınıflandırma ve gizlilik nitelendirmelerinin Senato raporu redaksiyonlarından da aşikâr bir şekilde görüldüğü gibi işkence programının üzerini örtmesi ve Obama’nın 2009’dan beri her kamuoyu açıklamasında ifade ettiği “Önümüze bakalım, geriye değil” vurgusu gibi çeşitli Faust pazarlıkları sonucunda, cezadan muaf tutulma hali gayri resmi anlamda garantilenmiş durumdaydı. Öyle görünüyor ki Amerikalıların büyük çoğunluğu işkence mirasını kabul etme noktasına gelmiştir.

Buna karşılık insanlar üzerinde deney gerçekleştirme prosedürü politik anlamda meşru ya da hukuka uygun bir şekil değiştirme girişimine maruz kalmamıştır. Bu nedenle bize, gizli hapishane cehennemlerinin tasarlayıcı ve uygulayıcılarına, Beyaz Saray ve CIA tarafından en yüksek seviyede insanlar üzerinde deney yapma yetkisi verilmesini takdirle karşılamak düşer. Raporu bu gözle okumak hesap sorulabilirlik ve cezadan muaf olma meselelerine farklı bir ışık tutmaktadır.

CIA ilk kez “terörle savaş” döneminde insanlar üzerinde deney yapmaya cüret etmiş değildir. Soğuk savaşın başlarında, ellerinde insanlar üzerinde gerçekleştirilen deneylerle ilgili Nazi kayıtları bulunan Alman bilim adamları ve doktorlarına yeni kimlikler verilerek Paperclip Harekâtı [2] ile bu kişiler Amerika Birleşik Devletleri’ne getirilmiştir.

Kore Savaşı sırasında Amerikan savaş esirlerinin şaşırtıcı bir şekilde çok kısa zarfında çözülmeleri ve onları esir alan komünistlerce uygulanan beyin yıkama faaliyetleri dolayısıyla alarma geçen CIA, zihin kontrol araştırmalarına yatırım yapmaya başlamıştır.

CIA 1953 senesinde MK-ULTRA programını başlatmış; erken dönemde hipnoz, elektroşok ve halüsonejik ilaçlar üzerinde çalışılmıştır. Daha sonra Sovyet ve Çin modellerinden uyarlanmış yöntemlere dayanan psikolojik işkence deneylerine geçilmiştir. Bu işkence yöntemleri arasında uzun süre ayakta tutma, uzun süreli izolasyon, uykusuz bırakma ve aşağılama yer almaktadır. Bu deneylerden öğrenilenler daha sonra Soğuk Savaşta uygulamalı bir “bilim” haline gelecektir.

CIA, Vietnam Savaşı sırasında psikolojik işkenceyi acımasız sorgulamalar, insanlar üzerinde yapılan deneyler ve hukuksuz infazlar ile birleştiren Phoenix programını geliştirmiştir. 1963 senesinde CIA, ajanlarına tükenmişlik, oryantasyon bozukluğu ve dehşet duyguları üreterek “dirençli” kaynaklardan bilgi elde etme sanatında rehberlik edecek, “Kubark Karşı İstihbarat Sorgulama” adını taşıyan bir başvuru kitabı oluşturmuştur.

Komünistler gibi CIA da istenilen teslimiyet halini elde edebilmek için tüm insani duygulara sistematik olarak saldıran ve zihni hedef alan taktikleri tercih etmiş, vücudu hedef alan acımasız yöntemlerden büyük ölçüde sakınmıştır. Phoenix program modeli Amerikan Okul müfredatında yerini alırken, 1983 senesinde çıkan ve Kubark başvuru kitabının geliştirilmiş bir versiyonu olan “İnsani Kaynaklardan İstifade” isimli bir el kitabı, küresel çaplı “komünizmle savaş” döneminde Latin Amerika ve Güneydoğu Asya'da bulunan sağcı rejimlerin istihbarat servislerine dağıtılmıştır.

