29 Haziran 2012 Cuma

SA8/FT1: Zihinlere Çakılan Görsel ve İşitsel İmplantlar

Görüntülerin ardını gözden saklayan katılığını, seslerin kulağa ilişen/ilişmeye güç yetiren tınılarını, havanın raksı olmadan buruna taşınamayan kokuları/râyihâları, sevginin ya da öfkenin darbı olmadan hissetmeyen tenin sıcaklığını ve her ne olursa olsun dudakların ve dilin yamacına ilişmeyen tatları çekip aldığınızda insandan, geride hiçbir şey kalmaz.

İnsan gördüğü, duyduğu, kokladığı, dokunduğu ve tattığı zaman öğrenir ve öğrendikçe öğrendiklerinin birbirine eklendiği anları zihninde kemikleşen/kemikleştiği kadar güç veren noktalara odaklar. Olağan hafıza kodlarına göre hatırlamak da her türlü zihinsel/konu bazlı kareografiyi bu odaklamaya borçludur. Görmek için, duymak için, koklamak için, dokunmak ve tatmak için insan hatırlamak zorundadır. Hatırlamayan insan yaşayamaz;  cesedi adına bitkisel/organik genetik yaşaması için yeterli olur.

27 Haziran 2012 Çarşamba

SA7/ÂA1: Wag The Dog?(*) Kim Köpek, Kim Kuyruk?

"Türkiye kuyruk da NATO köpeğini mi savaşa sallıyor, yoksa tam tersi mi?"



Mavi Marmara'ya kudurmuş bir köpek gibi saldırarak Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de durdurmanın hayâlini kuran İsrail, bu hayâlini Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Çin ve İran'a mı devretti?

22 Haziran 2012 cuma günü Türk Keşif uçağı RF-4E, sınır ve egemenlik ihlali nedeniyle düşüren Suriye için, diplomatik pasaport keşidesine göre gökteki Mavi Marmara. Doğu Akdeniz'deki Mavi Marmara Amerika Birleşik Devletleri'nin içerlek onayıyla İsrail'i köpek olarak kullanmasıyla saldırıya uğradı, israil limanlarına çekildi. Lazkiye semâlarındaki Mavi Marmara  ise Sovyetler Birliği özlemi ile yanıp tutuşan Rusya'nın hava savunma sistemini kullanan Suriye'yi köpek olarak kullanması ile Doğu Akdeniz'in 1300 metre dibine düştü.

Teknik olarak Türkiye, iki büyük kuduz köpeğin kuyruğundan ayrılmayan sürülerin saldırısına uğramış görünüyor. İsrail ve Suriye'nin hem büyük köpeklerin kuyruğu, hem de küçük köpeklerin başı oldukları hususunda en küçük bir tereddüt yok.

26 Haziran 2012 Salı

SA6/DT1: Tosbağa'dan Caretta Caretta'ya; Dönüşen Duygularım

"Çocukça bir deklarasyondu bu.... Ama kararlı bir duyuruydu. Bir daha hiç kimse kaplumbağalara karıştığımı görmeyecekti ve karışanlara da izin vermeyecektim."


Arabamızla Belek'ten Kadriye'ye doğru denize paralel giden yolda düşük hızda ilerlerken, sağda solda çakılı duran 'Caretta Caretta' uyarı levhalarına takılmıştı dikkatim. Uyarı levhalarını görünce daha da yavaşlamıştım. Yavaşlık zihnimi yıllar öncesine taşımıştı. İçimde tanımı güç bir ağrı oluşmuştu; vicdanım sızlıyordu.

Sekiz yaşında bir çocuktum. Akdeniz'in bereketli topraklarında, Çukurova'da doğmuş ve büyümüştüm. Doğayla içli dışlıydık ve doğanın bütünlüğünde yağan yağmurlarla boğuşur, fırtınalarla savaşır, kaçıp giden uçurtmalarımızın peşinde toza çamura bulanır ve her türlü hayvanla, böcekle iç içe yaşardık.

19 Haziran 2012 Salı

SA5/AS1: Bir Karşı Devrim, Bir Öze Dönüş: Kader'e Semantik Müdahale

Paradoksal Döngülerin Karanlıklarında Allah'a İftira Atanların 'Kader'i


"Her insanın amel kuşunu (defterini) boynuna yaftaladık(astık). Kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız. Kitabını oku, bugün nefsin sana hesap sorucu olarak yeter!" Kur'an/İsra, 17/13-14

Kovulmuş Şeytan'dan Allah'a sığınırım; Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım;

Bu tehlikeli(!)  mevzûyu yazmaya böyle başladım, ancak okuyanların da böyle başlamalarını istediğim için giriş kısmına Eûz-u Besmele'yi yazmak istedim. Zirâ İblis'in insan zihnini dürttüğü en işlek alan bu. Okuyanların zihinlerinde oluşmuş olan travmatik yumağı hareketlendirecek olan böyle bir çalışma, elbette İblis'in müdahalesinden kendi başına uzakta kalamazdı, ama kesinlikle biliyorum ki; Allah'a sığınan ve ondan yardım isteyene İblis hiçbir zarar veremez.

Tehlikeli mevzû dememin sebebi basit. Ödleri cehennem çukurlarına takılmış, İblis'in denek tahtası olmuş olanların zihinlerine yazılmış olan en büyük geleneksel leke ve tehdit bu: " Kader'i inkâr etme; tartışma! Yoksa dinden çıkarsın!"