1980'lerin ortalarında CIA uygulamaları Merkez Amerika'da gerçekleşen ABD destekli zulümler hakkındaki kongre araştırmalarının konusu haline gelmiştir. Bahsi geçen her iki kitap, 1997 senesinde The Baltimore Sun gazetesinin Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası gereğince açtığı dava sonucunda kamu bilgisine açık hale gelmiştir. Bu olay bir daha asla gerçekleşmeyecekmiş bir durum gibi görünüyordu ama öyle olmadı.

Bu noktada yeniden Mitchell ve Jessen'a dönüyoruz. Ordunun Survival, Evasion, Resistance, Escape (SERE) [Hayatta kalma, Kaçınma, Direnme, Kaçma] programında eğitimci olarak edindikleri tecrübe nedeniyle 9/11 olayının ardından yüksek kademedeki Pentagon yetkilileri ve daha sonra da bu SERE tekniklerinin terör şüphelilerini konuşturmak amacıyla tersine işletilip işletilemeyeceğini öğrenmek isteyen avukatlar tarafından bu kişilerle temas kurulmuştur. 

Soyut varsayımlardan (SETE tersine işletilebilir mi?) yetki verilmiş su ile işkence (waterboarding) ve hücre hapsine giden yol doğrudan insanlar üzerinde deney yapılan yere çıkmaktadır.

Mitchell ve Jessen 15 Nisan 2002 tarihinde CIA tarafından yakalanmış ilk “yüksek-değerli tutuklu” olan Abu Zubaydah'ın sorgusunu yönetmek için Thailand'ta bulunan gizli bir hapishaneye ulaştılar. Temmuz ayında Mitchell CIA karargâhına daha zorlayıcı teknikler önerdi ve bu ayın sonlarına doğru önerilen tekniklerin çoğu onaylanmıştı.

Bu tarihten programın sonlandırıldığı 2008’e kadar en az 38 kişi psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kalmış ve bu işkencelerden elde edilen sonuçlar düzenli olarak belgelenmiş ve analiz edilmiştir. Böylece insanlar üzerinde gerçekleştirilen deneylerden elde edilen bilgiler bir ders kitabı haline getirilmiştir.

Maksadım işkencenin hukuksuzluğunu veya faillere yönelik hesap verme sorumluluğunun izlenmesine ilişkin hukuksal zorunlulukları küçümsemek değildir. Tersine, işkence kavramı son derece karışık ve ihtilaflı olduğu için eğer CIA programının çerçevesi, ‘insanlar üzerinde deney gerçekleştirme’ olarak nitelendirilir ve yeniden çizilirse, hesap verme sorumluluğu anlamında kamuoyunun daha makul bir bakış açısına sahip olacağını ileri sürüyorum. Eğer bu gerçekleşirse, suçluların (işkencecilerin) iyi niyetli “vatanseverler” olarak övülmeleri veya mazur görülmeleri çok daha zor olacaktır.

İşkence, Pazar sabahı talk şovlarında halkın gözüne girmeye çalışan politik elitler tarafından Rorschach testi [3] olarak görülse bile, toplumda insanlar üzerinde gerçekleştirilen deneyleri destekleyen veya savunan bir kesim bulunmamaktadır.

Lisa Hajjar

Tamer Güner, 24.12.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri



Metnin orijinali:


Çevirenin Notu:

[1] ABD Adalet Bakanlığı Hukuk Müşavirliği Ofisi (OLC), Beyaz Saray avukatı Alberto Gonzales’e gizli olmayan bir not göndererek el-Kaide zanlılarının yurtdışında işkenceye tabi tutulmasının “meşru görülebileceğini” önerisinde bulunmuştur. Bu not hükümet yetkililerini savaş suçlarından yargılanmaktan koruyacağı ümidiyle daha sonraları “Golden Shield” (Altın Zırh) olarak anılmıştır. [ABC NEWS, 4/9/2008

[2] Paperclip Harekâtı için Bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Paperclip_Harekâtı

[3] Rorschach testi için Bkz:    http://tr.wikipedia.org/wiki/Rorschach_testi






Seçkin Deniz Twitter Akışı