16 Haziran 2012 Cumartesi

SA4/ME1: Sarı Mum Işığı; Kaos, Kâbus, Azâp ve Hâz

"Evden çıktım. Tekrar yetişkin ruhu oldum. Sonra başka ruhların  ışıklarla girdiği kalbur deliklerine uzandım. Uzanacaktım."


Bir ruh oldum. Çocuk ruhu oldum. Gittim, onlara tepelerinden baktım.

Kadın ve erkek  uzak koltuklarda oturuyorlardı. Geniş ve lüks bir evleri vardı. Salonda bir metre boyunda, kütük gibi kalın bir mum yanıyordu. Gündüzdü. Kalın, gün ışığı geçirmeyen perdeler çekilmişti.

Ruhlarında karanlık vardı. Kadının gözleri karanlıktı. Erkeğin gözleri karanlıktı. Sarı mum ışığından başka, hiçbir ışık yoktu. 'Sarı Mum Işığı'.

Kadının uzun sarı saçları, gözlerini saklayarak önüne sarkıyordu. Başı eğikti. 'Sarı Mum Işığı', kapakları kapalı gözlerini aydınlatıyordu. Her iki eli, birbirine yapışmış kısa eteklikli bacaklarının arasındaydı. Sımsıkı kilitliydiler. Beli, eğikti. Koltuğa oturtulmuş bir iskelet gibi görünüyordu; hareketsizdi.

12 Haziran 2012 Salı

SA3/MEY1: Siz Bana Kimi Şâhit Tutacaksınız Sayın Başbakan?

"Öğretmen uyuduğunda, aklında ertesi günler yoktur; ertesi asırlar vardır."

İnsanlar başka başka varlıklar. Hiçbir yaratılmışa benzemiyorlar. Elleri başka, gözleri başka, yürüyüşleri başka. Düşünceleri de başka başka. Kim onları böyle başka başka yapmış ki? Hepsi bir tek nefsten yaratıldıkları halde bu başkalığı onlara iliştiren kim? Aynı suyu, aynı havayı, aynı toprağı ve aynı güneşi hayat ağaçlarına memba kılan kim?

Elbette Allah. Elbette âlemlerin Rabbi. Elbette merhametinden kuşku duyulmayan Rahman, Râhîm.

Başka kılmış ki; herkes diğerinden farkını anlasın, herkes kendisindeki ile sınansın. Ama herkesi aynı bilgisizlikle yaratmış Allah; hem de her bir bedenî melekesinden azâde. Öğrensin; ona birileri öğretsin ve öğrendikleri ile kendisine bir hayat kursun, o hayatı başka başkalıklarla süslesin diye.

10 Haziran 2012 Pazar

SA2/PZ1: Evvelce Zazaydık Biz/ Veriy Mâ Zazaybîmı (*)

Epeyce vakittir biz eskilere pek itibar etmezdiniz. Bir ayağımız çukurda iken  bizi fikirlerinize davet etmeniz hayra mı alâmettir, şerre mi delalettir, varın siz hesap edin. Sizin makineleriniz var. Binip gittiğiniz, uçtuğunuz ve dahi sizin yerinize düşünen makineleriniz; onlar yetmemiş size demek ki.

Biz tedrisatı tarlalarda öküzlerden daha itibarsız iken, kan davalarında köpek öldürür gibi adam katlederken, keçilerimiz için dağlarda meşe dalları budarken nasırlı ellerimizle terkib ettik. Sizin gibi, senelerce mektep sıralarında dirsek çürütmedik, biz size niye lâzımız şimdi?

Serzenişimin kusuruna bakmayın. Seçkin Bey, "yazman lâzım amca" dediği vakit neredeyse dilim lâl oldu. Ne yazacağım, nasıl yazacağım, ne anlatacağım? Bizim içi hurda ağacımızdan hangi meyve çıkar? Hangi derde deva olabiliriz bu saatten sonra?

7 Haziran 2012 Perşembe

SA1/KhB1: Gözleri Ne Renkti Öldürdüğün Çocuğun?/ Çımeci Çı Rengiy Biy Qeço kı To Kışt?(*)


Gözleri Ne Renkti Öldürdüğün Çocuğun?         

Sordun mu                                                                                     
gözleri ne renkti çocuğun?                                     
kapalı ve yumuktu öyle...                                       
öldürdüğünde doktor...                                           

Sordun mu gözleri ne renkti ?                                 
kaçtığında bisturiden                                               
gözleri yumuk çocuk...                                           

6 Haziran 2012 Çarşamba

Sonsuz Ark 1 Temmuz 2012'de Yayında

Sonsuz Ark'ın bir de masalcısı olacak... Bir romancısı, bir şairi, bir deneme yazarı, bir sanat eleştirmeni, Din'e dair kavram analizcisi... Sonsuz Ark'ta bir de ruh analizcisi olacak... Bir de Öğretmeni olacak Sonsuz Ark'ın... Bu arada Sonsuz Ark'a iki yeni isim katılacak... Biri Piro Zaza, diğeri Khorto Bâri. Bir dil ustası olacak Sonsuz Ark'ta... Bir kitap kurdu, bir stratejisti, bir felsefe eleştirmeni.

Ve Sonsuz Ark, yazarlarının her biri ile sözleşme imzalayacak; bir 'Evrensel Çerçeveye Yolculuk' sözleşmesi.

Seçkin Deniz Twitter Akışı